Denizcinin yıpranma hakkının elinden alınmasının üzerinden yıllar geçti. Denizde yaşam ise aynı.. Denizciler  hasret ile  doğa ile, insanın yaşaması için doğanın öngörmediği günlük yaşamlarında ki sorunlar ile boğuşmaya devam ediyorlar. Sularını tanktan i

Denizcinin yıpranma hakkının elinden alınmasının üzerinden yıllar geçti.

Denizde yaşam ise aynı..

Denizciler  hasret ile  doğa ile, insanın yaşaması için doğanın öngörmediği günlük yaşamlarında ki sorunlar ile boğuşmaya devam ediyorlar.

Sularını tanktan içiyor, denizli havalarda yemeği unutuyor , normal şartlarda dahi günlerce taze sebze meyve yemedikleri zaman oluyor.

Ama inadına hala yıpranmayanlar listesinde yer alıyorlar.

Kalktıkları limanda yaza veda edip  vardıkları limanda kışa merhaba diyorlar ama  her nedense yıpranmıyorlar.

Anasının , babasının , eşinin , çocuklarının velhasıl yakınlarının hastalığında , ölümünde, neşesinde , acısında mesafelerin çaresizliğine mahkum bu insanlar birilerinin gözünde hala yıpranmıyorlar.
 
Basın çalışanları yıpranma haklarını tekrar geri almanın arifesindeler..

Yoğun bir şekilde çalışıyorlar..

Sendikaları ile, sivil teşkilatları ile ve kararlı bir şekilde..Yürütme ile yakın temasa da geçmiş durumdalar..

Van depremin de kaybettikleri arkadaşları basın çalışanları için bu konuda tetikleyici bir vaka oldu..

Saygı duyuyorum bu duyarlılığa,. Bu sahiplenmeye..

Keşke biz denizcilerde de olsa aynı duyarlılık.
 
Değerli Barbaroslar, denizcinin yıpranma hakkı kaldırıldığından bu yana  görevi başında  kaç denizcinin hayatını kaybettiğini bilenimiz var mı?..

Denizin karanlıklarında kaybolup gidip bir daha kendisine hiç ulaşamadığımız kaç meslektaşımız var ? 

Hakkında gaip kararı çıkarılan bu kardeşlerimizin sayısı nedir? Kimse kafasını yormasın..Bu soruların cevabını bilen yok..
 
 
Peki denizci yasa koyucunun gözünde ve kafasında neden yıpranmaz? 

Yasa koyucu denizcinin yaşamını bilmez mi?

Cumhuriyet tarihinin denizi bilen, denizciyi en iyi tanıyan bakanı Binali Beydir..

Gene Cumhuriyet tarihinde deniz bürokrasisin de hiçbir zaman bu kadar denizci bu seviyede yetki ve sorumlulukla donatılıp bir çok mevkide yer almamıştır..

Yine TBMM de  bu kadar çok denizci kökenli milletvekili ve bakan bulunmamıştır.

Peki ne olmuştur da deniz de hem ruhsal hem bedensel yıpranmanın alasını yaşayan denizcilerin elinden yıpranma hakkı alınmıştır ?.

Ve daha da önemlisi  neden  kimse bu hakkın geri alınması için sesini çıkarmamıştır.

Ulaştırma Bakanlığının isimlerinden birinin denizcilik olarak değiştirildiği bu sene denizcilerin ve denizciliğin bakanlık seviyesinde temsil edildiğini düşünüp bunun denizcinin sorunlarına bakış açısında  bir milat olmasını diliyoruz..
 
Yukarıda ki soruların cevabını bulmak  çözüme giden yolda bize  yol gösterecek ve  gerçekleri bulmamıza da yardım edecektir. 

Bunları tartışırsak tabii.
 
Bu sorun direk Türkiye Denizciler Sendikasını ilgilendirmekle birlikte bütün denizci dernekleri de bu konuda katkı vermekle yükümlü ve sorumludurlar..

Deniz Ticaret odası da elinde ki imkanları kullanıp denizcinin bu hakkı için pekala çalışmalar yapabilir..

Özetle, denizciler birlikte hareket etmek ve bu konuda ki dertlerini kendi bakanlığımıza anlatmak durumundadırlar..

Ben sayın bakanın bu konuda bir yasa tasarısı hazırlatacağından eminim.

Neden mi eminim?

Çünkü kendisinin duyarlılığına inanıyorum..

Yeter ki kendisine bu konuda yasanın hazırlanması için destek verilsin..
 
Son olarak ; denizcilerin birleşmesi için bir fırsat olarak gördüğüm Türkiye Denizciler Federasyonu benim de mezunu olduğum YDO/ İTÜ Denizcilik Fakültesi mezunlarının federasyonu olma görüntüsünden bundan sonra ki ilk genel kurulda kurtulmalıdır.

Kapılarını bütün denizci kardeşlerimize sözde değil pratikte açmalıdır..

Elit siyaset anlayışı ile elit cemiyetçi anlayış birbirlerinin ancak farklı projeksiyonlarıdır..

Yoksa özde aynıdırlar..İki anlayışın da kendi alanlarında geniş kitlelere arzu edilen faydaları dokunmaz.
 
Her gün , her gece, 24 saat, 365 gün , ülkemiz ve dünya denizlerinde , deryanın bir gün sükun, bir gün hırçın kucağında, uğultusu ninni olmuş dalgaların insafında, ama makine dairesinde, ama köprü üstünde, ama güvertede , ama ambarda , ama yalnızlığını en derin yaşadığı kamarasında  bulunan bütün denizci kardeşlerimize Allah selamet versin , yolları açık olsun.

Bir gün onların gerçekten yıprandıklarını kimsenin üzerinde münakaşa edemeyeceği şekilde anlatacağız inşallah..  
 
Sevgiler herkese