50 YILLIK MASTER PLANI OLMADAN TURİZM İSTENİLEN SEVİYEYE GELMEZ

 Çeşme Limanı’nın işletme hakkını 30 yıllığına alan ve 1993 yılından bu yana başarıyla işleten şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Ulusoy: Yılmaz Ulusoy Holding’in Çeşme denizcilik sektörünü bir araya getirdiği geleneksel yemekli toplantı bu kez Dalyan Körfez Restaurant'ta yapıldı.

Geceye Yılmaz Ulusoy Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Ulusoy, Çeşme Kaymakamı Mustafa Erkayıran, Çeşme Belediye Başkan Yardımcısı Şakir Karadede, Milli Eğitim eski Bakanı Ali Naili Erdem, Ulusoy Turizm'in kurucularından Sefer Ulusoy, Çeşme İlçe Emniyet Müdürü Hakan Becel, Deniz Ticaret Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, Çeşme Gümrük Müdürü Dündar Narin, Çeşme Esnaf Odası Başkanı Osman Köfüncü, Çeşme Liman Başkanı Nihat Tozman, Ulusoy Deniz Yolları İşletmeleri Genel Müdürü Mesut Cesur ve Ege Bölge Müdürü Can Özgen başta olmak üzere yaklaşık 100 kişi katıldı.

ÇEŞME LİMANINI 20 DÖNÜMDEN 115 DÖNÜME ÇIKARDIK

Yılmaz Ulusoy Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Ulusoy verdiği demeçte, iş sahibinin yatırıma doymadığını, çünkü yatırım yapmazsa küçüleceğini, küçüldükten sonra da kaybolacağını söyleyerek, “Onun için hem teknolojiyi, hem de zamanın çok süratle döndüğü dünyamızda çağa uymak, çağı yakalamak, çağla beraber koşmak durumundayız. Biz Çeşme Limanı’na sevdalıyız. Çok iyi şeyler yaptık. Çeşme Limanı aldığımızda 20 dönümlük küçük bir limandı. Biz 115 dönüme çıkardık. Kruvaziyer gemi rotaları Ege denizi Türk sahillerinde Marmaris ve Kuşadası. Çeşme bu destinasyonlar arasında talihsiz bir konumda. Bu yıl maalesef 41 kruz seferiyle 25 bin kişi gelmiş. Bunun 141 sefere çıkarılması lazım” diye konuştu. 

100-125 BİN KRUVAZİYER YOLCUSU GELSE ÇEŞME İHYA OLUR

Günümüz dünyası şartlarında ve Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle turizmde istenilen seviyelere gelinmediğine dikkat çeken Yılmaz Ulusoy, “Çünkü yanı başımızda savaş var. Türkiye böyle çok ama çok cazip bir yer değil. Örneğin İsveç’ten İspanya’ya ve İtalya’ya gitmek, Türkiye’ye gelmeye oranla çok daha kolay. Bir de insanlar tren yolunu daha çok kullanıyor. Ben de 50 senedir tren yolunu sık kullanırım, çünkü çok rahat.

Bu yıl dünyanın krizde olması, Türkiye’nin de çok rahat olmaması bir yana, kruvaziyer turizmi de eskisi gibi revaçta değil. Birkaç tane kaza oldu. İtalya’da sevgilisine el sallarken gemiyi kayalara bindirdi kaptan. Millet korkuyor. Bu nedenlerle kruzda olmamız gereken yerde değiliz ama uğraşıyoruz. Umarım gelecek sene Çeşme’ye daha fazla kruz gemisi gelir, çünkü bıraktığı para çok bereketli paradır. Geliyor, bırakıyor, gidiyor. Fevkalade önemli. Çeşme’ye 100 - 125 bin kruz yolcusu getirsek burası ihya olur. Hele 150 - 200 binlere çıkarırsak fevkalade olur. Masrafsız bir şey. Geliyor geziyor, yemek yiyor, alıverişini yapıyor ve gemiye binip gidiyor. Ama turisti çekmek kolay değil. Önce ülkeyi, sonra bölgeyi, daha sonra da ürünü tanıtacaksınız. Bunlar böyle bir günde, bir haftada, bir ayda, bir senede olacak şeyler değil. Türkiye’nin turizmdeki işi daha da zor olacak. Yanı başımızda bir sıkıntı var.

Geçen gün bir televizyon programında da da anlattım. Turizmde yüzde 12 - 13 düşüş var. Fiyatlardaki gerileme ise yüzde 17 - 18. Rusya’da ruble değer kaybetti, Ukrayna’da büyük dert var, Alman eskisi gibi para harcamıyor. Avrupa’da herkes hesabını, kitabını yaparak yola çıkıyor. Bize en büyük rakip İspanya’nın yatağı çok, fiyatları da hayli aşağı çekti. Ben Mısır’a çok gittim geldim, güzel sahilleri vardır, havası da çok güzeldir. Bizim yarı fiyatımıza pazarlama yapıyorlar. Türkiye’de terör olayları çok büyük etken, insanlar korkuyorlar. İngiliz başbakanı çıkıyor televizyona, vatandaşlarına ‘Türkiye’ye gitmeyin’ diyor. Alman başbakanı ‘Türkiye emniyetli bölge değil’ diyor. Bu nedenlerle turizm sendeleyerek gidiyor ama gelecek sene daha zor olacak” dedi.

