Dünyanın ikinci büyük konteynır firması MSC'nin sahibi Aponte'lerle Sophia Loren, Napolili iki aile dostu. Buradan gelen tanışıklıkla, 2003 yılında Aponte'ler, Loren'e cruise gemilerinin isim annesi olmasını teklif ediyor. Loren de seve seve kabul ediyor. Şüphesiz çok isabetli bir seçim. Avrupalı bir aktör olarak kendini tüm dünyaya tanıtmış ve hâlâ konuşulmaya devam eden kaç isim geliyor aklınıza? Loren'in bugüne kadar seçtiği isimlerin hep müzikle bir bağlantısı var: Orchestra, Musica, Opera, Lirica gibi... Ünlü yıldız 23 Mart'da Cenova'da denize indirme töreni yapılan yeni geminin ismini de Preziosa koydu.

Törenin değişmeyen ritülleri var. Sophia Loren adını verdiği geminin kaptanının kolunda sahneye geliyor. Sahnede ipe bağlı bir şampanya şişesi var. O ipin kesilip şişenin gemiye çarparak kırılması şart. Çünkü bu, denizcilerin batıl inançlarına göre uğur demek. İşte Sophia Loren havai fişekler eşliğinde bu seremoniyi gerçekleştiriyor. Şükür, bugüne kadar hiç kırılmadığı olmamış.
Biz sadede gelelim... Loren'in üstünde bu kez, o meşhur yuvarlak hatlarını belli eden siyah bir elbise vardı. Genelde dekolte ve "Bu yaşta formdayım"ın altını çizen kıyafetler tercih ediyormuş. Tüm bunları törene 8 yıldır düzenli olarak şahitlik eden MSC Cruises Türkiye Genel Müdürü Necla Tuncel'den öğrendim.

 Loren ise, güzelliği dahil sahip olduklarını açıklarken "Benimki şans değil. Şansa inanmam. Bu, tamamen varsayımda bulunmakla ilgili bir durum" diyor. "Ben her zaman istedim. Sırrım buydu. Annesiyle babası evli olmayan, fakir bir ailenin küçük kızıyken bile istedim ve başardım. Hiçbir zaman diğerlerinin benim için istediklerini kabul etmedim. Ve bedelini de ödedim. Elde ettiklerim için fazlasıyla acı çektim." Bunlar, ünlü yazar Douglas Thompson'un kendisiyle ilgili hazırladığı biyografide de yer alan sözleri. Tören öncesi Loren kendisiyle ilgili en çok merak edilenleri yanıtladı. Bakın Loren Cenova'da neler söyledi...

'Hayat boyu seks sembolü olmam imkânsızdı'

Özellikle de Amerikalı ya da Avrupalı bir aktristi en çok ne mutlu eder? Hep bir ağızdan "Oscar heykelciği" dediğinizi duyduk sanki... Sophia Loren'in de bu soruya cevabı benzer türden: "Profesyonel hayatımı ele alırsak, Oscar kazanmam en mutlu olduğum anların başında geliyor."
1961'de çekilen Kızım ve Ben filmi ona En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazandırmıştı. Bu konuda "Hayatım boyunca seks sembolü olmam imkânsızdı. Çünkü hep genç kalamazsın, eğer sadece buna odaklanırsan kariyerin kısa sürede biter. Bu yüzden daha ileri gidebileceğim roller seçmem gerekiyordu" diyor Loren. "İki Kadın filminde bunu yaptım. 25 yaşındaydım ve 15 yaşındaki bir kızın annesini oynuyordum. Kendimi bir aktrist olarak inşa ettim ve sonra harika rollerde oynadım."

'ÇOCUĞUMU KUCAĞIMA ALDIĞIMDA'

Özel hayatında onu mutluluğun en tepesine çıkaran an da pek çok kadının vereceği cevapla ortak: "Çocuğumu kucağıma aldığım an." Özellikle stresli bir hayat süren, benmerkezci düşünmeye alışmış kişiler için "çocuk" sahibi olmanın çok önemli bir dönüm noktası olduğunu söyleyen pek çok psikiyatr var. Çünkü artık kendilerini bir kenara bırakıp başka bir varlık için endişelenmeye ve onu kendilerinden daha çok düşünmeye başlıyorlar. Fakat Lauren, çocuklarına kavuşmak için zor bir süreçten geçmiş. İki düşük yapmış. Ardından doktorlar ona artık çocuk sahibi olamayacağını söylemiş. Bu dönemi şöyle anlatıyor: "Bunun doğru olmadığına kendi kendimi iknâ ettim. Ve gerçekten inandım. İlk hamileliğimde 9 ayımı yatakta geçirmek zorunda kaldım. Dayanıklılığımın ve gücümün sınandığını hissettim."

Efsane güzelliğini neye borçlu?

