İnsanoğlu, otomobilin icadından beri karada kullandığı aracı denizde de kullanmak, daha da ötesi onunla havada da uçmak hayalini daima kurdu ve planladı. Hans Trippel'in Amphicar'ı, karadaki otomobilli hayatı denize taşıyan en popüler sivil araç oldu.
Bu haber, Türkiye'nin ilk ve tek klasik otomobil dergisi TR Classic Car'dan alınmıştır.

Suda, yani denizde yüzebilen araçlarla ilgili çok çalışmalar yapıldı ve bunların bazıları bir şekilde gerçekleşti. Adını duyduğumuz duymadığımız birçok amatörü bir yana bırakırsak, İkinci Dünya Savaşı"nda Amerikan Ordusu için General Motors"un GMC kamyon şasisi üzerinde 1942"de geliştirdiği DUKW personel taşıyıcı "amfibik" zırhlı araçları, yine Amerika"da Ford"un 1942"de geliştirdiği GP askeri arazi otomobilinin GPA amfibik versiyonu ve yine 1942"de Almanların Volkswagen "Kübbelwagen" askeri aracından esinlenerek, Ferdinand Porsche"nin tasarladığı "Schwimmwagen" 166 ve 128 (ki savaştan sonra otomobil üreticilerince, Atlantik"in her iki kıyısında da üretilmesi hep gündemde kaldı) karadaki otomobilli hayatı denizlere taşıyan araçlara öncü oldular.

Ford"un "Seep" adını verdiği "deniz Jeep"i GPA, 12.778, GMC"nin DUKW zırhlısı ("Duck", yani "ördek") 21.147 ve Almanların Amerikan Jeep"ine eşdeğer Schwimmwagen 166 aracı 15.000 adet ile amfibik araçların en çok ve seri üretilenleri. Fakat suda giden otomobil / kamyon olayının tarihi yine de 1942 savaş yılında başlamıyor. 1959 yılında, Cenevre Otomobil Fuarı"nda tasarımcısı Hans Trippel tarafından tanıtılan Amphicar, dünya üzerinde halkın sivil amaçlarda kullanılması için seri üretilen ilk ve en bilinen amfibik otomobildir. Yapıldığı yıllarda bir eşi, bir rakibi olmadığı da gerçek. Geçen sayıda haber olarak gördüğünüz İzmir"den Özgörkey"lere ait, Amerika"da bir galeriden satın alınan kırmızı Amphicar"ı, Editörümüzün ricası üzerine Çeşme"de denize indirerek test ettik.

1961 yılında, Almanya"nın Lübeck şehrinin Schlutup kasabasında, Deutsche Industrie-Werke adlı şirket ile dünya pazarına amfibik (karada ve denizde yaşayabilen) otomobil üretmek için kurulan bu ilk markanın, Lübeck"deki iki senelik kısa üretimi, 1962 yılında Batı Berlin"deki Deutsche Waggons und Maschinenfabrik GmbH. şirketinin, Industrie-Werke Karlsruhe (IWK) fabrikasında, bölgenin zenginlerinden Quandt Ailesi"ne ait "Quandt Group" tarafından Berlin, Borsigwalde"de üretimine devam edildi. Program dünya pazarı olsa da, Amerika hedef seçildi. Almanya"da pazarlanması hiç düşünülmedi. Trippel"in kreasyonu zekice fakat inanılmaz bir çılgınlıktı.

Trippel, metal bir gövdesi ve kutu kesitli profilden metal bir iskeleti olan, şasisiz, cabrio stilinde tasarladığı otomobilinde, motoru arkaya yerleştirdi. Otomobilin suda kullanılacağını göz önüne alarak gövde sac panellerini su sızmasına karşı elektrik kaynağı ile birleştirdi. Bu dört kişilik cabrio normal bir otomobilden farksız, ilaveten de bir deniz motorunda olan özellikleri taşıyordu. Önce, otomobilin motoru için Mercedes-Benz, BMW ve Borgward ile görüşmeler yapan Trippel, neticede en uygun gördüğü İngiliz, Standart-Triumph"ın Herald 1200 otomobilinin 1147 cc hacimli 4 silindirli 38,3 beygir gücündeki benzinli motorunda karar kıldı. O yıllarda küçük arabaları Avrupa ve Japonya"dan ithal etmekte olan Amerika, bu otomobile çok ilgi gösterdi. 1961–1968 yılları arasında üretilen 3.878 Amphicar"ın 3.106 adedi Amerika"da satıldı.

