Doğu Karadeniz Bölgesi; termal suları, toprağı ve sahip olduğu bitki örtüsü ile doğal tedavi imkanları sunuyor.
Araştırmacı-Yazar, aynı zamanda Turizmci olan Cemal Akın, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini araştırdı. Akın çalışmasında insanın; fiziksel, zihinsel, duygusal, enerjik ve ruhsal yönleriyle çok boyutlu bir varlık olduğunu belirtip insanın yaşadığı; mutsuzluk, stres, kaygı, panik atak, heyecan ve öfke gibi psikolojik rahatsızlıklarda; su, toprak ve yeşillik ortamının yoğunluğunda doğa ile baş başa kalmaları durumunda büyük fayda göreceklerini söyledi.
Tedavi yanımızda
Akın, doğa ile tedaviyi uzaklarda aramamak gerektiğini ifade ederek, “Peki neden doğal güzellikleri görmek için binlerce kilometre kat edip başka ülkelere gidiyoruz? Yıllarca popüler yazarlar, hekimler, mimarlar doğanın kendimizi iyi hissettiren bir etkisi olduğundan söz etmişler. Yanı başınızda evinizin arka bahçesi gibi düşünebileceğiniz Karadeniz’in eşsiz muhteşem doğası size huzur verecektir. Gelen yabancı turistler özellikle Rize ilimiz için ‘burası cennetten bir köşe gibi, yeryüzü cenneti’ demekteler. Kaliteli bir yaşam için toprak, su ve yeşilliğe dokunmalıyız” dedi.
Termal su
Akın, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bulunan termal su kaynaklarının içerdiği zengin mineraller açısından birçok hastalığa iyi geldiğinin bilimsel olarak da kanıtlandığının altını çizerek, “Sağlığımıza sağlık katan ve turizmin önemli dallarından biri olan kaplıcalardır. Doğadaki termal su ve yeşilliklerle kaplı toprakla beraber sağlık için muhteşem bir doğa terapisidir. Örnek verecek olursak, İkizdere cennet vadisindeki termal su dünyanın bilindik en kaliteli termal sularından bir tanesidir. İçerdiği mineral bakımından ve diğer özellikleri ile dünyadaki sayılı 5 kaynaktan bir tanesi olarak gösteriliyor. İkizdere ilçesindeki bu termal kaynak ve kaynağın üzerinde bulunan modern tesis ve otel, aynı zamanda; yanı başında gürül gürül akan dereler, şelaleler etrafındaki göller yaşamınızda unutulmaz anlar yaşatacaktır. Bu su; astıma bronşiyal, kronik bronşit, alerjik üst solunum yolları hastalıkları, egzama, akne, sedef hastalığı, kaşıntı, alerjik reaksiyonlar. Eklem hastalıkları, kireçlenmeler, yumuşak doku romatizmaları, bazı romatizmal hastalıklar, yaralanmalar sonrası oluşan hasarların tedavisinde çok etkilidir. Aynı zamanda; mide hastalıkları, şeker hastalığı, şişmanlık, gut, karaciğer yetmezliği tedavisi, kronik sistit, kronik böbrek taşları, fonksiyonel yetmezlik. Genital organın kronik hastalıkları, kısırlık, ameliyat sonrası hastalıklar, ağrılı ve zor adet görme, genital akıntı, jinekolojik rahatsızlıklar. Omurga hastalıkları, travmatik lezyonlar, inme rehabilitasyonu daha çok romatizmal hastalıklar, genel kas ve yorgunluk ağrıları üzerinde etkilidir. Cilt üzerinde olumlu, gençleştirici ve kırışık giderici etkisi vardır” dedi.
Araştırmasında Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki toprağın da insan üzerindeki olumlu etkilerine değinen Akın, “İnsanın iki ayağının üzerinde yürüyecek cesareti bulmasının kaynağı belki de, kendini var eden topraktan aldığı güvendir. Ve bu cesaretle dünyayı değiştirebileceğine inanmıştır.Toprakta çıplak ayakla yürümenin, cildin iletkenliğini iyileştirdiğini, kalp hızı değişkenliğini düzenlediğini, stresi azalttığını ve bağışıklık sistemini güçlendirdiğini göstermiştir. Çıplak ayakla günde yarım saatlik yürüyüşler kanser riskini azaltabilir, kiloyu düzenleyebilir ve şeker hastalığını önleyebilir ve toprağın doğal elektrik yüküyle temasa geçmeyi sağlayarak bu faydaları katlamaktadır. Ayrıca yürümek kanın oksijenlenmesini, dolaşımı, bağışıklık sistemi tepkisini iyileştirir, toksinleri uzaklaştırır ve stresi azaltır. Daha da önemlisi bol bol oksijen alırız ve doğanın güzel manzaranın keyfini çıkarırız" diye konuştu.
Akın, araştırmasında bitki örtüsü ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Karadeniz ve Rize’nin yemyeşil ormanlarında, yaylalarında, vadilerinde, buram buram oksijen soluyarak motive olacaksınız. Ormanlar ve diğer yeşil alanlar, moral düzeltici, depresyonu, kızgınlığı, stresi ve saldırganlığı azaltır ve genel olarak mutluluğu artırır. Ormanlık alanlara gitmek ayrıca bağışıklık sistemimizi de geliştirir. Doğadan uzak kalmak bizi fiziksel ve ruhsal olarak etkiliyor hatta çeşitli hastalıklara karşı riskli hale getiriyor. Doğayla sadece 2 hafta bile iç içe olmak, kendimizi daha canlı, daha enerjik ve daha mutlu hissetmemizi sağlamaya yetiyor. Doğaya yeterli derecede maruz kalmayan çocuklarda ise depresyon ve yeme bozukluğu riskinin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Siz de kaliteli bir yaşam için doğaya dokunun” şeklinde konuştu.
Kaynak: iha