Tarihi denizcilikle yazılmış, bugünü ise Türkiye’nin ikinci büyük ihracat limanı ile tanımlanan bir şehir, İzmir Ama şimdi, ne o tarihine ne de deniz taşımacılığındaki ekonomik hacmine denk düşen bir mutlağı var şehrin. Gemiler geliyor, gemiler gidiyor. Ege Denizinin kuzey güney hattı boyunca seyreden, Boğazlardan Akdeniz'e acılan gemiler, yatlar İzmir açıklarından geçiyor, limanlarına yük indirip boşaltıyor, yolcu gel irip götürüyor Bu taşıtlardan biri arızalansa. bakım onarıma ihtiyaç, duysa, onca risk göze alınarak rota. İstanbul Tuzla'ya çevriliyor Gemi inşa mühendisleri bu kentte is bulamıyor, yan sanayi gelişemiyor. İzmir bir uğrak yeri haline gelemiyor ve büyük bir ekonomik değerden mahrum kalıyor.

İzmir deniz taşıtı üreticisi ve satıcısı bir kent olarak değil gemi geri dönüşüm tesisleriyle bilinen bir kent. Gemi yapacağına gelişmiş ülkelerin gemilerini söküyor; bu nedenle de gündeme hep çevre haberleriyle geliyor, İzmir'de var olan tek tersane, daha önce bir kamu tersanesi olan. 2000 yılında Türk Silahlı kuvvetlen ne verilen Alaybey tersanesi. İşin özeli; Ege'de, Yalova'dan Bodruma katlar olan bölgede özel tersane yok, Buna sebep olarak, İzmir ve çevresindeki kıyıların turistik nitelik taşıması gösteriliyor. Sektör temsilcileri bu sorunun, turizm bölgelerine gemi. sanayi bölgesi olarak belirlenecek kıyıların yani Aliağa ve çevresinin tersane alam olarak belirlenmesiyle asılacağını söylüyor  Nitekim Aliağa ve ÇandarIıda tersane kurulması için birtakım bedeller, çabalar, girişimler var. Ama şimdilik hiçbiri sonuca ulaştırılmış değil.

Kıyıların üçte birine sahip Ege'de tersane yok

İzmir Türklerin ilk tersane kurduğu şehir. Türkler Anadolu'ya geldikten 10 yıl sonra, 1081de ilk donanmayı İzmir’de kurmuş. Urla, Çeşme, Seferihisar ve Foça'yı kapsayan bir beylik kuran Çaka Bey, dönemin koşullarına göre modern bir tersane yaptırmış; kürekti ve yelkenli gemilerden oluşan 50 araçlık donanmayı kurmuş. Bundan yedi yıl sonra da Midilli ve Sakız'ı fethetmiş. 1081 yılı, Türk Deniz Kuvvetlerinin doğum tarihi diye kabul edilecek kadar önemli, denizcilik tarihinde.

