AVRUPA BANKACILIK SEKTÖRÜNDE YENİ BİR KÜRESEL KRİZİN AYAK SESLERİ

HARUN ŞİŞMANYAZICI/ Ekonomist

"Şu an bütün dünya Deutche Bank krizini konuşuyor. 10 Şubat 2016 tarihinde bu konuda DTO Yönetimine aşağıdaki rapor sunulmuş ve DTO Dergisinde yayınlanmıştır."

"Bilindiği üzere küresel ekonomi ve dünya ticareti 2008 yılından itibaren zaman zaman bazı yıllar nispi iyileşmeler yaşa bile (2010 ve 2013 yılı gibi)yaklaşık 8 yıldır mevcut kötü ekonomik durumdan kurtulmaya çalışmaktadır. Doğal olarak deniz taşımacılığı sektörü de bundan olumsuz olarak etkilenmektedir.

2014 yılından itibaren emtia fiyatlarında görülen ve son çeyreğinde petrol fiyatlarında da belirginleşen ve hala artarak devam eden emtia fiyatlarındaki anormal düşmeler ve buna bağlı olarak emtia üreten gelişme yolundaki ülkelerin ekonomilerindeki soğuma ve küçülme, geçmişin yüksek büyüme performansları ile küresel ekonomiyi ayakta tutan gelişme yolundaki yada yükselişte olan ülkelerin büyüme performanslarındaki gerilemeler küresel ekonominin büyüme hikayesini gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ekonomilere çevirmiştir.

Dünyanın belli başlı büyük ekonomilerindeki parasal genişleme politikaları ve düşük hatta negatif faiz uygulamaları Avrupa, İngiltere ve Amerika’da nispi bir iyileşme yaratmış, Japonya ‘da durgunluktan çıkış bakımından nefes aldırmış olsa da henüz küresel ekonomik krizin önüne geçilememiş ve FED in faiz artırımı kararı, Merkez Bankaları Politikalarında bir ayrışmaya ve gelişmekte olan ülkelerden çıkan sermaye akımları nedeni ile gelişme yolundaki ülkelerde krize neden olmuştur.

Petrol fiyatlarındaki anormal düşmeler ve petrol şirketlerinin kayıp ve zararları hem mikro hem de makro ölçekte firma ve ülkeleri zora sokmaya başlamıştır.

Piyasadaki aşırı ve bol para düşük faiz nedeni ile aslında hisse senedi fiyatlarının bu denli artışına imkan sağlayacak kar olmamasına rağmen sermaye piyasalarında hisse senedi fiyatlarının yükselmesine ve burada balonlar oluşmasına neden olmuştur.

Yine bu finansman diğer alanlara da kayarak varlık balonu riski oluşturmaya başlamıştır. Bu nedenle 2015 yılının başından beri bazı ekonomistler 2016 yılı yada en geç 2017 yılında gelişmiş ekonomilerin sermaye piyasalarında kriz beklentisi yorumları yapmaya başlamışlardır.

Bu beklentilerin ayak sesleri de Çin’den başlamak üzere 2015 yılının Ağustos ayından itibaren ve özellikle son çeyrekte sermaye piyasalarında görülmeye başlamıştır.

Ancak sermaye piyasalarında görülen bu çöküntü en fazla petrol şirketleri hisseleri ile banka hisselerinde görülmüştür. Shell 2015 3 .cü çeyreğinde 7.4 Milyar usd zarar etmiştir. BP 2015 4.cü çeyrek zararını 3.3 Milyar usd olarak açıklamış ve Exxon Mobil’in 4.cü çeyrek karı %58 düşmüştür.

Emtia fiyatlarındaki düşmelerin bunları üreten gelişme yolundaki ülkelerin gelirlerinde yarattığı düşmeler, petrol şirketlerinin kazançlarındaki düşme ya da zararlar, düşük faiz ve bol finansman, küresel kriz nedeni ile batık kredi miktarlarının ve credit spread’lerin (makasının açılması )artması (Ekonomik daralma ve kötüleşmelerde bu makas artmakta, iyi bir ekonomik gelişmenin olduğu dönemlerde ise küçülmektedir)banka hisselerinin düşmesine, banka hisseleri ile ilgili risklerin artmasına ve Financial CDS(Credit Default Swap) lerin yükselmesine neden olmuştur.