MİNİMUM 50 YILLIK TURİZM MASTER PLANI YAPILMALI

Yılmaz Ulusoy kendisinin her zaman dile getirdiği, Türkiye’nin doğru dürüst bir turizm master planının olmadığı konusunda ise şunları söyledi: “Düzen yok, nizamı yok. Bu özel sektörde de, devlette de yok. Bu işle ilgilenen kişilerde de yok. Herkes ayrı bir enstrüman çalıyor. İlgili dernek, birlik başkanları ayrı ayrı şeyler söylüyor. Devlet de buna inanmıyor, ciddiye almıyor. Bunların hepsinin bir şemsiye altında toplanıp tek ses halinde, geçerli ve gerçek olan şeyleri anlatması lazım. Anlatmadığı takdirde turizm böyle olur.

Turizmcinin işi zordur. Çünkü turizm bir kültürdür, sanattır. ‘Tesisim var ben turizmciyim’ diyemezsiniz. ‘Benim kumum, denizim, güneşim var’ diyerek turizmci olunmaz. Genel kültürün bireyden başlayıp devlete kadar çıkması lazım. Oysa bizim turizmimiz bebe. Devlet şunu hesap etmiyor. Biz yatırımları yaptık ama tesisler eskiyor. Bu tesislerin alt yapısı 8-10 yıl sonranı kaldırmaz ve bunları yenilemeye para yetmez. Bunu ben sektöre de, devlete de anlatıyorum. Fakat devlet maalesef bunu oturtamadı.

Yeni gelen 47. turizm bakanıdır, çoğunu tanıdım ben. Hepsiyle de oturup konuştuk, anlattık. Bizim anlatmada noksanlığımız var herhalde. Bakanlık icracı bakanlık değil, ricacı bakanlık. Turizm geliri 30 milyar dolara yakın ama döviz olarak sayılmıyor. Döviz kazandığımız işi yıllardık halledemedik. Aslında seferberlik ilan edip, turizm master planını yapmak lazım. Minimum 50 senenin planını yapmak lazım. Denizi, yeşili korumaktan, doğayı tahrip etmekten tutun, insanların edepli, terbiyeli, adaplı davranışına kadar belirlenmeli. ‘Bizim güneşimiz var’ demekle olmuyor turizm. Her yerde güneş var şimdi, dünyada havalar değişti.

10 gün evvel İngiltere’deydim, 36-37 derece sıcak vardı. Millet parklarda sereserpe yatıyordu. Bu insanlar Çeşme’ye, Antalya’ya, Bodrum’a niye gelsin? Doğayı korumazsanız, denizlerimizi muhafaza edemezsek, eğer bu çarpık yapılaşma devam ederse, tarihi yok edip akıl almaz ucube binalar yaparsak Türkiye’nin turizmde yarını iyi olmaz. Yapılması gereken; bir masa etrafında oturacaklar, fikirler uzmanlarca söylenecek ve 50 yıllık program yapacaklar. Bu olmadıktan sonra Türkiye’de gerçek anlamda turizm olmaz.”

DAYAK YEMEDEN KAVGADAN ÇIKAMAZSIN. İHRACAT DÜŞÜŞTE, ZAYİAT DAHA FAZLA OLMASIN

Çeşme - İtalya hattında ihracat ve ithalata yönelik TIR taşımacığında yaşanan düşünün hayra alamet olmadığı vurgulayan Yılmaz Ulusoy konuyla ilgili olarak, “Eğer dünyada bir sıkıntı varsa Türkiye de bundan nasibini alır. Bu yılın geçen 8 ayında taşımalarımızda düşme var. Çünkü ihracatımızda düşme var. İhracatımız bayağı düştü. Gelecek günlerde maalesef düşüş sürecek gibi görülüyor. Biz Çeşme Limanı’ndaki bu düzeni kolay kurmadık. Bu düzen bozulursa bir daha tutmaz.

Ekonomik şartlara göre aklını, zamanı, paranı, insan gücünü kullanırsın ve bunları bir araya getirerek zayiatı asgariye indirirsin. Ama dayak yemeden kavgadan da çıkamazsın. İnşallah kalan bu 4 ayda daha fazla zayiat vermeyiz. Ama gerçek şu ki çarklar yavaş dönüyor. Üretim azaldı. Herkesin tedbirli olması lazım. Tedbirleri çok sıkı alıp, geleceği göğüsleyebilmek için çok akıllı hareket etmesi lazım. Dünyada hiçbir devletin sahip olmadığı çevresi denizlerle çevrili bir ülkeyiz, mübarek topraklara sahibiz ama 1000 km’lik sınırlarımızda maalesef sıkıntılarımız var. Türkiye’nin ihracatı düşme eğilimine girdi. Bu inşallah hızlanmaz. Üretim olmadıkça biz mutlu olamayız. Ülke olarak, müessese olarak, sektör olarak mutlu olamayız. Temenni ediyorum ki; biraz toparlanır da bugüne kadar verilen zayiattan daha fazla zayiat verilmez. Bizim çocuklara söylüyorum, ‘mutlaka tasarruf’. Herkesin tedbirli, hesaplı kitaplı olması lazım. Başka türlü gemi limana inmez, gemiyi limana indiremeyiz” dedi.

