Rus haber ajansı Regnum'un 17 Ekim 2004 tarihli Internet sayfasında, Vigen Akopyan- Armenika Kiviryan imzalarıyla ve yukarıdaki başlık altında bir yazı yer almıştır. İnternetten sağlanan Rusça yazının özet çevirisi şöyledir:

16 Ekim tarihinde Azerbaycan'ın Agstafinskiy bölgesinde Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının Azeri ve Gürcü bölümlerinin birleştirilmesinin töreni yapıldı. Petrol boru hattının 2005 yılının ilk yarısında çalışmaya başlayacağı belirtiliyor. Hazar petrolünü taşıyacak ilk tankerin ise, 2005 yılının ikinci yarısında Ceyhan limanından hareket etmesi planlanıyor.

Bakü, söz konusu projeye Kazakistan tarafının olası katılımı konusunda Astana ile görüşmelerine devam ediyor. Kazak tarafı, Bakü'ye kadar petrolün tankerlerle taşınmasından yanayken, Bakü-Tiflis-Ceyhan katılımcıları, Kazak petrolünün tankerlerle değil de, Hazar'ın dibinden döşenmiş damar üzerinden direk akmasını istiyorlar. Astana ise, Rusya ve Çin ile ortak projelere öncelik vererek böyle bir şeye pek sıcak bakmıyor. 2008 yılında (Batı Kazakistan'daki yatağı Karadeniz'in Rusya kıyısını birleştiren) Tengiz-Novorossiysk petrol boru hattının kapasitesi, yılda 67 milyon tona ulaşacak. Buna ilaveten, Kazak petrol kaynaklarının Rusya toprakları üzerinden ihraç edilmesi için birkaç petrol boru hattının daha döşenmesi düşünülüyor. Astana'nın gündeminde ise, büyük Kazak-Çin petrol sözleşmesi var. Bu bağlamda Kazakistan'ın "Hazar'ın dibindeki boru" adlı büyük dolandırıcılığa katılma oranı epey azalıyor denilebilir ki bu, Bakü-Tiflis-Ceyhan'ın "ekonomik bakımdan anlamı yoktur" etiketinden uzun zaman kurtulamayacağı anlamına geliyor denilebilir.

Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattına start verme zamanı yaklaşınca, boru hattının bazı siyasi amaçlarının "frenlenmesi" konusunda özellikle Azerbaycan hoşnutsuzluğunu açık bir şekilde dile getirmeye başladı. Bakü-Tiflis-Ceyhan'a katılan Bakü'nün öncelikli amacının siyasi olduğunu belirtelim. Azerbaycan, BTC'a aktarabileceği petrol hacmini, mevcut olan Bakü-Supsa-Odessa-Brodı petrol hattı üzerinden büyük başarı ve en az kayıpla ihraç edebilirdi. Bu olayda Bakü Ukrayna'yı tercih etmeyerek daha büyük siyasi çıkar elde etmeyi düşünüyordu. Çeşitli doğalgaz ve petrol boru hatlarının döşenmesinde özgürlüğe karşılık olarak Batı'dan öncelikle Dağlık Karabağ konusunda destek bekleniyordu. Washington'un Karabağ meselesinde tüm siyasi gücünü kullanmamasından dolayı Azeri siyasi ve toplumsal çevrelerin yaşadığı sinir bozukluğu son zamanlarda belirginleşmeye başladı. Tabii Hazar borusu da döşenmiş oldu. Bir de buna paralel olarak Amerikan askeri mevcudiyetinin yayılması da bekleniyor.

Washington Stratejik Araştırmalar Enstitüsü uzmanlarından Soner Çağatay, bir Azeri gazetesine verdiği demeçte, Azerbaycan'da ABD askeri üslerinin konuşlandırılmasının çoktan Betvole karara bağlanmış bir iş olduğunu belirtti. Onların bölgedeki varlıklarının nedeni olarak BTC'nın güvenliği gösteriliyor -yani petrol boru hattı NATO tarafından korunsun diye inşa edildi ya.- Böylece Azeri siyasetçiler, NATO üslerinin ülkede konuşlandırılmasının uzun vadeli olmadığını söyleseler de, aslında bu açıklamalar boş bir ses olabilir.