Yakın tarihte ise Türkiye'de tersaneciliğin merkezi İstanbul Tuzla olmuş. Onlarca özel işletmeyle Tuzla, tam anlamıyla bir "tersaneler bölgesi. Bugün İzmirlilerin bildiği tek tersane, Alaybey'de. Çevresinde şehrin günlük yaşamı döndüğünden, çevre sakinleri pek aşina buraya. Hatta bulunduğu semte adını vermiş. "Tersane". Buradan yola çıkarak İzmir'in bu sektörde zengin olduğu sanılmasın. Zira yıllarca Türk Gemi Sanayii AŞ adıyla bir devlet kuruluşu olarak çalışan Alaybey Tersanesi, deprem sonucunda Gölcük'teki filonun taşınması nedeniyle 2000 yılında, yanındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İzmir Tersane Komutanlığı ile birleştiriliyor. Adı, İzmir Tersane Komutanlığı oluyor. Özel tersane zaten yoktu. Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Emrah Erginer'in belirttiğine göre, römorkör inşaatında uzmanlaşmış olan Alaybey'in kapatılması sonucunda İzmir'de tersane kalmadı. Erginer, Türkiye haritasında İzmir’in yerini işaret ediyor:  "Karadeniz kıyılarımız tersanelerle doldu. Marmara Bölgesi'nde İstanbul zaten doldu taştı. Tuzlaya tersaneler sığmıyor anık. Yalova, tersane bölgesi oluyor. Çanakkale'de, Akdeniz'de Mersin Taşucu'nda ve İskenderun'da tersane var. Türkiye'nin deniz ve adalarının kıyı uzunluğu toplamının üçte biri, Ege sahillerinde. Ama Ege'de, Bodrum'a kadar olan bölgede tersane yok." Erginer. İzmirli yatırımcıların da Tuzla'da tersane kurduğunu söylerken buna Uzmar Denizciliği örnek gösteriyor. "Uzmar Denizcilik, İzmir'de tersane yeri bulamayıp Tuzlada tersane kurdu, insan bunlara üzülüyor. İşadamları çok iyi bir noktaya gelmiş. Gemi mühendisi, kaptan, işçi istihdam ediyor. Her türlü yatırımını, merkez ofisini İzmir'de tutmuş. Yıllardır ayakta kalmış, marka olmuş. Ama bu kişi Ege'de tersane kuramıyor" diyor. Uzmar Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Altuğ ise İzmir yoğunluklu olarak turizm bölgesi. Merkez, Tuzlada. İzmir'de tersane kurmaya çok çaba sari edip İstanbul’a donmuş bir firma değiliz. İzmir'de yer dahi olsa. İstanbul'da başlarsanız kısa surede yol alırsınız" diye konuşuyor. Deniz Ticaret Odası İzmir Şube Başkanı Geza Dologh'un söylediğine göre ise Arkas, Yalova Altınova'da tersane kurmak için bir yer satın aldı. Dologh. "İmkan olsa bu yatınm İzmir'de yapılacaktı" diyor.

İzmir'in avantajı çok

Gemi Mühendisleri Odası Başkanı Erginer bu yokluğa iki sorunun neden olduğunu olduğunu söylüyor: Yer ve yatırımcı. "Bir tersanenin kurulması için öncelikle yer. ikincisi yatırımcı lazım" diyen Erginer, İzmir'in güney kıyılarının turizm alanı olduğunu, Seferihisar'da askeriyenin tatbikat alanlarının bulunduğunu anımsatıyor. Sanayi bölgesi haline gelen kuzey kıyılardaki Aliağa'nın ve Çandarlı Zeylindağ'ın uygun olduğunu belirtiyor. Yatırımcıya gelince; Erginer, denizciliği bilmeyenlerin riski de kazancı da yüksek olan bu alana yatırım yapmasının zor olduğunu söylüyor. Yatırımcıların bu riskleri bilen, sektöre yatırım yapabilecek kişiler olması gerektiğine dikkat çekiyor. Şimdi, navlunun yüksek olduğu, dolayısıyla yeni gemi siparişlerinin verildiği, tersanelerin dolduğu bir dönem olduğunu ekliyor sözlerine. Bu da demek oluyor ki "dalga çukurları ve yükseltilerinden oluşan" denizcilikte şimdi yükselti dönemi. Erginer, tersanelerin 2015e kadar siparişle dolu olduğunu, yenilerine ihtiyaç doğduğunu söylerken. "İzmir bu rüzgardan neden faydalanmasın?" diye soruyor: "Türkiye ekonomisi bu pastadan pay alıyor, sadece Ege Bölgesi alamıyor. Gemi mühendisimiz var, odamız var, Alaybey de yetişmiş işçiler, taşeronlar hâlâ buradalar, yan sanayi var. Aliağa'da yeni sanayi sitelen kuruluyor." Peki İzmir'in avantajları neler? Erginer. izmir'e gelecek gemilerin Bogaz'ı geçmek zorunda kalmayacağını, Akdeniz'deki gemilerin burayı tercih edeceğini belirtiyor: "Ege Bölgesinin en büyük ihtiyacı, bakım-onanm tersanesi. 2006da Aliağa Limanına dön bin 491 gemi, İzmir Li-manı'na üç bin 690 gemi gelmiş. Bu gemilerin hiçbirine bakım onarım hizmeti verecek tersanemiz bulunmuyor. Transit geçen gemiler var. Boğazdan geçen gemiler var. Bir tek tersaneniz yok! Atina Pire Limanı ve İzmir Limanı yüksek doluluk oranlannda çalışmakta ama dünyanın en büyük deniz ticaret lilosuna sahip komşumuz Yunanistan'ın bakım-onanm tersaneleri, fiyat yüksekliği ve kapasitesi sebebiyle ihtiyaca cevap vermekten uzak. Biz bu pazar payını kaybediyoruz.'