Tüm bu oluşumlar Avrupa Bankacılık Hisselerinin aşırı değer kaybetmesine neden olmuştur. Bu cümleden olmak üzere geçtiğimiz 6 ay içinde AVRUPA Bankalarının hisse senetlerinin değerlerinde 400 Milyar Euro(434 Milyar usd) düşme meydana gelmiştir.(28 Ocak 2016 ya kadar olan değerlendirme) Avrupa Bankalarının hisselerindeki ilk düşüş 2015 Ağustos ayında Çin’in yapmış olduğu sürpriz devalüasyondan sonra görülmüştür.

Aralık ayında ilaveten %7 düşüş olmuş fakat bu yıl Şubat başına kadar ilave %22 düşme görülmüştür. Bu durum aşağıdaki tabloda görülmektedir. 26 Ocak 2016 tarihi itibari ile 46 bankayı içeren Stoxx Avrupa 600 Bankalar İndeksi 6 ayda önemli ölçüde düşmüştür. Bu yılın başında ise bu düşüş %22 olmuştur.

Geçtiğimiz günler içinde ise aşağıdaki tablodan farklı olarak 8 Şubat da %4.5 daha düşmüştür. 9 Şubat da bu duşme özellikle DB hisselerinde devam etmiştir. Index şu an 2012 yılında karşılaştığı en düşük seviyesine inmiştir.

Bilindiği üzere o tarihte yatırımcılar Yunanistan’ın hükümet borçları nedeni ile büyük kayba uğramışlar ve finansal deyim ile ‘’saç tıraşına ‘’tabi olmuşlardır.

Euro STOXX Bank Index since August 2015 (Bloomberg)

Hybrit bir financial enstrüman olan COCO’s larda (Contingent Covertible Capital İnstrument) Avrupa’da zarar etmiştir.

Son zamanlarda ortaya çıkan bu enstrümanlar Basel III Kriterleri ile 2008-2009 Finansal krizi sonrası bankalara getirilen sıkı sermaye kriterleri bakımından, sermaye artırımı yerine bu ikincil yada subordinate yada junior borçlanma modeli ile hem bono hem de hisse sahibi olmayı mümkün kılmıştır. Bu yolla temin edilen sermaye söz konusu kriterler bakımından banka sermayesi olarak kabul edilmektedir. Böylece bankalar yerine getirmek zorunda oldukları sermaye sağlamlıkları bakımından sermaye artırımı yerine daha kolay bir yöntem olan ve vergi düşümüne imkan tanıyan kupon ödemeleri ve sermaye artırımına göre daha düşük maliyetli olan bu yöntemi seçmektedirler.

Bu COCO s securitiler ile bankaların sermayeleri belli bir seviyenin altına düştüğünde bankaların borç yükümlülükleri otomatik olarak sermayeye dönüşmektedir. Bu enstrümanlar bunları keşide eden bankaların sermaye kayıplarını otomatik olarak absorbe etmektedir. COCOs lar 2014 sonlarında keşide edilmeye başlamış ve 2015 yılında da kullanımı devam etmiştir.2009 ila 2014 yılları arsında miktarı 208 Milyar usd ulaşmıştır. 95 ila 102,5 sent arasında işlem gören bu enstrümanlar 2015 sonlarında Avrupa da değer kaybetmeye başlamıştır.

İşte Duetche Bank’ın COCOs ları da ARALIK 2015 sonunda %15 düşmüştür. 8 Şubat 2016 da ise Deutche Bank’ın 1.75 Milyar olan COCO ları EURO bazında 75 sentin altında işlem görmeye başlamıştır. Bu şimdiye kadar görülen en düşük seviye olup bu yıl bu senetler %19 değer kaybetmiştir.

Diğer Avrupa Bankalarının CoCo ları ise 8 Şubat Pazartesi günü yeni en düşük seviyeyi test etmişlerdir. Santander ve Unit Credit bonoları sırası ile Euro bazında 85 ve 76,3 sent olmuşlardır. Diğer önemli olan kriter Credit Spread ‘lerin performansıdır.

ITRAXX Senior Financial CDS Index (Bloomberg)

Yukarıdaki grafikten de görüleceği üzere CDS Spread’lerine dayanan söz konusu index Mart ayındaki 50 seviyesinden Aralık ayı sonunda 70 bps ye daha sonra ise 121 bps ye çıkmıştır. Bu seviye finansal krizde görülen en üst noktaya çok yaklaşmıştır. Bu bir krizin öncü sinyalleri niteliğinde olup risk priminin yükselmesi çok hızlı olarak gerçekleşmektedir.