Otomobili 1967 yılında Amerika"da televizyonda gören Minster, Ohio"lu bir Amerikalı bakın ne diyor: “Bu acayip otomobili ilk defa bir Pepsi reklamında tesadüfen gördüm ve şaşırdım. Yolda giderken hiç durmadan aniden denize yöneldi ve suda yoluna devam etti. "Aman ne güzel, keşke benim de böyle bir arabam olsaydı" diye düşünceye daldım. Ertesi gün ilk işim bir Amphicar aramaya başlamak oldu”. Mesleği otomobil motor mekaniği olan Ohio"lunun kendi restore ettiği, bugünün klasiklerinden birkaç otomobili olmuştu. Kısa zamanda, denizin olmadığı, nehir ve gölün çok az bulunduğu Güney Dakota"da Aberdeen"de bir kaportacının atölyesinde onarılmayı bekleyen bir tane buldu, anlaştı ve aldı. Mesleği gereği, motoru, kendisi tamamen onardı ve yeniledi. Gövdede ise, bu işi iyi bilen bir tamircinin titiz çalışması sonucu, Amphicar fabrikadan çıktığı günkü durumuna geldi.

Tekerleklerin ve pervanelerin tek anahtarla çalıştığı, aynı motorun hem karada hem denizde kullanıldığı Amphicar"ı ile Loramie Gölü"ne giren Ohio"lu, üstü açık otomobilinde, direksiyonda, güneş gözlüklerini takmış, kolunu kapıya yaslamış, eşi yanında, küçük yaştaki oğlu arka koltukta ve can yeleği boynunda, ne enteresan bir tablo değil mi? Deniz gezintisine giderken otomobil dışında bir tekneye, tekneyi taşıyacak bir römorka da ihtiyaç yok, inanılmaz sürpriz bir araç. Tabii bunlar işin kolay ve zevkli tarafları. Ama "Be canım kardeşim Trippel, sen bu arabayı suya sokacaktın da, neden fiberglass kullanmadın, sac yaptın, elektrik kaynaklarınla 3.000"den fazla otomobil ürettin, pahalıya mal ettin? Herhalde bir bildiğin vardı" diyelim ve bu tekniği fazla karıştırmayalım. Ancak bir otomobili denize sokup, tuzlu suda yüzdürüp, çıkınca tatlı su ile her tarafını yıkayıp, sonra bilhassa paslanma olasılığı kuvvetli kısımları "havlu" ile kurulamak ve suda kullanıldığında her 5 saatte bir arabanın 32 grasörlüğüne gres yağı basmak da pek kolay ve zevkli bir iş olmasa gerek. Bu işler aksatıldığında Amphicar çok çabuk paslanıyor.

Kara kullanımında, otomobilin bağımsız ön süspansiyonu Mc Pherson amortisörlerle, arka ise uzunlamasına ve yatay yerleştirilmiş kollarla gerçekleşiyor. 6.40 x 13 ölçülü lastikleri olan ön ve arka tekerleklerde Lockheed"in hidrolik kampana frenleri var. Sudan çok etkilenen de bu aksamlar. Herald 1200 motoru 120 km hız yapabilse de, Amphicar karada 109, suda 12 km"den fazla hız yapamıyor. Torku, 2500 devirde 7,8 mkg olan motor, 100 km"de 9,6 litre benzin tüketirken, suda yarı hızla seyrettiğinde harcadığı yakıt saatte 2,3 litre. 47 litre kapasiteli yakıt tankı öndeki bagajın ön cam altındaki bölümünde. 1965 yılı sonunda Triumph, Herald 1200"ün motor gücünü, silindir hacmini değiştirmeden 48 beygire çoğaltınca, motorun devri de 4750"den 5200"e yükseldi. Yani 1965"ten sonra Amphicar"ın da motoru kuvvetlendi. Yeni motor karada 0-100 km"ye 23 saniyede erişir oldu. Motorun torku da 2250 devirde 8,4 mkg"ye yükseldi. Yapılan testlerde beklenilen 70 mil (112 km) hız, bazen göstergede 80 mili (128 km) buluyor. Ancak en yüksek hızın 50–55 mil (80–88 km) olarak kabul edilmesinin daha gerçekçi olacağı düşünülüyor. Yeni, yani 48 beygirlik motor karada, 1 galon benzinle 35 mil yapabiliyor. Engebeli arazide kullanıldığında ise Amphicar, 42 derecelik bir meyili, bir dağ keçisi gibi tırmanıyor.

