Ulaştırma Bakanı 
Sayın Binali Yıldırıma

Açık Mektup

Sayın Bakanım

Aziz ve değerli kardeşim.
Binali Yıldırım Bey.

İçimizden yetişen bir kardeşimiz olarak Ulaştırma Bakanlığında göstermiş olduğunuz başarılardan dolayı sizinle daima iftihar ettim ve her toplantıda sizden " Cumhuriyet Döneminin en başarılı Ulaştırma Bakanıdır." diye söz ettim.
Bu sıfat size çok yakıştı ki başkaları da ayni güzel benzetmeyi söyler oldu.

Ne yazık ki mevcut siyasi şartlar sebebi ile 11 yıl süren başarılı bakanlığınız maalesef bir süre sonra sona erecektir gibi görünüyor.
Geçen 11 yıl zarfında çok çeşitli projelere başarı ile imza atmış olmanıza rağmen ; 2011 seçimlerinden evvel size yazdığım bir mektupla Gemi sanayimiz için çok önemli bir konuya el atmanızı rica etmiştim.

Yalnız benim değil bütün camianın ümit ve heyecanla bekledikleri Gemi Sanayimiz için devrim niteliğindeki önemli bir konuya herhalde vakit bulamadığınız için el atamadınız.
Bu hayati konuyu  size bir daha hatırlatmak ve tekrar gündeme getirmek  için açık mektup olarak yazmaya karar verdim.
Bu mektubu, şu haleti ruhiye ile algılamanızı rica ediyorum.

'' Ali Can bu mektubu bana yazmayacak ta kime yazacak ? ''

Gelelim ; Gemi Sanayimiz için çok hayati derecede  önemli olan bir meseleye..

Biliyorsun ben 1948 dan beri 60 kusür yıldır tersanelerin içinde yaşayan biriyim.

Gözümle gördüğüm gemi sanayimiz dünyada esamesi okunmayan, iptidai bir sanayi kolu idi.
40 'lı 50 'li yıllarda tersanelerde tamirat dışında ,siyaha boyalı yük mavnaları ve şamandıralar yapılır, yeni başlatılan şehir hattı vapur inşaatları da ahşap endaze kalıpları oksijen kaynağı ile adeta elle yapılan tekneler ya hurda bir gemiden sökülen makine ve kazanlar ya da tamamı dışarıdan ithal edilen makine ve teçhizat ile donatılarak gemi yapılmaya çalışılırdı.

O zamanki ekonomik şartların yetersizliği döviz yokluğu ,ağır bürokrasi yüzünden küçük bir geminin inşaatı uzun yıllar sürerdi.

İnşa edilen gemilerde katma değer nerdeyse sadece işçilikten ibaret olup% 30 - 35 'leri aşmazdı.

Elalem ta 1912' lerde  312 mt' lik TİTANİC gemisi yapıp donatmış iken ,bizim gemi sanayimiz maalesef yerlerde sürünen bir gemi sanayii idi

Bu durum 80' lere kadar kısmi olarak düzelmelerle devam etti.

Bizim hayalimiz ne idi ?

Biz bu geriliğin çilesini çekip ,isyan eden idealist bir kuşaktık.

En büyük emelimiz bizden evvelki ağabeylerimizin başlatıp çeşitli nedenler ile bir arazi olmaktan  ileri götürülemeyen Pendik Tersanesini bitirip modern teknoloji ile gemi yapmak ve dünya ile aramızdaki uçurumu biraz olsun kapatabilmekti.

Biz neler yaptık !..

Arkadaşlarım ile beraber o günkü yokluklarla,müteahhit yolsuzlukları ile mücadele ede ede gece gündüz demeden inanılmaz mücadele vererek Pendik Tersanesini 1 Temmuz 1982 yılında işletmeye açtık.

Modern teknoloji ile 170.000 DWT 'a kadar dev tekneler inşa edebilen bir tersane meydana getirip Gemi İnşa sanayimize bir nevi çağ atlatmanın sevincini yaşadık .

Sadece tekne inşaatı ile yetinmeyip kendi motorumuzu ,kendi jeneratörümüzü kendimiz yapalım diye yola çıktık.

İlk önce Polonya'nın Cgielski-Sulzer'in Sub-Licencer 'i olarak 1980  yılı başında daha Pendik açılmadan atölyelerin içinde Jeneratör dizeli üretimini başlattık. 

