Sevgili okurlarım,Lütfen sabırlı olunuz. Her zaman başlıktaki sorunun cevabı hemencecik öyle ilk satırda verilmez. Kimi zaman birazcık uzatıp okuyucuyu meraklandırmak gerekir. Yazdıklarını merak etmeyen neden zahmet edip köşene uğrasın ki? Neyse ben fazla

Sevgili okurlarım,

Lütfen sabırlı olunuz. Her zaman başlıktaki sorunun cevabı hemencecik öyle ilk satırda verilmez. Kimi zaman birazcık uzatıp okuyucuyu meraklandırmak gerekir. Yazdıklarını merak etmeyen neden zahmet edip köşene uğrasın ki?

Neyse ben fazla uzatıp şansımı zorlamadan konuya gireyim.

Hepinizin gayet iyi bildiği gibi denizle yaşanan aşk başkadır. İnsanı esir alan derin maviliklerle kurulan bağda ise olanaksızlıklara hiçbir zaman yer yoktur.

‘Haklısın!’ dediğinizi duyar gibiyim.

Peki, size bir soru…

Sizce Gaziantep’ten denizci çıkar mı? Şimdiden söyleyeyim ‘Çıkmaz’ diyenler iddiayı kaybetti. Sorunun cevabını bilen arkadaşlar şöyle bir rahatlayıp otursun.

Otursun dediğime bakmayın yazar burada sadece cevabı bilenlere bir nevi teşekkür etmektedir. Yoksa cevabı bilenlerden de yazının devamının okunması istenmektedir.

Ben kimden mi söz ediyorum?

Aslında birçoğunuzun ismini gayet iyi bildiği yılların gazeteci ve amatör denizcisi Sevgili Turgay Noyan’dan.

Onu tanıyanlar bilir. Her daim ışıl ışıl parlayarak gülen mavi gözlerinden etkilenmemek, beraber olduğunuzda etrafına yaydığı o sıcacık olumlu enerjiden payınızı almamak mümkün değildir.

Herkesin yüzmeye, denize olan aşkının bir başlangıç noktası vardır.

Turgay beyin hikayesi de Gaziantep’in bostan sulama havuzlarında oranın lehçesi ile ‘Çütçü’nün harafı’nda başlar. Kulaç atmayı ve yüzmeyi ilk orada öğrenir.
 
Eh… Hiç su sevmeyen çocuk gördünüz mü siz? Ben görmedim. Buraya kadar her şey tamam. Gel zaman git zaman aile; tarihi, tepeleri ve denizi ile ünlü, uğruna asırlar boyu nice savaşlar verilmiş şehr-i Istanbul’a taşınır. Fındıkzade semtinde bir eve yerleşir.

Yerleşir yerleşmesine de deniz o vakitlerin koşullarına göre evlerinden epeyce uzakta olduğundan onunla gerçek anlamda 17 yaşında tanışacaktır. Bebek semtinde kendisine bir iş bularak çalışmaya başladıktan sonradır ki yavaşça bu yeni aşkı ile haşır neşir olmaya başlar.

Okuldan çıkar çıkmaz işyerine koşup, görevi başlayana dek de zamanını yeni tanıştığı bu uçsuz bucaksız maviliklerde balık tutup, sandallarla denize açılarak geçirir.

Öte yandan yaşadığı bu yenilik genç adamın aklını başından almaya, genç yüreğini heyecanla çarptırmaya başlamıştır bile.

Tutulduğu mavi aşkının kendisinden uzak olması, kavuşmanın saatler sürmesi gibi olanaksızlıklar onu hiç mi hiç ilgilendirmiyormuş.

Her gerçek aşık gibi o da imkansızlıkları aşarak, sevdiğine kavuşmanın bir yolunu bulmuş.

Küçük tekneleri adam edip türlü olanaksızlıklarla baş eden Turgay dan bu gün amatör denizcilerin saygı duyduğu ve duayenlerden birisi olarak kabul ettiği Turgay Noyan’a gelinmesi elbette kolay olmamış.

Geçen yıllara bir dolu deneyim, acı tatlı nice öykü ve koskoca bir mavilik sığmış.

O yaptığı her işi severek yapmış, insana olan saygısını ve denize olan aşkını yıllar içinde hep katlayarak büyütmüş. Denizi sadece bir keyif olarak yaşamamış. Sevdiklerini de bu güzelliğe ortak etmeyi bilmiş. 

Son olarak da ‘Denizden gelen adam’ kitabını yazarak deniz edebiyatına hareketli ve keyifli bir eser kazandırmakla kalmamış deneyimlerini ve bilgisini de bizimle paylaşmış.  Okurken çaktırmadan bir dolu denizcilik terimini de bilgi dağarcığınıza ekleyiveriyorsunuz.

Kısaca sevgili Turgay Noyan maviliklerin ahdine olan vefasını göstermiş.  Usta bir gazeteci ve yılların amatör denizcisinin ortaya çıkartmış olduğu bu eser hakkında fikirlerimi yazmak ben gibi bir çömeze düşmezdi belki de.

Naviga yayınlarından çıkan bu kitabı elimle buluştuğu anda okumaya başladım diyebilirim.  Hızlıca başlamamın en önemli nedeni onun tarafından yazılması ve denizle ilgili olmasıydı.

Ancak okudukça dalgalarla çalkalanmak, o inanılmaz hikayeleri yaşayan insanlarla birlikte yaşanılan anların içinde olmak, her hikayenin sonunda kendini kıyıya vuran bir yosun dinginliğinde hissetmek ayrı bir keyifti.

Değerli bir dostumun okuduğu ve hoşuna giden eserlerle ilgili bir yorumu vardır.

‘’Daha olsa daha okurdum’’ 

 Bende kitabı koşturarak bitirirken aklıma takılan soru buydu. Dahası ne zaman acaba? Ona da Turgay Noyan karar verecek elbette.

Sevgiyle kalın.