Banka Hisseleri bakımından Genel index ise %7.3 azalmıştır. Avrupa Borsaları da son 16 ayın en düşüğüne inmiştir. Sonuç itibari ile Avrupa Banka hisseleri riskinin birkaç hafta öncesine göre daha yüksek olduğundan söz edilmektedir ki, buda yukarıdaki grafikte görülmektedir. 8 Şubat Pazartesi günü Atina’da banka hisseleri %21 değer kaybetmiştir. 3 büyük Yunan Bankasının kaybı %30 lara ulaşmıştır. Gerek ülke bazında gerekse mikro ölçekte bankalar bilançolarını açıkladıkça işin vahameti ortaya çıkmaktadır.

CSFB 2015 yılı itibari ile 5 Milyar usd zarar ettiğini açıklamıştır. Bu zarar 2008 yılından beri bu bankanın gördüğü en büyük zarar miktarıdır. Anılan banka zararını spekülatif posizyonlar ve yatırım bankacılığı kısmında yapmıştır.(Cüneyt Başaran Batık Krediler ve Bankalar) Alman Deutche Bank ise Avrupa İçinde en fazla zarar gösteren banka olarak karşımıza çıkmaktadır.

DB 2015 yılında 7 Trilyon Euro zarar açıklamıştır. Ayrıca 35.000 kişiyi işten çıkarmayı ve 10 ülkede faaliyetlerini sonlandıracağını açıklamıştır. Ocak 2016 da Deutche Bank hisseleri Newyork Stock Exchange de %27 düşmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere problem Perpetual Call Notes larda da görülmüş ve değerleri önemli ölçüde düşmüştür.(Forget the US ,European Banksa are Ailing) 9.Şubat 2016 da söz konusu banka hisseleri ilave bir kayba uğramış(%4) ve total da kaybı 2016 yılı başından beri %40 ulaşmıştır.

1 Ocak 2016 da 25.15 Euro olan hisse fiyatları 9 Şubat 2016 da 13.23 Euro ya düşmüştür. Hal böyle olmakla beraber 10 Şubat da Deutche Bank yetkililerinin 50 Milyar Euro olan tahvillerinin birkaç milyarlık kısmını geri satın almayı planladıklarını belirtmeleri, Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’ın Deutche Bank konusunda endişe duymadığını belirtmesi, Morgan Satanley ‘in eski CEO su John Mack’ın bankanın faizleri ödeyememe gibi bir durumda olmasının saçma olduğu ve bankanın durumu ile ilgili iyi yorum ve beklentileri ,daha ötesinde Almanya’nın lokomotif bankası konumundaki bu bankanın batmasına müsaade edilmeyeceği hususundaki kanılar ile DB nin hisseleri 2009 yılından beri 1 günde görülen en fazla artışı gerçekleştirerek %17 artışla 14.99 a yükselmiştir. Böylece kaybın önemli bir kısmı geri dönmüştür.

Ancak Deutche Bank en riskli tahvil olarak gözüken COCOs ları geri almayacaktır. İtalya’nın en büyük bankası olan UniCredit hisselerinde geçen Ekim ayından beri kayıp %40 ı aşmıştır. İtalya’nın en eski bankası olan Banca Montedei Pashi di Sieana (BMPS,MI)nın hisseleri Ocak 2016 da Milona borsasında neredeyse %50 düşmüştür. Bu kaybın bir kısmı 382 Milyar Euro’ya yaklaşan batık kredilerden kaynaklanmıştır.(Financial Tımes) Morgan Stanley İtalya Bankacılık Endeksinde kayıp yıl başından itibaren % 25 olmuştur.

İtalya’da batık banka kredilerinin toplam banka kredilerine oranı %16 yı bulmuştur. Bu çok ciddi bir rakam olup şu an Yunanistan ile birlikte bu iki ülke batık banka kredileri bakımından Euro bölgesinin yumuşak karnı olmaktadırlar . Bankaların batık kredileri bakımından Avrupa ortalaması %6 olup, daha önce bu bakımdan sabıkalı olan İspanya’daki oranda bu seviyededir.

İtalya’daki batık banka kredilerinin miktarı 1 Trilyon Euro dur. Türkiye’de ise geçen seneye göre %30 artış ile 16 Milyar dolara ulaşmıştır.

Ocak 2016 sonu itibari ile İtalya Avrupa Birliği ile ödenmeyen ya da ödenmesinde sıkıntı olan kredilerin özel sektör yatırımcılarına satışına müsaade edilmesi hususunda mutabakat tesis edilmiştir. Bu riskli ya da problemli krediler devlet garantisi altına alınacaktır.

