Sabahın Beşinde Yunus Peşinde

Sayıları 40’a varan yunus, ev olarak Boğaz’ı seçti. Eskiden ilkbahar ve sonbaharda Boğaz’dan gelip geçen yunuslar, artık İstanbul’da kalıcı. Birbirleriyle hiç anlaşamayan türler bile beraber geziyor. Ancak sığındıkları koy da üçüncü köprünün ayaklarının altında.

BOĞAZ'DA YAN YANA TAKILAN YUNUSLAR

 Gündem toplantısında baharla birlikte ‘boğaz’a yunusların geldiğini söyleyince kesin talimat aldım. “Gidip onlarla yüz. Hatta bir de makas al. Arkada da kesin İstanbul olsun...” Tabii bu canlıların istediğimiz zaman çıkarıp oynayacağımız bir oyuncak olmadıklarını anlatamadım. Ben de işimi garantiye aldım. Hemen ömrü ‘boğaz’da geçmiş 40 yıldır balıkçılık yaparak geçimini sağlayan Mesut Soydaner’i yani namı diğer Mesut Kaptan’ı aradım. O tamamdı. Ancak çekemezsem fena halde dalga geçirileceğini bildiğimden kesmedi, bir de yıllardır yunuslarla ilgilenen kurum Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nı (TÜDAV) arayıp yardım istedim. Yanıma Japon Dr. Ayaka Amaha Öztürk’ü verdiler. Uzmanımızın 20 yıldır İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nde öğretim üyesi olması içime su serpti.

Derin bir nefes aldım. Yine de bütün kaderimiz fotoğrafçı arkadaşım Selçuk Şamiloğlu’nun elindeydi.

Dr. Ayaka Amaha Öztürk ve Mesut Kaptan Saat sabahın beşi...

Biraz soğuktan biraz da “Ya yunus çekemezsek” tedirginliğimden hafiften diz kapaklarım birbirine çarpıyor. Neyse ki ekip sağlam, disiplin o biçim, irade desen çelik. Sabahın altısında tam kadro Kabataş’ta buluştuk. Mesut Kaptan “Önce size bir deniz havası aldırayım” diyerek küçük balıkçı teknesini köprünün arkasında kırmızı bir şekilde yüzünü gösteren güneşe doğru sürmeye başladı. “Güneşe değil de yunuslara doğru gitsek Mesut Kaptan” dememe sadece gülümsedi. “Ya ben biliyorum onların yerini. Benim ortakçılarım. Bazen attığım ağı benden önce topluyorlar. Kaçta nerede çıkacaklarını da biliyorum. Telaş yapma” sözlerindeki rahatlık beni biraz daha telaşlandırdı. Tam burada söze boynunda dürbünü elinde not aldığı dosyayla Dr. Ayaka söze karıştı gülerek: “Balıkçılar yunusları ‘balıklarımızı alıyor’ diye sevmiyor genellikle. Ama eminim yunuslar da balıkçıları biraz ‘balıklarımızı alıyorlar’ diyerek sevmiyordur” dedi.

Neyse ki Mesut Kaptan tecrübesi, Dr. Ayaka da boynundaki dürbünü ve bilgisi sayesinde boğaz’da ne kadar yunus varsa hepsini gördük neredeyse. “Yunuslar mı balıkçıları yoksa balıkçılar mı yunusları takip ediyor bilmiyorum” diyerek Mesut Kaptan balıkçılardan iz sürdü. Dr. Ayaka, suyun yüzeyinden, gemi trafiğinden, martılardan ve 20 yıldır onlar hakkında biriktirdiği bilgilerden yararlandı. Deyim yerindeyse hepsini elimizle koymuş gibi bulduk.

İKİ RAKİP BOĞAZ'DA BİRLİKTE TAKILIYOR

Yunus peşinde koşturduğumuz sırada Dr. Ayaka onların artık Boğaz’da yerleşik olduğundan bahsetti: “Vapurları kullananlar dikkat ederse mutlaka yunusları görür.” Üstelik az buz da değil, Boğaz’da kalıcı olan, yani hiçbir yere gitmeyen 40 kadar yunus varmış. Hatta onları da biraz kendimize benzetmişiz. Bir arada asla barınamayan türler, Boğaz’ın cazibesinden mi etkilenmiş bilinmez, ‘birlikte gezmeye başlamışlar. Yakın zamanda afalina türündeki yunusları tırtak türündeki yunuslarla yüzerken görmüşler.

Dr. Ayaka bunun neredeyse bir mucize olduğunu söylüyor: “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görülmemiştir. Afalina ve Tırtak türleri aslında hiç anlaşamaz. Afalina iki buçuk metreden daha büyük olabilir. Tırtak bir metre civarındadır. Afalinalar tırtakları gördüğü her yerde döver, kovar, kötü davranır. Şimdi Boğaz’da neden birlikte takılıyorlar bilmiyoruz. Bilim insanları kafa kafaya verdik çözmeye çalışıyoruz” diyor. “Boğaz’ın romantikliğindedir” şeklindeki bilimsel yoruma gülümsüyor ama o kadar.

Dr. Ayaka bir yandan bize umut verirken diğer yandan İstanbul’da yaşayanlar olarak kendimizi denize atmaya teşvik ediyor. Haksız da değil. Verdiği bilgilere göre yunusların dinlendiği, sığındığı son koy olan Garipçe’de üçüncü köprünün ayağı bulunuyor artık. Bir tek adalar ve etrafı kalmış sığınabilecekleri... Dr. Ayaka, denizlerimizin teminatının yunuslar olduğunu tekrar hatırlatıyor turumuz sona ererken:

“Unutmayın, onlar varsa balık da var demektir.”

Yücel SÖNMEZ - Fotoğraflar: Selçuk ŞAMİLOĞLU/HÜRRİYET

Editör: TE Bilişim