'Marmara Denizi, kirliliği salya-sümük haykırıyor!'

Çanakkaleli balıkçılar, ağlarına yapışarak dibe çeken kaygan maddeden şikayetçi oldu. Balıkçı ağlarına yapışan beyaz renkteki yapışkan madde, ağları dibe çekerek avlanmayı olanaksız kılıyor.

Çanakkale Su Ürünleri Kooperatifi Birlik Başkanı Hasan Uysal'ın Lapseki ve Gelibolu açıklarında avlanmanın zorlaşması üzerine Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden yardım talebinde bulunduğu kaydedildi. Bir grup akademisyenin Bilim-1 teknesi ile denize açılarak araştırma başlattıkları öğrenildi.

Marmara Denizi ile ilgili araştırma ve incelemeleri bulunan Hidrobiyolog M. Levent Artüz,'Her yıl yaptığımız çalışmalarımızı, 2007'de de gerçekleştirdik. Marmara Denizi'nin kirlendiğini, balık türlerinin ve diğer canlı organizmaların azaldığını, yerini başka türlere bıraktığını ifade ettik. Çanakkaleli balıkçıların gördüğü organizmalara genelde balıkçı diliyle salya denilir. Marmara Denizi artık kirlilikten feryat ediyor, salya-sümük kirliliği haykırıyor'dedi.

Hdirobiyolog M.Levent Artüz, Çanakkaleli balıkçıların ağlarına zarar veren madde ile ilgili yaptığı değerlendirme şöyle; 'Marmara Denizi’nde yaklaşık 9 Eylül2007 tarihinde başlayan bir 'karışık' alg patlaması (blooming) söz konusudur. Bu patlamayı yapan mikroskopik algler bilimsel adları ile Dinophysis caudata (okadaic asit, yani DSP (Diarrhetic Shellfish Poisoning) diare yapan ciftkabuklu zehiri ve oldukça etkili olan PTX-2 isimli biyolojik zehiri üretir.) ve Rhisosolenia calcar-avis (iritasyon ve sümüksü oluşum yaratır) çok ufak canlılardır.

Marmara Denizi’nde kaldırabileceği yükün üzerine çıkmış olan kirlilik olgusu tür çeşitliliğinin hızla azalmasına ve dolayısı ile de mevcut türlerin fert adetlerinde patlamalar şeklinde ifade edilebilecek anormalliklere yol açmaktadır.

Balıkçıların 'salya' ismini verdikleri ve balıkçılık ekonomisini sarsacak boyutlardaki bu oluşumun da sebebi budur.

Bu oluşum kirliliğin direkt bir göstergesi olduğu kadar, sonuçları ile de kirliliği arttırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

09.09.2007 tarihinden 11.10.2007 tarihine kadar tarafımızdan yapılan ölçümlerde Marmara Denizi genelinde söz konusu olgu biyolojik kütle (biomass) ortalama değerleri 0.5-15m. derinlikler arasında 49.3%/l kadar ulaşmıştır.

Söz konusu canlıların suda erimiş oksijen yetersizliği ve yoğunluk sebebi ile ölmeleri, canlıların parçalanarak sümüksü bir yapının oluşmasına sebep olmuştur.
Bu olgunun olası sonuçları şöyle özetlenebilir:

1-Ölmüş organizmaların parçalanma sürecinde organik girdinin artması ve tüm su kütlesinde suda erimiş oksijen değerlerinin kritik seviyenin altına düşmesi.
2-İçerdikleri biotoksin (biyolojik zehir) dolayısı ile diğer denizel canlılarda kütlesel ölüm vakaları (ki, 01.10.2007 tarihinde lokal olarak Sivriada açıklarında, Kapıdağ Yarımadası kuzeyinde demersal (dip) balıklarında söz konusu ölüm olayları gözlenmiştir.) oluşması olasılığı,
3-İritasyon ve diğer uyaranlar dolayısı ile kimi pelajik türlerin olağandışı yer değiştirmeleri (su ürünleri istihsalini direkt olarak etkileyecektir)
4-Yoğun mukus (sümüksü) yapısı dolayısı ile diğer balık yumurta, larva ve besin olarak değerlendirilen türlere direkt letal (öldürücü) etkisi,
5-Besin zinciri yolu ile insana kadar uzanan bir çizgide sağlık problemleri,
6-Av araçlarına verdiği zarar dolayısı ile göreceli su ürünleri istihsal düşüşü,
7-Rekreasyon açısından istenmeyen görüntüler.

Şeklinde özetlenebilir.

Yoğun sümüksü olgunun ancak bir karışım ile hava kabarcıklarını içine hapseden bölümünün su üzerinde gözlenebildiği, esas kütlenin tüm su kütlesine yayılmış olarak bulunduğu ve parçalanma ile birlikte çökerek çok daha derin katmanları da etkileyeceği düşünülecek olursa, durumun vahameti daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Marmara Denizi 'anlayana' son sinyallerini vermektedir. Hatta bunu 'salya-sümük' yüzümüze haykırmaktadır. Boşalan balık çavalyeleri bir anlamda önümüzdeki senelerin balık durumunun habercisi niteliğindedirler. bir an önce aymazlığı bırakıp, denizlerimize gerçek anlamda sahip çıkmanın zamanı gelmiştir. Unutmamalıdır ki; yarın çok geç olabilir.'


Haber: Yakup Önal /Alıntı: ATLAS Dergisi
 

Editör: TE Bilişim