"Cinsel çekiciliğin yüzde 50'si sahip olduklarınız, yüzde 50'si de insanların sahip olduğunuzu düşündükleridir. Burnum çok uzun, çenem kısa, kalçalarım da geniş. Ama tüm bunlar birleştiğinde ortaya fena bir görünüm çıkmıyor." Ünlü yıldızın 60 yaşındayken yaptığı ve biyografisinde yer alan bir tespit bu. Dile kolay. Sophia Loren sahnede belirdikten sonra artık erkekler başka türlü kadınlara âşık olmaya, kadınlarsa başka türlü bir güzelliğin peşinde koşmaya başladı. Güzellik lügatına Akdenizli kadın terimini kazandıran ondan başkası değil. Peki onun gibi olmak için ne yapmak lazım? Loren bu soruya "Sanırım işin en önemli kısmı genetik" diye cevap vererek, topu taca attı ve devam etti: "Ama mutlu ve huzurlu bir aile hayatının da çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Aile hayatını çok önemsiyorum. Özellikle torunlarımla vakit geçirmek bana büyük keyif veriyor."

Loren aile konusunda doğuştan şanslı sayılmaz. O ve kardeşi evlilik dışı bir ilişkiden dünyaya gelmiş. Babaları onları kabul etmemiş ve başka bir kadınla evlenmiş. "Hiçbir zaman bir babam varmış gibi hissetmedim" diyor Loren. "Ne kadar genç olursanız olun, hayatınızdaki kötü giden şeylere bir şekilde alışıyorsunuz. Kendi kendinize 'Belki de böyle olması gerekiyordu' diye söyleniyorsunuz. Tabii bir yandan da diğer çocuklardan farklı olduğunuzun farkındasınız. Onların annesi ve babası var çünkü. Her ne kadar böyle konuşsam da babama derin bir nefret duymuyorum. Aslında nefret nasıl bir şey onu da bilmiyorum. Hem, ben şanslıydım çünkü etrafımda kardeşim, dedem ve büyük annem gibi beni seven pek çok kişi vardı..."
Loren, kendisini keşfeden yapımcı ve yönetmen Carlo Ponti'yle 1957 yılında evlendi. İkisinin de adı dönem dönem başkalarıyla anılsa da ("Houseboat" çekilirken Hollywood, Sophia'nın dönemin aktörlerinden Cary Grant'la birlikte olduğu haberleriyle çalkalanıyordu.) birbirlerinden vazgeçmediler. Ponti, 2007 yılında vefat edene kadar Loren ona hayat arkadaşlığı yaptı. Şimdi bu evlilikten olan iki oğlu ve torunlarıyla mutlu bir hayat sürüyor.

Ne yer ne içer?

Sophia Loren çocukken o kadar sıskaymış ki onu "Kürdan Sophia" diye çağırırlarmış. 14 yaşında filizlenmeye ve tıpkı annesi gibi yuvarlak vücutlu bir kadın olma yolunda hızla ilerlemeye başlamış. "Uzun ve sağlıklı yaşamak istiyorsanız Akdeniz usulü beslenin" minvalinde pek çok haber okumuşsunuzdur. Bu yüzden olsa gerek Sophia Loren'e de formunu nasıl koruduğu ve ne yiyip içtiği sorulduğunda; Akdenizli olmasına vurgu yapıyor. "Sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Her şeyden az az yeme ve vücudun ihtiyaçlarına kulak verme felsefesinden yanayım. Ve tabii bir Akdeniz kadını olarak zeytinyağlı yiyeceklere ağırlık veriyorum" diyor. Loren'in 2007'de 72 yaşındayken, Pirelli takvimine verdiği pozları hatırlayın. Gözümle gördüm, şimdi de yaşının çok çok ötesinde dinç bir görünüme sahip. Demek ki Akdenizlilerin bir bildiği var.

GÜZEL KOKULU BANYO SEANSI

Yaş konusu Sophia Loren için hiçbir zaman sorun olmamış. Hem zaten "olgun doğan"lardan olduğunu dile getiriyor. Kendisini hiçbir zaman bir kız gibi hissetmemiş. "15 yaşındayken bile bir kadındım" diyor. "Elimden geldiğince dış görünüşümü korumaya çalışıyorum. Ama yaşlanmak da harika. İnsanı olgunlaştırıyor." En önemli güzellik rutininin, sıcak ve güzel kokulu banyo seansı olduğunu söylüyor. Yalnız kalmak ve sadece düşüncelerine konsantre olmak, kendisini bir tüy kadar hafif hissetmesine sebep oluyormuş. "Çoğu zaman unutmam ama affederim. Kaderci bir yapıya sahip olduğum da söylenemez. Bir Napolili olarak hayata iyimser gözlerle bakmayı tercih ediyorum." Bu sözleri de kulaklara küpe olsun. Malum, güzellik içinizden dışa yansıyan...

