Asfalt kültürüyle deniz ulaşımı

İDO'nun felsefesi: Vapur, iskele ve sandal gidiyor, yerine deniz otobüsü, deniz taksi ve terminal geliyor

Günümüzde artık şirketler birbirini yutsa da markalar korunuyor. Örneğin Rolls Royce, Mini Cooper, Jaguar, Bentley gibi ünlü otomobil markalarının vatanı İngiltere'de, artık yerli otomotiv sanayii yok. Rolls Royce ve Mini Cooper'ı BMW, Jaguar ve Aston Marsbahis Martin'i Ford, Bentley'i Volkswagen satın aldı, ama klasikleşmiş bu otomobillerin şekillerine dokunulmadan üretimlerine devam ediliyor...

Bizim yerli sermaye de köklü geçmişe sahip olmanın önemini giderek daha iyi kavrıyor. Örneğin Sabancı Grubu geçmişte Fransız ortağı ve DanoneSa markasıyla yoğurt üretmeyi tercih etmişken, şimdi köklü yerli markaları satın alıyor, üstelik arkasına Sa diye bir ekleme yapma gereğini de duymuyor.

Dahası, son 10 - 15 yılda hızlı büyüme gösteren şirketlerimiz, kendilerini köklü geçmişe sahip gösterebilmek için birbirleriyle yarış halindeler. Rasgele ilk aklıma gelen örnek Vestel. Asil Nadir'in parlak dönemlerinde yaratılmış olan bu marka, Zorlu Grubu'na geçtikten sonra gerçekten çok başarılı performans gösterdi. Vestel olsa olsa 30 yıllık bir markadır. Bu markayla yıldızı parlayan Zorlu Grubu, babalarının küçük dokuma atölyesinden yola çıkarak 50. yılını kutlarken, Vestel de daha uzun geçmişe sahipmiş gibi görünüyor.

Şirketi-i Hayriye markası

Buna karşılık tarihi ve kültürel mirasın önemini her fırsatta ifade eden, üstelik de mimar olan İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş döneminde yapılanlara bakın!

Vapurlarımızı işleten Şirket-i Hayriye'nin İstanbul Deniz Otobüsleri İDO'ya devredilmesine itirazım yok. Tek elden etkili ve koordineli bir yönetim için gerekli olabilir. Ama 162 yıllık geçmişi olan bu tarihi markayı yok etme çabalarına binlerce İstanbullu gibi benim de şiddetle itirazım var.

Neyse ki İstanbullular seslerini yükselttikçe, mecburen de olsa bu sese kulak verip geri adım atıyorlar. Örneğin Fatih Altaylı köşesinde yazınca, vapurlarda yeniden ince belli çay bardaklarla servis yapılmaya başlandı. Boğaz'daki tarihi vapur iskelelerinin "terminal"e çevrilme çalışmalarına da, yükselen sesler üzerine ara verildi. Sanırım tarihi iskelelerimiz korunurken (şimdilik), deniz otobüslerinin yanaşabilmesi için gerekli yerlere "terminal"ler de yapılacak.

Nostaljik değiller

İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy, Boğaziçi'nin sembolü olan vapurlarımızın kaldırılmamasını isteyen köşe yazarlarını telefonla arayıp "Vapurları kaldırmayacağız, sadece bakıma alacağız" diye bilgi veriyor.

Sağolsun beni de aradı, "O güzelim vapurları nostaljik olarak koruyacağız, ama yenileri üretilmeyecek. Boğaz için katamaran tarzında yeni gemi tipleri tasarlıyoruz" dedi.

Üstteki şu fotoğrafa bakın. Tasarlanan katamaranın, bizim nazlı vapurlarımızla yakın - uzak bir benzerliği var mı? İstanbul'un kimliğiyle özdeşleşmiş vapurlarımız Paksoy'un ifadesiyle "artık üretilmeyecekse" eskidikçe kaldırılacaklar, kızağa çekilecekler, oradan da ya lokanta falan yapılacak ya da jilet olmaya gidecekler. Yerlerine de maalesef konserve kutusu deniz otobüsleri konacak.

Deniz değil asfalt!

Bu arada bilmem dikkatinizi çekiyor mu? Deniz ulaşımından sorumlu olan İDO'nun, dünyanın bu en güzel ve özel şehrinin 2 kıtayı birbirine bağlayan biricik Boğaz'ı için yapacağı düzenlemelere asfalt kültürü hakim olmaya başladı. Vapur, iskele ve sandal gibi kavramlar terk edilip, yerine deniz otobüsü deniz taksi ve terminal gibi kavramlar yerleştirilmeye çalışılıyor.

(MİLLİYET)

Editör: TE Bilişim