Dikkat edilirse Avrupa Bankacılık sektörü ile Amerika bankacılık sektörü bu bakımdan ayrışmaktadır. Aslında bankacılık sektöründe görülen en büyük sıkıntı petrol şirketlerine verilen krediler ve düşük petrol fiyatları nedeni ile bu şirketlerin hisselerindeki düşüşler olmaktadır. Bu da daha çok Amerikan borsalarında görülmektedir.

Diğer taraftan ABD ’li şirketlerin gelişme yolundaki ya da diğer ülkelerdeki yatırımları karlıda olsa ve buradan ulusal para birimi ile yüksek karlarda elde etseler bunlar ana şirket olan ABD deki şirketlerin bilançolarına USD olarak girdiğinde miktar, güçlü USD yüzünden USD bazında azalmaktadır.

Bu nedenle yurt dışı yatırım karlılıkları dolar bazında düşmektedir. Buda bu firmaların Amerikan borsalarındaki hisse değerlerinde sıkıntı yaratmaktadır. Fakat tüm bunlara rağmen ABD de bankacılık sektörü Avrupa’ya göre daha sağlıklıdır. Bunun da nedeni ABD de finansal kriz sonrası bankaların kurtarılmayarak batmasına göz yumulması ve küçük zayıf bankaların pekiştirilmiş edilmesi olmuştur.

Diğer önemli husus ise bankalara getirilen daha sıkı sermaye talepleri ve kurallardır. Bu nedenle Amerikan bankacılık sektörü bilançolarını güçlendirmek bakımından büyük uğraş vermiş ve finansal krizin bedelini ödeyerek şimdi bir büyüme moduna girmiştir. FED ‘in faiz artırım politikası da buna imkan sağlayacaktır. (Her ne kadar bu faiz artırımı 2016 yılında şimdi 1 yada 2 kereye düşme eğiliminde olsa da ,Fed’in içinde bulunduğu durum faizi yapsa da kötü ,yamasa da kötü noktasındadır)

Ancak Avrupa bankaları batık kredilerden kurtulmak için aynı eforu ve gayreti gösterememiş ya da bunda başarılı olamamışlardır. Bu nedenle de şu an ABD deki bankalardan daha kötü durumdadırlar. Bununla birlikte nasıl ABD deki finansal kriz daha sonra Avrupa’yı vurmuş ise, eskisine göre daha güçlü ve kontrollü olsalar da bu Avrupa Bankacılık Krizi, içinde bulunulan küresel piyasada ABD Bankacılık sistemini de etkileyebilecek gibi gözükmektedir.

Direk etki yapmasa bile ABD sermaye piyasasında yaratacağı negatif etki bilahare bu yatırımcılar vasıtası ile bankacılık sektöründe de bir rüzgara neden olacaktır. Bu durum için Deutche Bank ve Banco Monte dei Pashi hisselerinde görülen düşüşün ve kötü durumun yarattığı dalgaların Amerikan sahillerine vurduğundan söz edilmektedir. İngiltere de bu gelişmelerden nasibini almaktadır.

Ocak ayında UK esaslı Barclays CBCS artık daha fazla ABD ve İngiltere odaklı çalışmak üzere 1000 elemanının işten çıkaracağını belirtmiştir. Ekim ayında Standart Chartered Bank gelecek 3 yıl içinde 15.000 kişiyi işten çıkaracağını ve daha fazla tüketici ve özel bankacılık işlemlerine odaklanmaya karar verdiklerini açıklamıştır. Standart Chartered gelir ve karının %90’nını Asya, Afrika ve Orta Doğu pazarından elde eden bir banka olarak diğerlerinden ayrışan tipik bir bankadır. Anılan bankaların faaliyet gösterdiği bölgeler bilindiği üzere yabancı yatırımcıların yatırım yaptığı alanlar olmaktadır. Söz konusu banka şu an derecelendirme kuruluşu Moody’s in notunu kırmak bakımından incelemesi altında bulunmaktadır.

İspanya’da mukim Banco Santander hisseleri ise Ocak 2016 da %19 düşmüştür. Bankanın 4 cü çeyrek karı zayıf bilanço ,yükselişte olan ülkelerin büyüme oranlarındaki gerileme ,emtia fiyatlarındaki düşme gibi durumlardan negatif yönde etkilenmiştir. Avrupa bankacılık sektöründe görülen bu gelişmeyi Çin deki durumdan soyutlayamayız. Çin’in sağladığı 30 Trilyon kredinin 5 Trilyonu batık durumdadır.

