Mutluluğun sırrı denizin içinde

Bilim adamları dalış yapan kişilerin seratonin 'mutluluk hormonu' salgıladığını keşfetti. O zaman haydi dalışa... Yüzmeyi bile bilmenize gerek yok

Suyun üstünde durabilmeniz yeterli. Yaz-kış deyip ertelemeyin. Çünkü dalış size sunulan elbiselerle 12 ay boyunca yapılabiliyor

Hani bazen kaçmak kurtulmak istersiniz... Hayatın monoton yüzü artık rutinleştirmiştir yaşamınızı... Pas tutmuştur duygular... Ayağınıza prangalar vurulur. Gitmek istemezsiniz aynı yerlere... Aynı yüzler sıkıntı verir, aynı işler canınızı sıkar, bulunduğunuz yer sizi bunaltır, oksijen almak istersiniz... Yapınızda da mücadelecilik ruhu varsa yerinizde duramazsınız, arayışlar başlar... Çağımızın hastalığı gürültü de tuzu biberidir bu stresin... Canınız sıkılmaktadır... Hep aynı şeyleri yapmaktan bıkmışsınızdır... Hep aynı yüzler, aynı işler ve aynı yerler... Psikolojiniz bozulmuştur, çekilmez bir hal almışsınızdır. Oysa o siz değilsinizdir, kendinizi bulmak keşfetmek, keşfedilmek istersiniz... Daha doğrusu bazen farklı şeyler yapmak istersiniz... Farkı farketmek çok önemlidir. İşte size bir önerim var... Sağlık durumunuz müsaitse ve denizi seviyorsanız size dalmayı önereceğim...

EGE AVANTAJLI

Dünyanın yüzde 72'si sular altında. Ve Türkiye'nin üç bir kenarı deniz. Ege'de yaşıyorsanız daha da avantajlısınız... Karaburun, Çeşme, Kuşadası, Foça, Ayvalık, Çanakkale, Bodrum, Didim, Özdere, Fethiye, Marmaris, Göcek, Altınoluk, Behremkale'den başlayabilirsiniz... Hele hele İzmir'de yaşıyorsanız 15-20 dakika yakınınızdaki Urla Çeşmealtı sizin için paha biçilmez bir yer...

Öncelikle işe bir dalış merkezi bulmakla başlayabilirsiniz. Türkiye'de dalış eğitimi veren üç teknik dalgıç eğitim kuruluşu var. CMAS, PADI ve SSI... IDEA, BSAC, NAUI, TDI ve IANTD de diğer bilinen kuruluşlar. Ama bir gerçek ki çok eğitimli bu işi bilen ve bu işe gönül veren eğitmenleri var... Dalış malzemelerinizi veriyorlar, tekneye biniyorsunuz. Hiç tanımadığınız insanlarla tanışıyor, birlikte dalış noktasına gidiyorsunuz. 'Dalmak önce keyif' diyorlar... Son derece donanımlı eğitmenler sizlere ne yapacaklarınızı anlatıyor. Öncelikle şunu söyleyeyim "havalar soğuk" diye sakın telaşlanmayın. Üzerinize giyeceğiniz dalış kıyafetleri (3 milimden, 7 milime) son derece korumalı. Elbisenize giren su dışarı çıkmadığından kısa sürede vücut ısısına uyum sağlıyor. Buz gibi hava da olsa hiç bir şeyden etkilenmiyorsunuz... Suya girdiğinizde ise çıkmak istemiyorsunuz.