“BU ADAM KİTAP YAZMIŞ, ŞURASI DA GÜZELMİŞ” DENİLMESİ BAHTİYARLIKTIR

Bu güne kadar üç kitap kaleme alan Yılmaz Ulusoy, gelecek nesillere ışık tutmak amacıyla yaklaşık üç yıldır yeni bir kitap üzerine çalıştığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Konuyu sormayın, söylersem kitabın kıymeti kalmaz. Kitap yazma çok zor iş bir kere. Ben yazar değilim, yazar olma gibi bir kaygım da yok. Dördüncü kitabıma çok ihtimam gösteriyorum. 32 aydan beri üzerinde uğraşıyorum. 8-10 arkadaş var ilgili, 3-4 tane de editör, Türkiye’nin önemli kişileri. İyi olmasını istiyoruz. Ama iddialı mıyız? Haşa, öyle bir iddiamız yok. Kitap yazıyorum, gelecek nesil bunu alır da, ‘Bu adam da kitap yazmış, şurası da güzelmiş’ derse bu bahtiyarlık, mutluluk bize yeter. Ben bunu rahmetli Vehbi Koç’tan öğrendim, ‘Herkes bir şeyler yazmalı’ derdi. Ben de diyorum ki; okul yaptıramıyorsak derslik yaptıralım, orman yapamıyorsak bir ağaç dikelim. Eğer biz doğayı, denizi koruyamıyorsak, yarınlarımız yok. Bu laflar klasik gibi görünür ama hoyratça kullandığımız bu güzelim Türkiye’yi neredeyse tüketme noktasına getirdik. ‘Yazık’ diyorum, üzülüyorum. Yeni kitabımda bu konularda yer alacak.”

“ÇİN PATLAYACAK” DEDİM PATLADI, ŞİMDİ DE “HİNDİSTAN PATLAYACAK” DİYORUM

Dünyada ekonomik krizin devam ettiğini, televizyon programları ve gazetelere verdiği demeçlerde özellikle Çin ve Hindistan’a dikkat çektiğini söyleyen Yılmaz Ulusoy, “Nitekim ‘Çin patlayacak’ dedim patladı, şimdi Hindistan bekleniyor, Hindistan patlayacak. Mesele şudur, bakın çok basit. Bugün dünyada 7 milyar insan var. Bu 7 milyarın 3 milyarı Hindistan ve Çin’de. Bunlar 1,5 öğün yiyorlar. Bunlar iki öğün yedikleri zaman ne gıda, ne su hiçbir şey yetmeyecek. O zaman dünya da sıkıntıya girecek. Bu büyük sıkıntı patlama noktasına gelecek. Bu sıkıntıyı düşünen insan yattı mı uyuyamaz. Onun için dünyanın geleceği iyi değildir. Dünyada lider de çıkmıyor maalesef. Baktığınız zaman eski liderler yok. Bir bakıyorsunuz son 50 senede Avrupa’da hatta Amerika’da doğru düzgün lider gelmedi. Toplumlar seçiyorlar ama, ne kimi seçtiğini biliyorlar, ne seçtiğine sahip oluyorlar. Böyle bir kısır döngü içerisinde gidiyor dünya ama iyiye gitmiyor” dedi.

MUSTAFA KEMAL’İN DEDİĞİ GİBİ, BU ÜLKEDE SULH VE SÜKUN İSTİYORUZ

7 Haziran seçim sonuçlarına göre bir hükümetin kurulamaması ve yeniden erken seçime gidilmesi konusu sorulduğunda Yılmaz Ulusoy şunları söyledi: “58 senelik iş hayatımda bugüne kadar ben politika hakkında bir şey konuşmadım. Çünkü benim işim ticaret. Ben işimi iyi yapmaya, önce aklıma mukayyet olmaya dua ederim. Politika hiç ama hiç benim işim değil. Kaldı ki ülkede sevgisizlik varsa, otur düşün. Ülkede sıkıntı varsa, otur düşün. Ben zaten bunları düşünüyorum. Politikadan hiç anlamam., seçimden de hiç anlamam. Ama insanların geçimi önemli. 77 milyon ‘geçim, geçim’ derken mütemadiyen ‘seçim, seçim’ de tabi ki kulağa hoş gelen bir şey değil. Bilmediğim işi de kelam etmem. O da edeptir, haddini bilmektir. Mustafa Kemal’in dediği gibi ‘Bu ülkede sulh ve sükun’, başka istediğimiz bir şey yok” diye konuştu.

FULYA OMAÇ/Çeşme Aktüel

Editör: TE Bilişim