Tuzla’daki işçilerin yarısı işsiz kalabilir

Global kriz, ölümlü iş kazalarıyla anılan Tuzla’da siparişleri durdurdu. Desan Tersanesi Yönetim Kurulu Üyesi Muhsin Divan, “İşler bıçak gibi kesildi. Ödemeler gecikiyor. Gemi ve sac fiyatları aşağı gidecek gibi. Tuzla’da tersanelerin yarısı işsiz kalabilir” dedi.

Tersanelerdeki kazalara değinen Divan, Desan’da ‘Tehlike Avcısı’ sistemi kurduklarını da belirterek, “İşçilerimizin hepsinin kimlik kartı var. Tehlikeyi görmek ve bizi uyarmak hakkına sahipler. En başarılı olarak tehlike saptayanlara yıldız takıyoruz” diye konuştu.

Tuzla tersaneleri, yaşanan iş kazaları sonucunda meydana gelen ölümlerle ne zamandır ölüm tersaneleri olarak anılıyor. “Tuzla’da işler patladı, 2012’ye kadar tersanelerin siparişleri dolu”, “Eğitimli işçi bulunmuyor, işçilerin mesaileri çok uzun, işler taşeronlara yüklendi” gibi yorumlar yapılırken işler yavaş yavaş tersine dönmeye başladı gibi görünüyor. Gemi işletmeciliği işinin duayenlerinden Kaptanoğlu Denizcilik’e ait Desan Tersaneleri’nin Yönetim Kurulu Üyesi Muhsin Divan’la konuştuk. Divan, Tuzla’da yaşananlara bakışıyla farklı bir patron. Değişim için kolları sıvamış, kendi tersanelerindeki çalışma koşullarından işe başlamış, işçilerin eğitimine kadar farklı aşamalarda önemli adımlar atmış.

Karadenizlisiniz. Denizcilik genlerinizde var değil mi? Denize ilk ne zaman açıldınız?

Öyle... Sülalemde herkes denizci. Ciddi anlamda ilk ilkokul üçüncü sınıfa giderken babamın kaptan olduğu gemiyle İstanbul’dan Doğu Karadeniz’e hareket ettik, tatile gidiyorduk. Karadeniz’e çıkınca deniz patladı ve geri dönmek zorunda kaldık.

Yıllarca taşımacılık, gemi işletmeciliği yaptıktan sonra gemi yapım işine nasıl karar verdiniz?

2000’li yılların başında dünya denizciliği navlunların çok düşmesi nedeniyle çok sıkıntılı bir dönem yaşadı. Çin’le ticaret patlayınca, denizcilik en parlak dönemini yaşamaya başladı. 2003’ten sonra çok açıldı işlerimiz. Biz de 2004 yılında kendi gemimizi yaptırmaya başladık. 2006 yılına geldiğimizde Tuzla Tersaneleri’nin iyi günlerinde Desan krize girmiş ve tersaneleri satışa çıkmış. Bize haber verdiler. Yabancılar da tersaneye talipti. 30 milyon dolara tersaneyi aldık.

Tuzla çok uzun zamandır iyi haberlerle anılmıyor. Siz işletmecilikten sonra işin diğer yanına geçince neler yaşadınız?

Desan’ı aldık, tersane kapısından girdim. Muhteşem bir genel müdürlük binası yapılmış. Binanın penceresinden aşağı bakınca kendimi Fransız İhtilali öncesi Paris’te hissettim. Sanki Versay Sarayı’ndan halka bakıyor, ihtilale hazırlanan Bastil’in yan sokaklarını görüyordum. Felaket bir vaziyetteydi ortam, ’Biz ne yapacağız?’ dedik. Burası ya ucuz emeğe dayalı bir üçüncü dünya tersanesi olarak kalacaktı ya da verimliliğe dayalı bir yer olacaktı.

Burada da 2 işçi yaşamını yitirdi...

Evet, ne yazık ki oldu. Biz burada çok şeyi değiştirdik. Kaptanoğlu Ailesi evinde ne yiyorsa gemilerinde onu yediren aile olarak bilinir. İlk önce yemekhaneye girdik, korktuk. O dönemde 250 kendi personeli, 350 taşeronu vardı. Danimarka’dan sipariş alınmıştı, iki geminin teslim edilmesi gerekiyordu. İlk olarak toplu sözleşme düzeni getirdik. İşçiler sendikadan kaçıyordu, yabancılaşma vardı. Burada toplu sözleşme yapma yetkisinde olan tek sendika vardı. İşçilerimizi üye yapıp toplu sözleşme yaptık. İşçilerin yemekhanelerini ve istirahat yerlerini yaptık.

Tersanelerdeki ölümler için cinayet diyenler var...

İşveren ‘kader’, işçiler ‘cinayet’ diyor. Ne kader ne cinayet. Hepsi önlenebilir iş kazası. İşçilerin kurduğu bir komisyon vardı, hiçbir tersaneye giremiyorlardı. Biz onlara kapılarımızı açtık. Şu anda Tuzla’da 47 tersane var. Medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının girebildiği tek tersane biziz.

Global kriz sektörü etkilemeye başladı mı?

Yeni gemi siparişleri durdu, işler bıçak gibi kesildi. Navlunlar baş aşağı gitti. ’Servise gelen gemiler etkilenmez’ dedik, etkilendi. En ufacık sorun için gelen gemiler artık gelmiyor. Ödemeler gecikiyor. Bu yıl 10 ayda 66 gemiye hizmet verdik. 15’i yerli. 1 milyon 640 tonluk gemi havuzlamışız.

