1990’lı yıllarda Türkiye ithalat ve ihracatının yarıdan fazlasını  Türk Bayraklı gemilerle yaparken; bu oran 2003 yılında %25 e indi ve biz yabancı gemilere ithal ve ihraç mallarımızı taşıtmak için 3 milyar ABD Doları döviz ödedik.Çünkü yüklerimizi taşıta

1990’lı yıllarda Türkiye ithalat ve ihracatının yarıdan fazlasını  Türk Bayraklı gemilerle yaparken; bu oran 2003 yılında %25 e indi ve biz yabancı gemilere ithal ve ihraç mallarımızı taşıtmak için 3 milyar ABD Doları döviz ödedik.

Çünkü yüklerimizi taşıtacak Türk Bayraklı gemileri ya bulamadık; ya da var olan gemileri uluslararası sulara gönderemedik.

Gerek Denizcilik Müsteşarlığı; gerekse Deniz Ticaret Odası bu konuda filonun yenilenmesi ve insan ve teçhizat olarak niteliğinin yükseltilmesi için çalışmalar yapıyor ve gerçekçi projeleri uygulamaya koyuyorlar.

Ancak bunlar tek başına yeterli değil.

Sektörün uluslar arası yönetiminde de var olmak zorundayız.

1958 yılında Uluslar arası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) kurucu üyelerinden olan Türkiye; bugün bu örgütün yönetici kadrolarında yok.

Tek yönetici koltuğunu Prof. Dr. Osman Kamil Sağ’ın Eğitim ve Vardiya Standartları Alt Komitesi Başkanlığı’na seçilmesi ile kazanmıştık; ne var ki 4 yıllığına seçildiğimiz bu koltukta ancak bir toplantı boyu oturabildik. Osman Kamil Sağ Hoca istifa etti.

Denizcilik sadece IMO’dan ibaret de değil.  Dünya denizciliğini yönlendiren ICS, ISF, IALA, INTERTANKO, IMPA v.b.  gibi kuruluşların da yönetimlerinde yer alarak yapılan çalışmalara katkıda bulunmamız gerekir.

Çünkü bu kuruluşların yaptıkları çalışmalar ve ürettikleri fikirler sonuçta  ya ilgili kuruluştan Karar veya Anahatlar olarak; veya Uluslar arası Denizcilik Örgütü’nden Karar veya Konvansiyon olarak karşımıza çıkıyor.

Yapılışına katkıda bulunmadığımız; bize yararlı ve zararlı taraflarını önceden bilip geliştiremediğimiz kurallara uymak zorunda kalıyoruz.

Yönetimlerde yer alamadığımız için “çekinilen bir ülke” olma özelliğini de istediğimiz oranda kazanamıyoruz.

Bu alanda bilinçli çalışmanın ve iyi bir koordinasyonun eksikliği eskiden beri vardı. 

Edindiğim bilgiye göre Denizcilik Müsteşarlığı şimdilerde bu konuda bir çalışma başlatıyor.

Müsteşarlık öncülüğü ve yönetiminde bir uzmanlar çalışma grubu kurularak; Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün çalışma komitelerinin her biri için “Gölge Komite” oluşturulacak.

Bu “Gölge Komiteler” çalışmaları adım adım takip edecekler, fikirler ve öneriler üretecekler; sunmak üzere kâğıtlar hazırlayacaklar.

Denizcilik Müsteşarımız İsmet Yılmaz; İTÜ Denizcilik Fakültesi ve İÜ Hukuk Fakültesi mezunu olmasının yanında; Uluslar arası Denizcilik Örgütü’nün kurmuş olduğu Dünya Denizcilik Üniversitesi’ni de bitirmiştir.  Bir anlamda Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün yerini, önemini ve nasıl çalıştığını en iyi bilen kişilerden birisidir.

Bu projeden dolayı kendisini kutluyorum.

Projenin işlerlik kazanması için burada çalışacak insanların sürekliliği esastır. Bunun altyapısının sürekliliği ve verimliliği gözetecek şekilde oluşturulmasını diliyorum.

Bunu yapınca yeter mi? Yetmez.  Denizcilik kültürünü; bunun için de bilincini ve kamuoyunu oluşturmak gerekir.

Sektörün denizcilikte olup bitenlerden haberdar edilmesi; uzman görüşleriyle desteklenmesi ve daha bir çok şey.

Star Gazetesi’nin denizcilik sayfası bu anlamda önemli bir iş görüyor. Ayrıca internet haberciliği de önemli. Denizcilik alanında faaliyet gösteren ciddi internet haber ve yorum siteleri, de sektörün gelişimine katkıda bulunacaktır. Denizhaber.com sitesinin bu anlamda sektöre büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.