Deniz Ticaret Odası İzmir Şube Başkanı Geza Dologh ise. tersanede gemi inşa ve gemi onarım vazifelerinin payının yüzde 50-50 olması gerekliğini söyleyerek, İzmir'in avantajları tartışmasına katılıyor: "Bilhassa büyük gemilerin onarımı için ya karşı komşuya gidilecek ya da anzalı bir gemiyle Boğaz geçilecek. Boğaz geçişi zaten zor. Onun için Ege'de bir tersane yapılması büyük avantaj olur. İnşa yapan yer, onarım da yapabilir. Bu, ihtisaslaşmadır. Ama tersane dedin mı iki fonksiyon birden yer alıyor."

Bakanlık Çandarlı'yı istiyor

Devlet Planlama Teşkilatının 9'uncu Beş Yıllık Kalkınma Planında Ege'de bir ba-kım-onanm tersane kurulması gerektiği belirtiliyor. Deniz Ticaret Odası, Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve Ege Bölgesi Sanayi Odası üç senedir "Ege'de Tersane İstiyoruz Projesi"ni yürütüyor. Bu ortak proje kapsamında ıkı panel yapıldı, üçüncüsü de gelecek yıl yapılacak. Geza Dologh "Peki ne kadar ilerledik. derseniz; bir arpa boyu belki... Bunu konuşmaya başladıktan sonra meşhur Candarlı Limanı Projesinin yanında tersane için yer ayrıldı. Plancıların tabiriyle lekelendi". Bizim faaliyetler hiç olmazsa ona yaradı. Çok uzun, dikenli bir yolumuz var ama bundan vazgeçmeyeceğiz" diyor. Denizcilik Müsteşarlığı adına Türk Loydu taralından bilimsel analizler ışığında hazırlanan "Türkiye Tersaneleri Master Planı"nda Ege Bölgesinde gösterilen iki tersane yerinden biri de Candarlı Zeytin-dağ bölgesi. Raporda .Aliağa Çakmaklı-1 lorozgedigi Mevkii de bakım-onarım tersane alanı olarak gösteriliyor.

Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım'ın talimatı ile Çandarlı'daki Kuzey Ege Eimanı için hazırlanan projeye tersane de dahil edilmişti. Kuzey Ege Limanı için hazırlanan ÇED raporu 2006 Mart'ında Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmış, tersane için ayrı ÇED raporu istenmemişti İmar planında gerekli değişiklik yapılmıştı. Denizcilik Müsteşarlığı Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdürü Sami Ka-baş'ın belirttiğine göre Candarlı Körfezi'nde tersane çalışmaları sunuyor.