Hem karada hem suda kullanılan, tamamen senkronize 4 hızlı, Wuppertal"deki Alman Hermes fabrikasının özel ürettiği şanzımanı ve 38,3 beygir gücündeki motorla 0-82 km"ye 25 saniyede erişebiliyor. Yerden kumandalı vites kolu yanındaki, suda çalışan ikinci şanzımana bağlı kısa kol ile arkadaki Danimarka malı 32 cm çapında ve 3"er kanatlı iki plastik pervanenin ileri ve geri hareketleri kumanda ediliyor. Amphicar"ın elektrikle çalışan ve teknelerde kullanılan bir de "sintine" motoru var. Bir pompa olan bu motor, suda seyir halinde iken, otomobilin motor bölümüne dolan suyu devamlı boşaltıyor. İki hortumu olan motorun su boşaltma kapasitesi ise dakikada 6 galon. Amphicar"ın karada kullanımı aynı bir otomobil gibi. Tek direksiyonla suda da kullanılan araç, aslında ne tam bir otomobil, ne de tam bir deniz motoru. Karada giderken karayolları, denizde giderken tekne kullanma şartnamelerine uysanız da, ayrıca melez (hibrid) Amphicar"a özel, bilinmesi, uyulması, yapılması gereken önemli şartlar var. Öncelikle, suya girmeden, kullanma kitabının belirttiği tüm noktalar batma tehlikesine karşı iyice kontrol edilmeli. Sahil Koruma"nın şart koştuğu, motor kabini içindeki suyu ve oluşan buharı ön sol çamurluk üzerindeki ızgaradan üfleyerek dışarı atan (Avrupa versiyonunda bu ızgara yok) standart ekipman sintine motorunun otomobil suya girmeden birkaç dakika önce çalıştırılması gerekiyor. Kapı içleri altındaki ikinci emniyet kolu ile öndeki bagaj kapağının da yine suya girmeden önce kilitlenmesi çok önemli. Bu üç uyarı, ön panelde, torpido gözü kapağında stiker olarak görülüyor.

Suya, 4 vitesli şanzımanın birinci vitesi ile giriyorsunuz. Sonra vitesi boşa atıp, ayağınız debriyaj pedalında iken, pervaneleri kumanda eden ikinci vites kolunu küçük bir hareketle ileri pozisyona getirerek suda ilerliyorsunuz. Hız vermek için gaz pedalına dokunmak yeterli, geriye gitmek içinse yine debriyaj pedalını kullanarak küçük kolu geri pozisyona çekiyorsunuz. Ancak fren pedalı suda geçersiz. Yavaşlamak için gaz pedalı ile hızı azaltıyorsunuz. Amphicar"a bir sürat motoru olmadığından sakin, düz bir deniz yüzeyinde, saatte 18 km hız yetiyor. 5000 devir ise tehlikeli kırmızı çizgi fakat devir göstergesi yok. Bugüne kadar Amphicar ile ilgili önemli bir kaza kaydı olmadı. Ama suda iken her an bir kaza olması muhtemel. Bu sebepten otomobil olduğunu kabul ederek yüzme bilmeyenlerin (suda iken) binmemesi lazım. Zira Amerika"da, bir Amphicar Sahipleri Kulübü"nün yüzme bilmeyen başkanı, öndeki bagaj kapağı üzerinde otururken düştü ve boğularak öldü. Evet, bagaj önde, motor arkada. Benzin deposu, yedek tekerlek, kriko ve varsa çapa bagajın üç ayrı bölümüne yerleştirilmiş. Bagaj kapağı üzerinde karada ve denizde kullanılabilen korna ve tekne burun lambası var. Ön çamurluk üzerine, (yurtdışında) tekne tescil kayıt numarasını (deniz plakası) yazmak mecburi. Ayrıca ön ve arkada, normal otomobil plakası da şüphesiz bulunmalı.

Sol çamurluk üzerinde, sintine motorunun suyu püskürttüğü krom ızgaranın altında, iki yanda, boydan boya, bir iskeleye yanlamasına yanaştığında, yan panel ve kapıların korunmasını sağlayan bir krom çıta var ki, Özgörkey"lerin Amphicar"ında bulunmadığı gibi, Koç Müzesi"ndeki beyaz renkli örneğinde de yok. Türkiye"ye ilk gelen Amphicar olduğunu tahmin ettiğimiz Hülya Koçyiğit"in mavi renkli otomobilinde olup olmadığı da meçhul. Yan açılan motor kapağı üzerinde iki yönlü, hava giriş ve çıkışını gerçekleştiren ızgara görünümlü solungaç yırtıkları var. Kapak üzerindeki çubuk, tekne kıç lambasını taşıyor, küçük bir flama tarzı bayrağı buraya asmak da olası. Sahil Koruma"nın şartnamesi olan bu çubuğu, karada giderken sökebiliyorsunuz. Arka çamurlukların kuyruk tasarımı, suyu yanlarda motordan uzak tutuyor. Egzoz çıkışı da öyle, sol arkada geri lambasının hemen yanında ve su seviyesinin üstünde yer alıyor. Arka tampon koruyucularının ilginç şekli, Amphicar"ı çekmek-bağlamak için tasarlanmış.