KEŞİFLE BAŞLAYIN

Ben size işe discovery ile başlamanızı öneririm. Discovery keşfetmek anlamında. Sualtı dalışının nasıl bir şey olduğunu görebilmek fikir edinebilmek için... Bu dalışı yaptıktan sonra zaten büyüleneceksiniz. Daha sonra kendi kendinizi 'ciddi dalış'a hazırlayabilirsiniz... Daha iyi olmanın tek yolu ise daha çok dalış demektir. 'Open Water Diver' dalışın ilk başlangıcıdır. Yani ilk yıldızınızı alırsınız. Burada temel eğitimler verilir. Malzemelerinizi kurmayı öğretirler, suya nasıl batacağınız, suyun içindeki hareket düzeniniz, suyun altında hava paylaşımı, suyun altında maskenize giren suyu çıkarma, yüzerlilik gibi eğitimler var.

Düşünsenize hiç tanımadığınız birisiyle daldığınızı ve onun tüpündeki hava ile suyun metrelerce altında dolaştığınızı... Eğitimde 3 yıldız var. Uzmanlık alanlarınızı ve tecrübenizi birleştirerek diğer dereceleri olan Advanced Open Water (2 yıldız) ve Uzman dalıcı (3 yıldız) alıyorsunuz. İlk yıldızı alabilmek için 7-8 dalış yeterli olabiliyor. Bunun için malzemeler ve bazı yerler de yemek de dahil 400 ile 700 lira arasında ücret ödeyebiliyorsunuz. Yaptığınız her dalış kayıt altına alınıyor ve başarılı olduğunuzda serfitikanızı cebinize koyabiliyorsunuz.
Unutmayın serfitikalarınızı aldığınızda dünyanın her yerinde dalabiliyorsunuz. Yani sadece Türkiye'de değil dünyanın heryerindeki egzotik yerlere seyahat edip büyüleyici kültürleri tanıyabiliyorsunuz.

MÜRENLERLE YÜZ YÜZE

Her şey bir felsefedir. Sualtı eğitimmenlerinin üzerinde ısrarla ve inatla durdukları çok önemli şeyler var. Örneğin sualtında gördüğünüz koca koca midyeleri veya deniz yıldızlarını almanıza izin vermiyorlar. Taşın bile oynatılmasına karşılar. Nedeni ise çok açık: "Biz su altında misafiriz. İnsan hiç misafirliğe gittiği yerde çok beğendiği bir şeyi alır evine götürür mü?..."
Bırakın canlılara zarar vermeyi, o dünyanın büyüsüne bozacak hiç bir şeye izin vermiyorlar. Suyun altında rengarenk süngerler, deniz yıldızları, binbir çeşit renkte balıkları görmeniz mümkün. Koca koca mürenlerle yüz yüze gelebilir, boyunuzda orfozlarla yüzebilir veya batmış gemilerin üzerinde keşifler yapabilirsiniz.

"Su altının başkenti Kaş" diyorlar ama bana göre Karaburun ve Çeşmealtı da orayla yarışır. Çeşmealtı'nda 1992 yılından beri sürdürülen kazı ABD'de yayınlanan dünyanın en popüler arkeoloji dergisi Archeology'de dünyanın en önemli 10 kazısından birisi olarak gösterildi. Temmuz ayında çıkan bu yazıdan sonra Çeşmealtı'na turist yağdı. Sualtında bulunan liman bugüne kadar araştırılan en eski örneklerden birisi olarak gösterildi. Limantepe Sualtı Kazısı'na dikkat çekmek ve bölgeyi hem ülkemize, hem de dünyaya tanıtmak için İzmir Kalkınma Ajansı devreye girdi.

Projenin devam ettiği dönemde çok sayıda yerli ve yabancı turist Çeşmealtı'na geldi. Üniversite öğretim görevlileri, öğrenciler, avukatlar, psikologlar olmak üzere çok çeşitli meslek gruplarından katılımcılar dalış yaptı. "Sualtında Tarih Yolculuğu" kapsamında Osmanlı dönemine ait gemiler su üstüne çıkartıldı ve sergilendi. Düşünsenize suyun altında tarihi bir geminin etrafında dolaştığınızı veya yakın zamanda düşmüş bir uçağın içinde...

Editör: TE Bilişim