Aliağa'da bir girişim var

Türk Loydu Vakfının raporunda önerdiği Aliağa Çakmaklı Koyunun Horozgediği Mevkii'nde bakım-onarım tersanesi   kurulması.  Avşar Gemi   Söküm Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Önal'a  ait.   Gemi   Mühendisleri   Odası Başkanı Erginer'in belirttiğine göre. Ünal'ın kurduğu İzmir Tersanecilik Şirketi, Bayındırlık Bakanlığından denizi doldurma izni de dahil olmak üzere birçok bakanlıktan gerekli izinleri almış. GMO'nun girişimleriyle bölge tersane alanı olarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi Nazım İmar Planına işlenmiş. 1/100 binlik plan onaylanmış. İtiraz suresi dolduktan sonra 1/25 bin ve l/5000'lik planların da onaylanması gerekiyor Ünal, bu girişime 2005 yılında Çakmaklı Köyü'nde, deniz kıyısında, geri sahası da olan yaklaşık 150 donum yer satın alarak adım atmış. Süreci şöyle özetliyor: "İmar planında burası, tersane alanı olarak lekelendi. Nisan 2006'da Denizcilik Müsteşarlığı Tersaneler Genel Müdürlügü'ne başvurduk. Liman başkanı ve uzmanlardan oluşan heyet inceleme yaptı, uygun gördüklerine dair imza attılar. Deniz dolgu planlarını onaylattık. Geri sahamız tercihli alandı, planlanması gerekiyordu. Büyükşehir'e müracaat ettik. 1/100 binlik planı onaylandı ama 1/25 binlik planların yapılması gerekiyor. Belediye onayladığı zaman yapım süreci başlayacak."

İsmail Önal, "Geri sahamız var. Deniz derinliğinin uygun olması, kademeli olarak derinleşmesi lazım. Deniz tabanında kıyıdan açığa doğru eğim var, birden de-rinleşmiyor. Çevreye zarar vermemeniz gerekiyor, burası kıraç bir alan" diyerek, söz konusu alanın tersane yapımına uygun olduğunu belirtiyor. İlk planda bakı m-onarım tersanesi kurma, sonra yeni inşaya gecnıe düşüncesinde olduklarını söyleyen Önal bedellerini anlatırken ihtiyaca da dikkat çekiyor: "Gemi inşa rektörü gelişti. Gemi Sokum olarak Tuzladaki hareketliliğin çok gerisinde kaldık. Ege Bölgesi'nde Tüpraş'a, limanlara bir sürü gemi geliyor. Bu gemiler Liman Başkanlığı taralından inceleniyor. Eksiklikler varsa onları gidermeden kalkmasına izin verilmiyor. Burada da bakım-onarım tersanesi olmadığı için geçici yol belgesi düzenleniyor ve yollarına öyle devam ediyorlar, örneğin bir kömür gemisi yanmıştı, 150 bin ton kömür vardı. Yunan bandıralıydı, Yunanistan da kabul etmedi. Sığ bir yere vurdular gemiyi. Bizim tersaneye çekip hizmet verebilirdik." Aliağa'da Gemi Sokum Tesislerinde 22 işletme var. Bunlardan bir kısmı da tersane kurmayı hedefliyor. Hatta gemi sökümcüleri temsilen Deniz Ticaret Odası Meclisinde yer alan Akın Kandemir, bir meclis toplantısında 12 sökümcü adına bu alanın tersaneye dönüştürülmesini talep ettiğini dile getirmişti. İsmail Önal, "İstetenler var" diyor ama kıyının derinliği nedeniyle burada gemileri kontrol etmenin zor olduğunu söylüyor. Geza Dologh da "Bir tersane ihtimali de orada var" diyor. Dologh, asbest oranı fazla gemilerin sökümü söz konusu olduğunda, Greenpeace taralından dünya çevre gündemine taşınan Aliağa Gemi Söküm ile ilgili durumun netleşmesini istiyor: "Gemi sökümcüler tersane yapmak istiyor, tersane sahipleriyle birlikte ortak bir yapıda gemi inşaya girmek istiyor. Hükümet bence karar vermeli. Biz gen söktürmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz, diye. Karar verdikten sonra ona göre girişimlerde bulunmak lazım. Orada 22 sökümcü var. Bir geminin içinde 10 ton asbest olduğunda 'Hayır' diyorsun. Ama her bir gemide bir ton olmak üzere 22 ton asbest 22 ayn geminin içinde: ona 'Evet' diyorsun. Ortak bir toplantıyla bu konuyu çözmek lazım."