2009’da nasıl olur?

2007’ye göre 2008’de yüzde 50 artış oldu. 2009’da 2008’in yüzde 70’ini yakalasak şanslı hissedeceğiz kendimizi. Çok zor görünüyor.

İşten çıkarmalar olur mu? Burada tersaneler kapanır mı?

47 tersanenin de ayakta kalacağını hiç sanmıyorum. Kriz otomotiv sektörünü vurdu, onlar binlerce otomobil yapıyorlar. Ama biz yılda 3 gemi yapabiliyoruz. Yani iş bir anda kesilebilir. İşten çıkarma değil ama izin verme olabilir. Allah’tan biz taşımacılık da yapıyoruz. 4 tankerimiz, 10 kuru yük gemimiz, 2 Ro-Ro’muz var. Navlun düşüşleri çok ciddi. Gemi ve sac fiyatları aşağı doğru gidecek gibi. Tuzla’da tersanelerin yarısı işsiz kalabilir.

TERSANEDE ÇALIŞAN İŞÇİLERE DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ DÜZENLİYOR

Muhsin Divan, kendini ‘iflah olmaz’ bir koleksiyoner olarak tanımlıyor. Dolma kalem, eski fotoğraf makineleri, cam kağıt ağırlığı, zarf açacağı, köstekli ve kol saati koleksiyonları var. 25 bin kadar kitabı var. Ona Türkiye’nin bilgi yarışması rekortmeni diyorlar. Metin Uca’nın Miras adlı yarışmasında bir kerede 250 bin YTL kazanan tek kişi. İFSAK’ta temel fotoğraf eğitim seminerlerinde ders veriyor. Bir iş yerinde aidiyet duygusunun çok önemli olduğuna değiniyor ve ekliyor: “Çalışanlara doğum günü partisi düzenliyoruz. Koca koca adamlar ağlıyor, hayatlarında ilk kez doğumgünü kutlayan var. Burada çalışanların yüzde 20’sinin doğum günü 1 Ocak. Yıllar sonra nüfusa kayıtları yaptırıldığı için öyle yazılmış. Karne, Hıdrellez şenliği yapıyoruz. Evlilik yıldönümlerinde pasta veriyoruz.”

Gemilerimizin cıvata sayısını bile biliriz

Desan Tersanesi Kaptanoğlu Ailesi’nin. Cengiz Kaptanoğlu’yla yıllardır birlikte çalışıyorsunuz. İş hayatındaki birlikteliğiniz nasıl başladı?

Kaptanoğlu Ailesi’yle benim ailem dost. İki aile de Adalet ve Demokrat Partili. Cengiz Kaptanoğlu ile 1971’de tanıştım. İki kardeş gibi siyaset yaptık. O yıllarda ben Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda çalışıyordum. 1984’ten beri de Kaptanoğlu Ailesi’yle birlikte çalışıyorum. Birbirimizden kız alıp verdik. Biz hafta sonu tatili bilmeyiz. Armatörler genelde gemilerinin nerede olduğunu bilmezler. Biz ise gemilerimizin cıvata sayısını bile biliriz. Eskiden kuru yük taşımacılığı yapıyorduk, sonra taşımacılıktaki gücümüz arttı.

Tersanede Şark kurnazlığı işlemez

Gemide işçi olmak için nasıl bir eğitim alınmalı?

Dün evinden gelen adamı gemi tepesine çıkaramazsınız. İş sağlığı ve güvenliği sertifikası lazım. 3 günlük eğitimle olacak gibi değil. İşe alırken sağlık kontrolü istiyorsunuz, sağlık belgesi 3 dakikada alınıyor. Oysa ciddi rapora ihtiyaç var. Bir olay yaşadık. Bir işçi kardeşimiz geldi, sigortalı işe başladı. Öğlene kadar çalıştı, öğle yemeği yerken kalp krizi geçirdi. Buna kader diyemeyiz. Belki çok merdiven çıktı, kalbi zayıftı... Revir kurduk, doktor aldık. Burada fizik kanunları geçerli, Şark kurnazlığı dinlemez.

Tersanede çalışan işçilerin Güneydoğu’dan geldiği, kahvehanelerde iş beklerken tersanelere girdikleri, işin ağırlığını bilmedikleri söylendi...

Bilgi Üniversitesi’nden bir arkadaş gelip alan çalışması yaptı. Ezberimiz bozuldu. İşçiler Güneydoğulu değil, İç Anadolulu çıktı. Çoğu da köylerinden gelmemiş. 2001 krizi öncesinde pizzacıda, kuaförde çalışanlar gelip işçi olmuş. İş sağlığı konusunda bin kişiye eğitim verdik. Kaynakçı, borucu, itfaiye eğitimi yaptık. ’10 yıldır bu işin içindeyiz, ilk kez itfaiye eğitimi aldık’ diyenler oldu. ’Tehlike Avcısı’ sistemini kurduk. İşçilerimizin hepsinin kimlik kartı var, tehlikeyi görmek ve bizi uyarmak hakkına sahipler. En başarılı olarak tehlike saptayanlara yıldız takıyoruz.

EN ZOR GÜNÜM

İşçi gözümün önünde öldü

8 ay önce havuzda bir işçinin öldüğü ana tanık oldum. Gözümün önünde elektrik çarptı. Çok korkunç bir şey. Ailesi tevekkül içinde davrandı. Tersanelerde hedef sıfır ölüm olmalı. Aylardır ölüm olmuyor, inşallah da bundan sonra olmaz.

Editör: TE Bilişim