1981 Şubat ayında ilk dizel jeneratörü  test odasında çalıştırıp sesini duyunca çocuklar gibi sevinerek sevinç gözyaşları döktük.

1981 Temmuz ayında Sulzer'in ana licencer'ü olduk .

Pendik Sulzer Motor Fabrikası kurmak için yola çıktık ve kurduk.
Dünyanın en güzel ve en sağlam motor fabrikalarından birini inşa ettik.
O fabrika içinde 750 HP' den 14.000 HP' ye kadar tam 99 adet dizel motor ürettik. 

O motorlar konuldukları  gemilerde ana makine ve jeneratör dizeli olarak hala tıkır tıkır sorunsuz çalışıyorlar.

Peki sonra ne oldu?

İlk önce benim tersaneyi Japon IHI firması ile müşterek işletme konusunda vardığım mutabakatı askeri idareye maalesef kabul ettiremedim.
Bu olumsuz gelişme benim emekli olmamada sebep olan etkenlerden birisidir.

1999 yılına geldiğimizde ,Gölcük tersanesinin deprem nedeni ile kullanılamaz hale gelmesi bahane edilerek Pendik Tersanesi ve Sulzer Motor Fabrikası Deniz Kuvvetlerine devredildi.

Peki devredildi de ne oldu?.

1999 yılından günümüze kadar Pendik Tersanesinde inşa edilebilecek büyük tonajlı gemiler yurt dışına sipariş edilir oldu.
Askeri gemiler de Pendik Tersanesinde değil,Tuzladaki özel sektör tersanelerine sipariş edilir oldu.

Pendik Tersanesinde halen ne yapılıyor bilmiyorum ?
Deniz kuvvetlerine devrinden sonra hiç gitmedim, doğrusu içimden gitmekte , görmekte gelmiyor..

Ben bu satırları Pendik Tersanesi için yazmıyorum.

Artık Pendik Tersanesinin herhalde eski orijinal haline getirilip sivil idareye devri mümkün olmayacak gibi görünüyor.

Belki olabilir ama,çok büyük bir irade lazım..

Benim derdim Pendik Sulzer Motor fabrikası ile . 
Benim derdim Pendik Sulzer Motor fabrikasında Türkiyenin ihtiyacı olan dizellerin yapılır hale gelmesi 

Aziz kardeşim Binali Bey..

Yazımın başında 1940'lı -50'li yıllardaki tersaneciliğimiz için ne demiştim.

         '' İptidai metodlarla gemi teknesi yapmaya çalışan,

              geminin her şeyini dışarıdan temin eden ,  

              katma değeri % 30 'u geçmeyen bir gemi sanayi '' 

 

          '' 1970' lerde nasıldı gemi sanayimiz ,

             biraz daha geliştirilmiş teknoloji ile 

             yine sadece tekne yapabilen,

             biraz gelişmiş yan sanayi ile 

             katma değeri % 40 lara yükseltilebilmiş, 

             dünya ile rekabet edemeyen bir gemi sanayi ''

Peki... Tuzla ,Yalova ve diğer bölgelerde özellikle 2000 yılından sonra artan tersane sayıları,büyük yatırımlarla tersanelerde sağlanan teknolojik gelişmeler ve yan sanayide artan gemi siparişlerine bağlı olarak meydana gelen gelişmeler sonunda gemi sanayiimiz nasıl tasvir edilebilir ?

           '' Modern teknoloji ile tekne inşa eden hala 

                % 45 -50 oranında yurt dışına bağlı olan 

                bir gemi inşa sanayi bir montaj sanayi..''

Peki... bu derece yurt dışına bağlı olan bir gemi sanayine gerçek bir gemi sanayi,böyle bir ülkeyede gerçek bir gemi sanayi ülkesi denilebilir mi?

Gelelim ;  Pendik Sulzer Motor Fabrikasına...

Çok değerli Kardeşim..

Bilirsin ki,ana makine ve dizel jeneratör setlerinin , gemi maliyetinin yüzde 15-20 civarında bir değeri vardır.

Bu hesaba göre Pendik Sulzer Motor Fabrikası bugün çalışır durumda olsaydı Gemi Sanayimiz en az % 70 'lik bir yerli katkıya ulaşmış,

Türkiye motor imal edebilir bir ülke olacaktı.

Peki... 1999 'da ne oldu ?