Denizden ötede çelik yat üretti

Gemi Mühendisleri Odası Başkanı Emrah Erginer, gemi inşa eden tersane ile yat inşa eden tersaneyi birbirinden aşırmak gerektiğini söylüyor. Tekne İmalatçıları Demeği tarafından yürütülen, yat ve teknecileri Aliağa Çaltıdere'de bir araya getirmesi hedefleyen bir çalışma var. Erginer, neden iki ayrı alan olması gerekliğini şöyle açıklıyor: "ikisinin kullan-dıgı malzemeler, tasarım süreçleri temel olarak aynı ama birtakım farklılıkları da içeriyor. Mühendislik olarak farklılar. Bir tersane içinde hem gemi hem tersane inşa edersiniz ama ikisinin alanını birbirinden ayırıp ayrı bir is şeması, organizasyon, yerleştirme yapmak zorundasınız." Çandarlı'dan Fethiye'ye kadar olan bölgede yat, çekek yerleri, tekne inşa imalatı yapılıyor. Bu işin merkezi. Bodrum."

Getirisi yüksek bir sektör

Bir tersanenin kurulum maliyetinin, büyüklüğüne göre 150-300 milyon dolar arasında olduğu ifade ediliyor. Pahalı ama getirişi de bir o kadar yüksek bir sektör. İstihdama faydası büyük. Her gemi mühendisiyle birlikte işçi ve yan sanayimden olmak üzere altı-yedi kişi çalışıyor. Tersaneler öyle dolu ki, sadece İTÜ, YTÜ ve KTÜ'de eğitimi verilen Gemi Mühendisliği Bölümleri'nin üçüncü sınıf öğrencileri dahi istihdam ediliyor. Bir gemide elektrik, elektronik, boya, çelik, kimyasal maddeler gibi 400-500 yan ürün var. Bir tersane, istihdam ettiği çalışanların yanı sıra, elektrikçisinden mobilyacısına, tornacısından dekoratörüne dek bu ürünleri üreten, ithal ve ihraç eden, pek çok yan sanayi koluna da hizmet ediyor.

Türkiye yük gemisi, tanker ve mega yat üretiminde önder ülkelerden. Kimyasal tanker üretiminde Avrupa'da birinci sırada, dünya çapında da iddialı. Dünyada gemi sipariş oranlarına bakınca sekizinci sıradan yukarılara tırmanıyor. Ülke mega yatta dünya üçüncüsü, İstanbul Tuzla'daki bazı tersaneler, mega yat üretiminde uzman. Bodrum ise gulet tipi yat üretim üssü. Türkiye'nin yıllık gemi inşa cirosu 4 milyar doları aşmış durumda. Ülke genelinde 60 tersane var. İnşa halindekilerin tamamlanmasıyla rakam, 120'ye çıkacak. Dünya genelinde Japonya, Güney Kore ve Çin, sektörün lideri. Bu çevrede ise Ukrayna, Romanya, Hırvatistan ve İtalya iyi durumda. İngiltere, Finlandiya, İtalya ve Norveç, yolcu gemisi üretiminde lider.

Hekim Liman İşletmeciliği ve Gemi Sanayi AS Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Hekim ise, yat imalatı konusunda izmir'de yapılmayanı yapmış. Hem denizden 40 kilometre ötede bir "kara tersanesi" kurmuş hem de İzmir'deki ilk çelik motor yatı imal etmiş. Firmayı bir yıl önce kuran Yavuz Hekim, bir boşluğu doldurmak üzere yola çıkmış: "İzmir’de gemi inşa sanayiinin olmadığının farkına vararak Urla ya da Aliağa civarında bir arazi alıp tersaneye çevirme düşüncesindeydim. Fakat önce bir başlangıç yapayım dedim. Ben gemi inşacı değilim. Prefabrike yapı ve çelik konstrüksiyon yapılar üreten bir sanayiciyim. İzmir'de bu işin öncülüğünü yapmak için bir firma kurdum, İzmir’de çelik motor yat üreten tek firmayım."