Ancak işin İlginç yanı Çin’li bankalar dışarıdan kredi alarak içeriyi fonlamaktadırlar. Fakat verdikleri bu kredilerin şimdi 5 Trilyonu batık duruma gelmiştir. Bu husus yaklaşık 3 yıldır dillendirilmekte ve bu durumun Çin’in yumuşak karnı olduğu ileri sürülmektedir.

Çin yetkilileri ise bunu hep savunmuş ve hane halkının tasarruf oranlarının yüksekliğinden, rezervlerinin güçlülüğünden ve özellikle emlak sektöründeki batık kredi miktarının çok az olduğundan söz etmişlerdir. Ancak artık yavaş yavaş gerçekler ortaya çıkmaya başlamıştır. Neden bankacılık sektöründe böyle bir kriz yaşanmaktadır sorusunun cevabı ise 3 başlıkta toplanmaktadır;

-Eriyen karlılık oranları…

-Petrol şirketlerine, üstelik Shell gibi büyük petrol şirketlerine verilen kredilerin bu sektörün krize girmesi ve büyük zararların ve kayıpların hatta iflasların olması nedeni ile geri ödenme risklerinin ve batık kredilerin ortaya çıkması…

-Yine içinde bulunulan iktisadi kriz nedeni ile diğer alanlardaki batik kredilerin artmasıdır.

Avrupa Merkez Bankasının Avrupa’daki bankaların batmasına müsaade etmeyeceği, bankalara taze para enjekte ederek durumu kurtaracağı dile getirilmektedir. Deutche Bank ile ilgili olarak ise Bundesbank’ın bu bankanın batmasına göz yummayacağı ileri sürülmektedir.

Tüm bu beklentiler 10 Şubat 2016 da bankacılık sektöründe hisse fiyatların artmasına neden olmuştur. Ancak bu sözel yönlendirmeler meseleyi şimdilik geçici olarak halletmiştir. Hatta DB’nin sözünü ettiği alımları gerçekleştirebilecek imkana sahip olup olmadığı da tartışılmaktadır.

Genel kanı sorunun çözüleceği yönündedir. Ancak bu sorunu yaratan sebepleri ortadan kaldırmamaktadır. Avrupa’nın ve Avrupa ile birlikte bazı önemli ülkelerin bankacılık sektörlerinde görülen ciddi kötüleşmeler ve buna bağlı olarak sermaye piyasalarında görülen büyük düşmeler, bir taraftan bankacılık sektörü ve sermaye piyasası krizi olarak karşımıza çıkarken diğer taraftan bu duruma sebep olan batık krediler, düşük karlılık oranları ve zayıf iç ve dış ticaret, jeopolitik riskler, düşük emtia fiyatları, zayıf denizcilik sektörü sonuçları ve tüm bunların bileşkesi beklenen yeni bir küresel krizin ayak sesleri ya da öncü sarsıntıları olma ihtimalini yükseltmektedir.

Bunu gören Madam Yellen dünkü açıklamalarında (10.Şubat 2016)faiz artırımı konusunda küresel ekonomideki olumsuzluktan endişe duyduğunu ,Çin deki soğumanın takip edilmesi gerektiğini ve devalüasyon uygulamasının döviz politikası konusunda belirsizlik olduğuna işaret ettiğini, ortada vadede ABD’de enflasyonun %2 ye çıkabileceğini, ancak makro ekonomik dengelerin bozulma riski taşıdığını, tarım dışı işsizlik rakamları iyi olarak gelse de çok iyi olmadığını ,dış alemdeki kötüleşmenin Amerikan ekonomisindeki büyümeyi ters yönde etkilediğini, düşük petrol fiyatlarının ülkelerin ekonomik büyümesini olumlu yönde etkilemesi gerektiğini (tam tersi oluyor)belirterek yaygın bir faiz uygulamasına devam edeceklerini vurgulamıştır.

Buradan çıkan yorum Mart da faiz artırımı zaten olmayacaktı Haziran da olup olmayacağına duruma göre karar verilecek ve 2016 da 1 yada 2 defa 0.25 faiz artırımı yapılabilecek olmaktadır. Yani FED bu yıl da dünya ekonomisini kendi sözel yönlendirmelerine bağlı kılacaktır." 

10.Şubat 2016 İstanbul H.Ş

Editör: TE Bilişim