Bakü-Ceyhan petrol boru hattının kullanıma açılması, Amerikan mevcudiyetinin Kafkasya'da boy göstermesinin sayım noktası ve NATO'nun İstanbul Zirvesi'nde alınan ve Güney Kafkasya ve Orta Asya'da yeni aktif bir politika yürütmek konusundaki kararlarının yerine getirilmesinin resmen başlagıcı olacaktır. Doğal olarak Amerikan tarafı, Dağlık Karabağ meselesine hızlı çözüm getirmeye çalışacaktır. Geçtiğimiz gün, AGİT Minsk Grubu'nun Amerikalı Başkanı Steven Mann, "Sorunu çözme zamanı geldi, şu an bunun için en uygun zamandır" şeklinde bir açıklamada bulundu. Acaba bundan üç yıl önce ne vardı da zamanı değildi? Ha, o zaman BTC uygulama aşamasındaydı ve Karabağ kağıdı ise, Azerbaycan'a baskı uygulayabilecek müthiş bir araçtı.

Bu arada, Türkiye ve Azerbaycan tarafından neredeyse "çıkmaza" sürüklenen, ancak bununla birlikte Rusya ve İran, ABD ve Avrupa ile çok eksenli dış politikayı başarılı bir şekilde yürütmeyi başaran Ermenistan'ın Dışişleri Bakanı Vardan Oskanyan, geçtiğimiz günlerde Karabağ konusunda net bir açıklamada bulundu: "Karabağ'ın pahası biçilmez."

Ermenistan'ın tamamen izole olduğunu bugün söylemek zor. Ermenistan, iki yönde beslenmeye devam ediyor: kuzey (Gürcü) ve güney (İran). ABD'nin bölgesel baskısı sayesinde güney güzergahın bir nevi çıkmaza girdiğini söylemek mümkün. Beslan'daki terör eylemi ve bunun ardından Rus tarafının "Verhniy Laris" sınır kapısını kapatması, dış dünyayla iletişimin alternatif bir yolunun olması gerektiğini Erivan'a bir kez daha hatırlattı. Alternatiflere gelince, aslında alternatif yok denilebilir. Gürcistan toprakları, Rus ve Avrupa pazarlarına tek çıkış olmaya devam ediyor. Tek bir alternatif vardir: Türkiye. Gürcü-Rus zıtlaşmanın büyümesiyle birlikte Ermeni-Türk sınırının açılması konusunda ABD baskısı da artacaktır. Bunu başardıktan sonra ABD'nin, Güney Kafkasya'dan Rusya'nın dışlanması için kullanabileceği güney cepheye ve İran'a baskı uygulayabileceği kuzey cepheye sahip olabileceği kesindir. Türkiye ile açık iletişim durumunda ise Ermenistan'ın tamamen ABD kontrolü altına gireceği ve Amerikalıların bölgede oyunu kendi kurallarına göre oynayacakları da belli birşey. Böylece ne olacağı merakla bekleniyor: ya Rusya Gürcistan'la tüm sorunları çözümleyecek ya da ABD Türkiye'ye Ermenistan'la sınırı açtıracak.

Anlaşıldığı üzere Güney Kafkasya'da iki büyük sorun yaşanıyor: Rus-Gürcü ve Ermeni-Türk. ABD, birinci sorunu elinden geldiği kadar ısıtmaya ve aynı zamanda da Türk-Ermeni sorununun sivri kısımlarını törpülemeye çalışıyor. Gürcistan hükümetine önemli mali ve askeri destek vererek ABD, Rusya-Ermenistan ilişkilerinin etkinliğini minimize ederek Moskova için Gürcü çıtasını epeyce yükseltiyor. Bununla birlikte Washington, Ermenistan'ı, Türkiye'nin tahmin edilemeyen bölgesel ağırlığının büyümesi olasılığında kullanmak için tutuyor. ABD tarafından yönetilen yeni petrol ve doğalgaz projelerinin Azerbaycan'da start alması, Amerikan ağırlığının yavaş yavaş Ermenistan'ın üzerine kaydığını gösteriyor. Bütün bunlar ve Ermeni-Türk sınırının açılması olasılığı, Ermeni-Rus ilişkilerinde büyük bir soğukluğun yaşanmasına neden olacaktır.


(Kaynak: Başbakanlık Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü)

Editör: TE Bilişim