İnşa sektörü gelişmiş olan bölgelerde deniz kıyısında üretilen türde yatın inşasında zorluklar çekmişler. "Taşın altına başımızı koyduk; denizden 40 km uzakta, çok büyük paralar harcayarak, çok yüksek özelliklerde, lüks bir tekne ürettik. İzmir'de gemi ve yat üretimine yönelik yan sanayii yok. Çok zorluklarla karşılaştım. Yan sanayii parçalarını da kendimiz ürettik, İstanbul’dan, başka şehirlerden tedarik ettik."
Hekim, sektöre ilişkin beklentilerini, "Önce İzmir çevresinde devletin yetkili kurumlarının tersane alanı tahsis etmesi lazım. İstanbul'daki tersaneciler de buraya gelir, buradaki sermaye sahipleri de oraya tersane yapabilir. Tersane alanı tahsis edildikten sonra ona yakın bir yerde bir sanayi sitesi kurulması, yan sanayisinin oluşturulması lazım" diye ifade ediyor. Motor yat üretimine devam edeceğini belirten Hekim, şimdiki hedefinin Endonezya, Fildişi Sahilleri, Malezya gibi ülkelere sahil güvenlik ve devriye botları yapmak olduğu haberini veriyor.

"Körfezde sandalla nasıl gezeyim?"

"Bizim ilerisi için de şöyle bir isteğimiz var: Ege'de tersanemizi kurduk. Yeni inşa eden tersane de kurduk. İnşa ettiğin yeni geminin yüzde kaçı Türk malı? Yüzde 50-60'] ithal. Makineleri, elektrik aksamı yurt dışından geliyor. Gönül ister ki -yüzde 100 zor ama- yüzde 80'i Türk üretimi olsun. Makinemizi biz üretelim, yabancı yerine Türk dizel motor takalım."

Emrah Erginer, bir mühendis olarak meslektaşlarının özlemini böyle dile getiriyor. İzmir tersane sıkıntısını aştıktan sonraki hedeflerini böyle açıklıyor. Bunun daha ileri aşamalarında ise sadece mühendisleri değil, tüm kenti ilgilendiren hayalleri var: "Ben Alsancak'ta oturuyorum Bir tekne, küçük bir sandal alamıyorum kendime. Nereye koyacağım? Bu sandalla körfezde nasıl gezeceğim? Pasaport İskelesi niçin marina haline getirilmiyor? Denizde yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Bizim için İzmir Körfezi, bomboş bir çöl gibi. Limana gelen gemiler dışında hiçbir şey yok. Daha önce kokudan körfeze yaklaşamıyorduk. Simdi temizlendi, temizleniyor. Denizle barışmamız lazım artık. Bu biraz insanların su sporları ve su ile barışmasıyla olur."

Çevre koruma sistemleri şart

Tersaneler konusunda madalyonun diğer yüzü ise çevre meselesi. Bu endişeleri gidermenin, bu sorunu aşmanın da yolları var: ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi Standartlan'nı almaları gerekiyor. Bu standartların amacı şöyle açıklanıyor: Çevreyi ve kaynakları tahrip etmeyen gelişmiş teknolojilerin kullanımını teşvik etmek; sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmak; tüketiciyi bilinçlendirmek; çevreye zararlı ürün ve hammaddelerin kullanımı yerine, kullanılacak ürünün ömür boyu etkilerini göz önünde bulundurarak zararlı ürünlerin elenmesini sağlamak. ISO 18000 ve ISO 9000 de alınabiliyor ama ISO 14000'i almak, yeni kurulacak tersaneler için kaçınılmaz. Atıklar düzgün depolanırsa, boyahane, sac işleme yerleri korunursa, havuz kullanılırsa, kuru havuz olursa çevrenin de korunacağı belirtiliyor.

Kaynak: İzmir Life


 

Editör: TE Bilişim