"Babamı hep bekledik, ve hasret ayrıldık"

Ömer-N Gemisi ile Baltık Denizi'nin soğuk sularına gömülen çarkçıbaşı İrfan Özbakır'ın Çınarcık'ta bıraktığı kızı Eda Özbakır ile Denizhaber konuştu.

İrfan Özbakır… Geçtiğimiz Pazar günü talihsiz bir şekilde Baltık Denizinin soğuk sularına  gömülen Ömer-N gemisinin çarkçıbaşısı. Türk kamuoyu onun adını ilk kez sitemizden öğrendi. DenizHaber.Com Genel yayın Yönetmeni A. Alev Yanar;  Ömer-N Gemisinin müteveffa çarkçıbaşısı İrfan Özbakır’ın geride bıraktığı iki çocuğundan küçük olanını, Eda Özbakır’ı Çınarcık’ta buldu ve konuştu.

İrfan Özbakır,  1953 yılında Çınarcık’ta doğmuş. İlköğretimini Çınarcık’ta yaptıktan sonra Bakırköy Lisesi’ne gitmiş. Liseden mezun olduktan sonra Kara Harp Okulu’na giren İrfan Özbakır, buradan mezun olduktan sonra subay olarak bır sure vatana hizmette bulunmuş. Daha sonra rahatsızlanarak  ordudan ayrılan ve sivil yaşamı seçen İrfan Özbakır; 1978 – 1996 yılları arasında  Türkiye Denizcilik İşletmeleri Denizyolları İşletmesine ait yolcu gemilerinde vardiya mühendisi ve başmühendis olarak görev yapmış.

İrfan Özbakır, 1975 yılında Gülçin Kayatunç ile hayatını birleştirmiş,bu evliliğinden Ebru (1977) ve Eda (1983) adlı iki kız çocuğu dünyaya gelmiş. Büyük kızı Ebru, 1997 yılında Polis Memuru Tamer Galata ile evlendi ve 1998 yılında İrfan Özbakır’ın Ogulcan isimli torunu dünyaya geldi.

İrfan Özbakır, 1998 yılında kızlarının annesi olan Gulçin Özbakır’dan ayrılıp 1999 yılında ikinci eşi olan ve Ömer-N gemisinde hayatını kaybeden Fatma Nadide Gunege  ile evlendi.

Eda Özbakır; 1999 depremini şöyle anlatıyor:

“1999 depreminde babam Çınarcık’taydı. Ben o zaman 16 yasındaydım. Bu konuda çok yanlış şeyler yazıldı. Bazı haberlerde yayınlandığı gibi 30 saat göçük altında kalmadı. Ne babamların evi ne de bizim yasadığımız evde herhangi bır hasar meydana gelmedi. Babam sivil savunma ekipleri ile beraber yardım çalışmalarına katılıp 17 kişiyi enkaz altından cıkarmıştı”

Eda Özbakır, “Babam İrfan Özbakır’ın birlikte denize çıktığı ve Ömer-N gemisinde hayatını kaybeden,babamın ikinci eşi Fatma Nadide Özbakır’dır.Onunda babamdan önce yapmış olduğu ilk evliliğinden 1977 doğumlu Didem isimli bir kızı ve Kaan isminde bir torunu var” dedi.

Çeşitli gazetelerde yer alan yemek işini soruyoruz Eda Özbakır’a. Yemek işinin doğru olduğunu, İrfan Beyin o dönemde büyük şirketlere yemek dağıtım işi yaptığını öğreniyoruz. İrfan Bey bir yıl kadar yemek işini yaptıktan sonra piyasadaki durgunluktan dolayı isler iyi gitmeyince işyerini kapatıp tekrar mesleği olan denizciliğe geri dönmüş.

Fatma Özbakır’ın  gemide personel olarak (Silici) gösterilmekte ise de gerçekte gemide yolcu olarak bulunduğunu da öğreniyoruz.

Eda Özbakır’a “bir denizci çocuğu olmanın nasıl bir duygu olduğunu” soruyoruz.  Zaten üzgün olan gözleri daha da buğulanıyor, çocukluğuna geri dönüyor sanki. “Denizci çocuğu olmak kolay değil. Çocukluğumuz babamı bekleyerek geçti. Ve şimdide yine kendisine hasret ayrıldık.” diyor.

Ilkokulu Çınarcık ilk okulunda okumuş Eda Özbakır. O dönemde babasının gemide çalışmakta olduğunu ve haftada bir eve geldiğini söylüyor. İrfan Özbakır o dönemde Gemlik’de gemilere kılavuz kaptan götürüp getiren eski tip pilot botlarından kılavuz-4 te makinist olarak çalışmaktadır. Denizci kızı olmanın nasıl bir baba hasreti yarattığını saklamıyor Eda Özbakır. “Daha sonra Şehit Osman Altınkuyu Anadolu Lisesine gidip ordan da Eskişehir Osman Gazı Üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi isletme bölümüne devam ettim. Su anda bir ticari şirketin departmanında müşteri temsilcisi olarak çalışıyorum.” diyor. Peki sen de baban gibi denizci olmak ister miydin? Diye soruyoruz; tabii kötü bir zamanlamayla sorulmuş olan bu soruya çok net bir negatif cevap alıyoruz: “Denizci olmak istemezdim!!!!”

Eda Özbakır; Ömer-N gemisiyle ilgili gelişmeleri DenizHaber.Com’dan takip etmiş. Bu dönem yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor:

“Geminin armatörü olan şirket  29 Ekim sabahı 10:30 da eniştemin görev yaptığı karakola telefon ile kazayı bildirdi. Bu ilk telefonda armatör tarafından geminin alabora olduğu ve babamın vefat ettiği söylendi. Yarım saat sonra  aradığımızda görüştüğümüz kişi (armatör değildi) 3 kısının kurtarıldığını ve babamın kayıplar arasında olduğunu söyledi. Ben kaza haberini işyerimde iken ablamdan telefon ile öğrendim eve nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Daha sonra birkaç kere daha aradık ve yine görüştüğümüz kişiler tarafından kayıp olduğu söylendiğinden ikilem içerisinde kaldık. Saat 13:30 da tekrar aradığımızda babamın kesin olarak vefat etmiş olduğu haberini aldık. Daha sonraki gelişmeleri denizhaber.com ve diğer internet sitelerinden ve sürekli şirketi arayarak takıp etmeye çalıştık. Televizyondan ve gazetelerden kazanın oluşu ve gelişimi hakkında bilgiler beklerken  asılsız haberler duyduk. Birinci ağızdan daha aydınlatıcı ve net bilgiler beklerdik.”

Eda Özbakır’a son söylemek istediklerini soruyoruz. Söylediği son cümleler bizim de yüreğimizi sızlatıyor:
“Son olarak söylemek istediğim tek bir şey var. Keşke şu an zamanı geri alabilseydim de babama bir kere daha sarılabilme ve ona onu ne kadar sevdiğimi söyleyebilme şansım olsaydı. Onu en son gördüğümde ona son kez sarıldığımı bilseydim onu hiç bırakmazdım ona daha da sıkı sarılırdım. Ama hayat böyle bir şey işte!. Babam denizi çok severdi ve son nefesini de denizde verdi. İşte denizci olmanın böyle zor anları da var demek ki. İnsanın sevdiklerine hasret gitmesi en acı duygu olsa gerek. Onu çok özlüyorum…..”

DenizHaber.Com Özel


  


 

Editör: TE Bilişim