Denizcilik sektöründe hızlı bir değişim yaşanıyor.  Geleneksel babadan evlada şeklin de süregelmiş denizcilik şirketleri, sayıları artan kurumsal, uluslararası yapıların içinde yüzde olarak azalıyorlar. Deniz ticaret filomuzun bugünlere selametle gelmesin

Denizcilik sektöründe hızlı bir değişim yaşanıyor.
 
Geleneksel babadan evlada şeklin de süregelmiş denizcilik şirketleri, sayıları artan kurumsal, uluslararası yapıların içinde yüzde olarak azalıyorlar. Deniz ticaret filomuzun bugünlere selametle gelmesin de yaklaşık 3 nesildir süren geleneksel yapının emeği yadsınamaz. Takalardan, kum motorlarından, çok küçük teknelerden başlayan deniz maceralarının bir kısmı bugün kurumsal yapılara oradan da uluslararası isim yapmış şirketlere dönüştü. Yanlış anlaşılmamak için bu şirketlerin bazılarının ismini alfabetik sıraya göre veriyorum; Akbaşoğlu Denizcilik, Bayraktar Denizcilik, Beşiktaş Denizcilik, Kaptanoğlu Denizcilik, Kıran Denizcilik ve Türkon Line kurumsallaşmasını tamamlamış ve uluslararası şirket konumuna gelmeyi başarmış geleneksel yapının en güzel örnekleridir.. Yazmayı unuttuklarım bağışlasınlar lütfen.
 
Hızla değişen global ekonomik resim de her çalkantı sonrası daha güçlü olanların ayakta kalması ya da yeni isimlerin oyuna dahil olması doğada ki devinimle de benzerlik gösteriyor. Bu gerçeğin ışığında son yaşanan büyük krizden sonra  güçlü kurumsal sermayenin oluşturduğu yeni şirketler  piyasada yerlerini aldılar ve almaya devam ediyorlar..
 
Sektörün için de orta ve uzun vade de ayakta kalabilmenin yolu deniz taşımacılığını doğru ve şartların gerektirdiği şekilde yapmaktan geçiyor..Çok mu genel bir koşullama oldu ?.. Doğru yapmak basitçe; doğru gemiler, doğru personel ve gemi alımlarının doğru zaman da yapılmasından, şartların gerektirdiği ise rüzgar arkadan gelsin, başkası da almış ben de gemi alayım mantığı ile değil dünya ticaretini çok iyi takip edip var olan yük hacim ve hareketlerine göre gemi alıp işletmek ve zamanı geldiğinde satmak gerçeğinden geçiyor. Aynı liman dan aynı yükü taşıyan iki şirketten birinin para kazanırken diğerinin para kaybettiğini bizzat biliyorum. Birinin aldığı gemi doğru gemiyken diğerinin değil.. Biri doğru elemanlarla çalışıp liman masrafları dahil diğer giderlerini minimize ederken diğeri bunu başaramamış. İnsan üzülüyor hatta kahroluyor..
 
 Dönelim değişime; bu yeni rüzgarla birlikte 1980 yıllarından beri D.B Deniz Nakliyat hariç armatörlerimizin bir türlü aşamadığı yaşlı tonaj kabusu tersine bir yolculuğa dönüşüyor artık. Şirketlerin her departmanı eğitimli, bilgili, tecrübeli,lisan bilen bireylerden oluşuyor. Kaliteli eleman bulundurma zorunluluk olmanın da ötesinde şirketler için varolma gerçeğine dönüşüyor. Deniz sektöründe yönetici konumunda çalışacak insanların eğitim düzeylerinin ve bilgi birikimlerinin yeterli olması gerçeği tartışmasız kabul görüyor. Bu değişim aynı doğrultuda denizcilik okullarında ki eğitim kalitesini arttırmaya yönelik zorlamayı da beraberin de getiriyor. Denizcilik Okullarından mezun olmayıp sektörümüzde başarı ile yöneticilik yapan bir çok meslektaşımızın üstün donanımları da bu gerekliliği pekiştirirken kalite ekseninde ki rekabeti de arttırıyor. ODTÜ,İTÜ,Boğaziçi,İÜ,AÜ,Yıldız v.s üniversitelerinden mezun ve kendilerini çok iyi yetiştirmiş, yurt dışın da okumuş, İngilizceye hakim , hatta ikinci bir lisanı daha konuşabilen arkadaşlarımız, ağabeylerimiz,kardeşlerimiz denizcilik sektörümüze renk katmakta kendi tecrübelerini ve bilgilerini de katma değer olarak sektöre getirmektedirler. Dolayısı ile "genç filo kaliteli eleman" olgusu bu devinimin nesnel gerçeği olarak ortaya çıkıyor.
 
Öteden beri Türk gemi adamının dünya çapında markalaşmasını eğitimin akademik seyrü seferin de olanaklı görüyor ve savunuyorum. Bu fikrim ancak bilgi denilen güç ve ışık insan hayatında ki önemini kaybettiği zaman değişir. Türk denizciliğinin top yekün markalaşması ise  tecrübeli, bilgili gemi adamları, deneyimli ve eğitim düzeyi yüksek yöneticiler ve tabii ki güçlü sermaye saç ayağının üstünde başarılabilir ancak. Bunlardan biri zayıf olursa sektör o yana doğru yatar ve su alır.
 
Sonuç olarak, Türk denizcilik sektörümüzün çehresi  rasyonel ve zamanlaması mükemmel yatırımlar ile  yeniden şekilleniyor.  Gemi fiyatları kriz öncesinin kat be kat altına düşmüşken yeni gemiler alınıyor, inşa ettiriliyor.. Kuşkusuz zaman gemi alma zamanı.. Ve yeni oyuncular aynen bunu yapıyorlar.
 
Bu nesnel değişimin yeni bir çağa dönüşme süreci ise genç yöneticilerin  dinleyen, sorgulayan ve sürekli öğrenen yapıları  ile hayat buluyor..Çok sevindirici ve umut verici..
 
 
Kriz tersanelerimizi boşalttı.. Gemilerimizi seferlerden mahrum bıraktı.. Demir yerleri lay up a alınan gemilerle doldu.. Doğru.  Ama günün sonunda Türk Denizcilik Sektörü "kendi rüzgarını" arkasına alarak Karadenizin, Akdenizin, Egenin , Marmaranın ufkunda tekrar doğmasını pekala becerdi.
 
Denizci adam ağır denizlere önceden hazırlıklı , fırtınaya girdiğin de söylenmeyip, şükrederek seyrine devam edebilen insandır.
 
 
Sevgiler herkese...