Yeniden film çekecek mi?

O en güzel, baştan çıkarıcı görüntüye sahip oldukları dönemde sayısız film çekiyorlar. Ne zaman ki yer çekimi onlara da uğruyor, beyazperdeyi terk edercesine vazgeçiyorlar. Sonrasında gelsin torunlar, "Nerede o eski günler" röportajları, pek çok festivalde onur konukluğu, yaşam boyu başarı ödülleri... Eski film aktristlerinin çoğunda bu kısır döngüyü gözlemlemeniz mümkün. Oysa tecrübeleri ve oturmuş oyunculukları sayesinde ne harikalar yaratabileceklerken, kim bilir neler kaçırıyoruz? Neyse ki Sophia Loren bu tanıma pek uymuyor. Son filmi Nine'i 2009 yılında çekti. Rol arkadaşları Marion Cotillard ve Penelope Cruz'du. Fotoğrafa bakıp siz karar verin, aralarındaki yaş farkına rağmen Loren'in altta kalır bir görüntüsü var mı? Peki yeni bir film projesi gelse kabul eder mi, daha doğrusu kesin geliyordur da, ister mi? "Neden olmasın" diye cevap veriyor. "Eğer içime sinen, hikâyesi uygun bir senaryo gelirse seve seve yeniden film çevirebilirim." İlk filmini çektiğinde 15 yaşındaydı. O günden bu yana 80'nin üzerinde sinema filminde boy göstermiş. "Bu kadar başarılı olacağımı hayal etmemiştim. Sahip olduklarımı hak ettim mi bilmiyorum. Beklediğimden çok daha fazlasını elde ettim" diyor.

Suit odayı Loren tasarladı

"Stil kadına uyum göstermelidir, kadın stile değil." Loren bu sözleriyle özetlediği stil anlayışıyla MSC Preziosa'nın geçen yıl denize indirilen ikiz gemisi MSC Divina'nın 16'ıncı katındaki 16007 numaralı suit odayı tasarladı. Lüks suit oda, tamamen Loren'in zevkine göre döşendi. Odaya, ünlü aktrisin günlük yaşamında da sıkça tercih ettiği renk olan kırmızı tonları hâkim. Geminin yolu İstanbul'dan da geçti. Hatta 340 metre uzunluğuyla İstanbul'a gelen en büyük gemi oldu.

Filmografisi

Sophia Loren'in beyazperdede ilk kez görüldüğü tarih 1950. O zamanlar, gerçek ismi Anna Sofia Scicolone'yi kullanıyordu. İlk 3-4 filminde pek parlak rollerde oynadığı söylenemez. Onu kitlelere tanıtan film, 1953 yılında rol aldığı müzikal Aida. Sonrasında İt Started in Naples, The Millionairess gibi filmlerle başarısını perçinledi. Ve Hollywood yapımcılarının da peşine düştüğü bir isim haline geldi. 1957 yılından itibaren ABD'de çalışmaya başladı. Burada oynadığı filmlerin birkaçı; Desire Under the Elms, The Key, Houseboat... 1961'de Jean Paul Belmomdo'yla birlikte rol aldığı İtalyan-Fransız ortak yapımı Ciociara-Two Women ona Oscar kazandırdı. 1964'te rol aldığı Anthony Mann'in bir filmi olan The Fall of the Roman Empire gelmiş geçmiş en iyi Roma filmlerinden biri olarak gösterildi. Ünlü oyuncuya filmlerinde en çok İtalyan aktör Marcello Mastroianni eşlik etti. 2005 yılında gerçekleştirilen 24'üncü Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde ömür boyu başarı ödülü kazanan Loren, en son 2009 yılında Rob Marshall 'ın yönettiği yönettiği Nine filminde anne rolünü üstlendi.

MSC Preziosa İstanbul ve İzmir'e de uğrayacak

MSC Firması 2005 yılından beri Arkas Holding ortaklığıyla Türkiye'de faaliyet gösteriyor. Şirketin Fantasia sınıfındaki dördüncü amiral gemisi olan Preziosa, 24 Mart'ta ilk yolculuğuna çıktı. Avrupa'nın en büyük kruvaze gemisinin eni 38, uzunluğu 333, yüksekliğiyse 68 metre. Gemide 1.751 kabin, 26 asansör ve 14'ü yolculara ayrılmış 18 güverte bulunuyor. 4.345 konuk ve 1.390 mürettebat bulunan gemide, 4 ana, 2 özel restoran, 21 bar, 1 casino, 4 yüzme havuzu, 12 jakuzi, 1 bowling salonu, oyun alanlarıyla 1 spor sahası, 1 fitness merkezi, 1 çocuk alanı ve SPA var. Gemi, 2014 yaz sezonda İstanbul ve İzmir' de uğrayacak.

Editör: TE Bilişim