Bir oldu bitti kararname ile Pendik Tersanesi ile beraber Pendik Sulzer 

Motor Fabrikasıda Deniz Kuvvetlerine devredilince bu Pendik Sulzer 

Motor Fabrikasını Pendik Tersanesi ile birlikte devralan  Tersane Komutanı

 ''Bize Motor lazım değil  ''  deyip Motor Fabrikasını Tamir Atölyesine dönüştürüverdi.

Peki...Atölyeye dönüştürdü de ne oldu?

2000-2012 yılları arasında Türkiye Tersanelerinde en az 600-700 arasında  irili ufaklı gemi inşa edildi.

Bu kadar gemi 600 den fazla sayıda ana makine ,1800 'den fazla dizel -jeneratör seti demektir.
Bütün bu ana makine ve dizel-jeneratör yurt dışından ithal edildi.
Milyarlarca dolar yurt dışına transfer edildi.

(Siz bu gemi sayılarını ve harcanan döviz miktarlarını tam ve hassas olarak hesap ettirebilirsiniz!..)

Pendik Sulzer Motor Fabrikasının açılışından önce ve sonra Polonya'da eğittiğimiz , fabrikanın açık kaldığı 19 sene içinde de iş başında yetişmiş yüzlerce mühendis , teknisyen ve işçimiz işsiz kaldı.

Bir Motor Fabrikası ekolü  kayboldu ,yok oldu.

Onların yerine Uzakdoğu ve Batı ülkelerindeki fabrikaların işçilerine iş temin eder olduk.

Gemi inşa sanayimizin,Pendik Tersanesinin kurulmasından da daha önemli olduğunu düşündüğüm en büyük atılımı olan ''Dizel Motor üretimi'' böylece durdurulmuş oldu.

Bunu yapanlarda meslektaşlarımız !...

Bu bir hata mı?

Bu bir cahillikmi?

Bu bir bilgisizlik mi?

Yoksa başka bir şey mi ?

Adını siz koyun !....

 

Aziz Kardeşim Binali bey

Gemi sanayimizin evvelini, bugününü Pendik Tersanesi ve Pendik Sulzer Motor Fabrikasının kapatılmaları ile ilgili kayıplarımızı özet olarak tekrar ettim. Bunlar sizinde çok iyi bildiğiniz konular ...

Yazdıklarımın hülasası olarak diyebiliriz ki, Gemi Sanayimiz 1940' larda da 1950' lerde de ,1970 ' lerde de montaj sanayi idi.

Maalesef şimdi de montaj sanayi.
Değişen inşa teknolojisinde gelişimle birlikte katma değerin % 30' lardan % 55 'e yükselmiş olması o kadar.

Gemi Sanayimiizi bir montaj sanayi olmaktan kurtarıp gerçek bir Gemi Sanayi 

haline getirmenin tek yolu , Dizel Motor ve Jeneratör üretimini yeniden başlatmaktır.

Türkiye mevcut imkanlarını harekete geçirerek bu iki üretimi de adeta sıfır maliyetle yeniden başlatabilir.

Bu üretimlere çok kısa zamanda ve düşük maliyetle başlamanın tek yolu Pendik Sulzer Motor Fabrikasını yeniden ihya etmek ve Dizel-jeneratör setleri üretimi içinde TÜLOMSAŞ 'ın mevcut imkanlarını harekete geçirmektir.

Şimdi bu iki üretim yeri hakkındaki düşüncelerimi arz edeyim.

Pendik Sulzer Motor Fabrikası nasıl ihya edilebilir ?..

Evvela Pendik Sulzer Motor Fabrikasında  neden ısrar ediyorum, onu anlatmak isterim.

Siz de çok iyi bilirsiniz ki Motor Fabrikalarının temelleri ile  , test odalarının ve kullanılan tezgahların temelleri üzerlerindeki büyük dinamik yüklere rağmen deformasyona ve titreşime uğramayacak sağlamlıkta yapılmış olmalıdırlar.

Pendik Sulzer Motor Fabrikasının fabrika temelleri binlerce forekazık çakılarak çok sağlam zemine oturtulmuştur.

Test odalarının ve büyük bor tezgahının her birinin altlarında adeta yeraltı apartmanı gibi temeller yapılmış ve çok paralar harcanmıştır.

Bu bina basit bir atölye binası değildir !..

Bu büyüklükte ve sağlamlıkta bir bina yapılması için hem büyük yatırım yapmak hem de üretilecek motorların maliyetlerine büyük bir amortisman payı yüklemek demektir.

