Demir attım boşu boşuna
 
 
Bekir Coşkun Yacht Türkiye dergisindeki yazıında "demir atmak"la "demir almak" arasında geçen hayatı yazdı.


"Demir atmak" denizcilerin deyimi olmaktan çoktan çıktı. Çünkü o kadar çok şey ifade ediyor ki "demir atmak" denizlere sığmadı, bozkırlarda dahi onunla çok şey anlattılar insanlar.

"Demir atmak"...

Aslında bir çapa, ucunda bir zincir, bir fırdöndü ile biraz hayat ve ucunun tekneye bağlı olduğu mapa...

O küçük teknemizle "demir attığımız" zaman ipin ucunu tekneye bağlamadığımı her zaman sonradan hatırlamışımdır.

Demiri kaldırıp 'cuf' diye suya attıktan ve zincir var gücü ile dibe doğru akmaya başladıktan hemen sonra aklıma gelirdi zincirin ucundaki ipi bir yere bağlamadığım.

Bizim tayfa muhterem karım da zaten her zaman zincirin yarısı akmışken ve kalan yarısı vınıltılar çıkartıp olanca gücüyle giderken bana sormuştur:

Ucunu bağladın mı?

Ucu?

O zaman ben akan bir zinciri tutmak olanaksız olduğu için kendi eksenimde zıplarken dudaklarımı uzatmış o sinir bozucu zincir  sesinin sonucunu bekmemişimdir.

Sonuç?

Sonuç yoktur burada.

Çünkü zincirin ucu bağlı olmadığı için demir, zincir, ip, mip. Tümü denizin dibini boylamıştır.

Aslında bir bakıma "demir atmak" tamı tamına gerçekleşmiştir.

Bir de rüzgar varsa artık teknenin freni sayılan demir de tümden gittiğine göre ben bu durumda iki şey yaparım:

Birincisi eğilip denize bakmak...  
 
Ki hiç bir şey gözükmez.

İkincisi;

Zincirin ucundaki ipin bağlı olması gereken mapa halkasına gidip parmağımı geçirmek.

Ve bir süre öyle beklemek.

Bunun da bir faydası yoktur.

Üçüncü aklıma gelen her zaman bizim tafyaya 'Bak bunu Emin Çölaşan'a anlatırsan.. Biliyorsun işi gücü bizim denizdeki kötü şeylerimizi yazmak...Bunu unut gitsin" diyerek tembih etmek.

"Demir atmak"ın karşılığı "demir almak"tır.

Bu yaşamın da en kısa ifadesidir.

Yaşam "demir atmakla" başlar "demir almakla" biter.

"Demir almak vakti gelmişse zamandan" diyen o müthiş eseri mırıldana mırıldana demiri almaya kalktığımda...

Bu sefer gelmez!

Özellikle Cunda civarında atılan demirlerin yüzde ellisi kayalıklara takılır ve alamazsınız.

Son çare ipi kesip demiri denize atmak diyorlar.

İşte bu durumlarda bizim muhterem yine söylenir.

"Ucunu bağlamayı unutuyorum diye zinciri teknenin iki üç yerine kaynak yaptırmak akıl işi mi? İşte kaldık burada, gidemiyoruz!"

Evet "demir atmak" ile "demir almak" arasındaki pozisyondur bu.

Demirde kalmak.

Sizler bir amatör denizcinin öykülerini okuyorsunuz. Ama benim için deniz ve denizcilik karanın en kara yerinde olsanız da bir felsefedir.
 

Kaynak: Hürriyet

Editör: TE Bilişim