Biri 35.000 HP' lik ,diğeri 7.500 HP' lik iki test odasındaki cihazların durumlarını bilmiyorum ama söküp atmadılarsa tamir edilip yeniden kullanılır hale getirilebilir. Bor tezgahı da öyle.. 

Peki...  bu fabrika nasıl geri alınabilir ?

Deniz Kuvvetlerinin üst kademesine ,bu fabrikanın atölyeye çevrilmesi ile gemi sanayiine verilen zarar açık seçik anlatılırsa ,onlarda bu vatanın evlatlarıdır.Buluncak makul bir formüle evet deyip en azından vicdanlarını rahatlatacaklardır.

Ben buna yürekten inanıyorum..

Onlara ihtiyaçları olan tamir atölyesi Pendik Tersanesinin bir köşesine basit bir çelik konstrüksiyon bina yapılarak sonradan ilave edilen tezgah ve cihazlar buraya taşınır.

Pendik Sulzer Motor Fabrikası onlardan 1999 'da teslim aldıkları orijinal halinde devralınır.

Siz bu devir işine inanırsanız,size en büyük desteği ve yardımı Sn.Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan yapacaktır.

Bundan da benim hiç şüphem yoktur.

Mutabakat sağlandıktan sonra ,bu arazinin bütünü Pendik Sulzer dahil hazinenindir.

Bir kararname ile Pendik Sulzer Motor Fabrikası bölümü hükümetin tasarrufuna bırakılır ki bunları özür dileyerek yazıyorum,siz benden çok daha iyi biliyorsunuz !.

Devralınan Pendik Sulzer Motor Fabrikası yap-işlet -devret modeli ile 25 yıllığına ihaleye çıkarılır Bu ihaleye katılıp bu fabrikayı çalıştırmak için can atacak münferit ve müştereken katılacak çok sayıda müteşebbis çıkacaktır.

Ve başarı ile burayı çalıştıracaklarına eminim.

Pendik Sulzer Motor Fabrikasında üretilecek ana makinenin lisansı ,armatör ve tersaneler arasında yapılacak bir anket ile belirlenebilir.;
Burada çalışacak olanlara giriş çıkış kolaylığı sağlanarak iş tamamlanabilir.

Pendik Sulzer Motor Fabrikasında  sadece ana makine üretimi ,Tülomsaşta jenaratör setleri üretilerek ihtisaslaşma sağlanabilir.

Gelelim Tülomsaş'a ..

Eskişehirdeki Tülomsaş fabrikasını son 4 yıl içinde  iki defa ziyaret ettim.
Bu fabrikada orta düzeyde dizel motor üretimi için yeterli tezgah ve teçhizat bulunduğunu gördüm .

Ayrıca çok iyi yetişmiş bir mühendis ,teknisyen ve işçi kadrosu oluşmuş .

Bu fabrikada İki tip dizel -jeneratör grubundan yılda 60 adet üretilebiliyormuş.

Yurt dışına da ihracat yapıyorlarmış.

Müşahademe göre üretim açısından kapasitesinin çok altında çalışıyor ve artık kapasite ile uygun bir lisans altında dizel jeneratör seti üretilebilir.

Geniş range 'li bir dizel - jeneratör lisansı alınırsa küçük - büyük gemilerde kullanılabilecek 250 KW ile 2000 KW arasında jeneratörler rahatlıkla üretilebilir ve dizel jeneratörlerin amortisman yükleri de sıfır olacaktır.

Böyle hazır ve jeneratör dizeli üretiminde ihtisas sahibi olmuş bir fabrika varken ve bu fabrikanın da ciddi bir artık kapasitesi mevcutken gemi tipi dize-jeneratör üretimi için yeni bir fabrika kurmaya kanaatimce hiç lüzum yoktur

Netice olarak...

Pendik Sulzer Motor Fabrikası  yap-işlet -devret metodu ile özel sektöre devredilir,burada ana makine üretimi başlatılırsa ve ihtisaslaşırsa, Tülomsaş'da kendi asli faaliyeti yanında yeni bir line kurulup Dizel -Jeneratör üretimi de burada başlatılabilirse Türkiye yeniden yeni bir yatırım yapmadan gemi dizeli üreten bir ülke olacaktır.

Gemi Sanayimiz en azından % 70 katkı payı ile çalışmaya başlayacak ve gerçek bir Gemi Sanayi haline gelecektir.

Sayın bakanım

Aziz ve değerli kardeşim

Siz bu satırları okuyup bitirdikten sonra belki de 

'' ALİ CAN bey hayaller kuruyor '' diye düşünebilirsiniz .

Ama bütün projeler ilk önce hayal edilerek yapılmıyor mu?

Ben 1973 senesinde Japonya'da kontrol mühendisi olarak bulunurken ; KAWASAKİ Tersanesinin bir kenarında M.A.N lisansı ile ,
MITSUBİSHİ Tersanesinin bir kenarında SULZER lisansı ile motor üreten fabrikalar gördüm.

Polonya'ya gittim ,orada Sulzer lisansı motor üreten fabrika gördüm.

Yogoslavya'ya gittim,orada da 3 Mayıs tersanesinde Sulzer lisansı ile motor üreten fabrika gördüm .

Zannederim Romanya'da da benzer bir fabrika var.

Japonya'yı bir kenara koyarsak Yogoslavya bile bu işi başarmış biz niye başaramayalım diye hem üzüldüm hem de hırslandım.

İşte ...Pendik Sulzer bu birikimin ürünüdür ve bunu 70' li yıllarda paranın  ve dövizin olmadığı koalisyon zamanlarında bin bir güçlüklerle boğuşarak bir bürokrat gücü ile ilgili herkesi teker teker ikna ederek başardım.

Siz ki inanılmaz projelerin altından kalkan çok başarılı bir bakansınız.

Yazdıklarımın gemi sanayimiz için çok ciddi bir ihtiyaç olduğuna ve yapılmaları halinde Türkiye'nin çok şeyler kazanacağına inanırsanız bunları çok kolay realize edebilirsiniz .

Ben buna yürekten inanıyorum ve inandığım içinde size bu satırları yazıyorum.

Sevgili Bakanım.

İnşallah bir formül bulunur ve bakanlığınız uzun yıllar devam eder ,ben bunu samimiyetle temenni ediyorum.

Ancak endişe ettiğim gibi kısa sürecekse ,bu iki proje ile ilgili olarak en kısa zamanda lütfen düğmeye basınız ve hemen başlatınız..

Siz yolu açarsanız bu iki projeyi büyük bir aşkla gerçekleştirmeye hazır bir sürü yetişmiş ,gönüllü insan hem bakanlığınızda hem de özel sektörde fazlasıyla vardır. 

Yeter ki siz ağırlığınızı koyup işi başlatın.

 

Eğer işlerinizin çokluğundan veya başka sebeplerden başlatmaz iseniz ,biliniz ki bakanlıktan ayrıldıktan sonra çok büyük pişmanlık duyacaksınız.

Ve '' keşke yapsaydım'' diyecek ve üzüleceksiniz.

 

Şimdi, tıpkı  benim duyduğum üzüntü gibi.

Benim ,  vaktiyle Danışma Meclisi  üyeliği dahil önüme konulan siyasi ikballeri keşke reddetmeseydim dediğim gibi.

Keşke devlet hizmetinden yorulup ,bıkıp uğrunda sağlımı kaybettiğim bu iki projeyi öksüz çocuklar gibi bırakıp , keşke erkenden çekip gitmeseydim dediğim gibi.

Eğer yapmazsanız ,yarın bakanlıktan ayrılıp ,başka bir meşguliyete dalarsınız veya daha sonra köşenize çekilirseniz,

''ne size benim gibi mektup yazan bir Ali Can bulacaksınız

ne de kendinizde yapabilecek zaman ve güç ..''

 Gemi sanayimiz de daha nice 30 yıllar böyle kalır.

Siz herşeyden evvel başarılı bir gemi inşa mühendisi idiniz.

Tersanelerde yetiştiniz.

Gemi sanayiine borcunuz var.

Gemi sanayimizi ''Hala bir montaj sanayi '' olarak bırakıp gitmeyin..

Gemi sanayimize çok büyük bir katkı yaparak ,şimdiye kadar yapmış olduğunuz büyük başarıları taçlandırınız.. 

Hülasa Sayın Bakanım

Başarı sizin..

Taç sizin ....

Karar sizin ....

 

Kararınıza göre de..

''ya sevinç bizim 

 ya  hayal kırıklığı bizim ,

 ya da hüsran bizim ''

 

Sağlık ,başarı ,esenlik dileklerimle

Sevgi ve saygılarımla...

 

Ali CAN 

DENİZDER 

Denizcilik Mensupları Derneği

Başkanı

Editör: TE Bilişim