Denizde bir otomobil sürüyor hissini veren 39,8 cm çapındaki normal otomobil direksiyonu, göbeğindeki korna düğmesinde, Volkswagen"inkine benzer, Berlin"de fabrika yakınındaki tanınmış bir şatonun amblem resmini taşıyor. Ön tabloda hız göstergesinden başka, benzin, hararet, amper, yağ basıncı göstergeleri ile elektrikli bir saat de var. 12 Volt, 32 Amper"lik bir akü ile çalışan elektrik sisteminde (1965"te 34 Amper oldu) farlar, su geçirimini önlemek için özellikle "Sealed Beam" (Amerikan standartı "Atom" farlar) seçildi. Regatta Kırmızısı, Fjörd Yeşili, Lagoon Mavisi ve Beach Beyazı olmak üzere dört standart rengi olan Amphicar"ın çok az opsiyonu, yani seçeneği vardı. Radyo ve anten beraberce 63 dolar, kendine özel aksesuar çapa 13 dolar ve 4 adet deniz giysisi 50 dolara alınabiliyordu.

Ne çok iyi bir otomobil, ne de çok iyi bir deniz motoru olan Amphicar"ın koltukları rahat değil, arka koltuk ayak mesafesi ise sıkıntı veriyor. Yüksek hızda motor sesi çok gürültülü olduğundan, radyoyu duyabilmek zorlaşıyor. Amerikan otomobil medyası "Ne bir Corvette"e, ne bir MG"ye, ne de bir Chris-Craft"a benziyor" sözleri ile Amphicar"dan hoşlanmadıklarını göstermiş olsalar da, New York kuruluşu Amphicar Corporation of America, 8 yılda üretilen 3.878 otomobilin 3.106 adedini, önceleri 3.031 dolara, 1967"de de 3.137 dolara, 71 bayi kanalıyla pazarlayarak sattı. Amerika"da ördek avında çok tercih edilip kullanılırken, çok az sayıda Almanya"da bulunan örnekleri, Berlin Polisi"nce ve denizde kurtarma operasyonlarında kullanılan Amphicar"ın üretimine 1965"te son verildi. Eldeki otomobiller 1968 yılında şirket iflas edene dek satıldı. 1962 yılında yüzerek Fransa"dan İngiltere"ye geçmiş olmasına rağmen, ancak 1964 yılından sonra girebildiği İngiltere pazarı için 99 Amphicar sağ direksiyona çevrildi.

Amerika"da olduğu gibi, Almanya"da da Amphicar"ı kullanmak için kara ve deniz ehliyetlerinin ikisine de sahip olmak gerekiyor. 25.000 adet üretilmek üzere planlanan ancak çıkan problemlerle iflas ederek 3.878"i geçemeyen otomobil, Almanya"da, 1960"larda iyi bir spor otomobil alınabilecek fiyata, 12.000 DM"ye (Alman Markı) satıldı. Şirketin iflasından üç sene sonrasına kadar, yeni arabalar fabrikada mevcuttu. Bu sebepten bol yedek parça bulunabiliyordu. Son modeller Triumph Herald 13/60"ın 1296 cc motorunu kullandılar fakat motor güçleri değişmedi. Amphicar sahipleri motorlarından dolayı Triumph Sahipleri Kulübü ile de bağlantılıdırlar. Bu arada, amfibik araçların tarihçesine, merak edenler için, şöyle bir göz atalım. İlk ciddi çalışma, 1803 yılına kadar iniyor, evet yanlış okumadınız. 1886"da ilki tanıtılan otomobilden 83 yıl önce. Nasıl mı?

Amerika"da, Philadelphia"lı Oliver Evans, buhar gücü ile çalışan, yaklaşık 20 ton ağırlığındaki aracını, dubalar üzerine bağladığı yatay direkler üzerine yerleştirerek suda da gidebilmesini sağladı. 1803 yılındaki bu olaydan yüz yıl kadar sonra yine Amerikalı William Mazzei, 1917"de Washington, Seattle"da normal ölçülerden daha büyük Hydrometer (veya Hidromotor) adlı, Continental marka bir motorla çalışan, daha çok bir deniz aracına benzeyen ve karada 60 mil yapabilen aracı ile suda 25 mil hız yaptı. Aynı yıl Ohio, Canton"da George Monnot, otomobil-kamyon karışımı tasarımlı "Hydrocar" adlı aracını tanıttı. Monnot, 4 silindirli Hercules bir motorla karada ve suda gidebilen bu aracıyla, Birinci Dünya Savaşı başlarında, Amerikan Ordusu"nun dikkatini çekmek için çok çalıştı. Fakat ordu böyle bir araca ihtiyaç görmedi. Sivil pazarda da, o günlerde böyle bir projeye yatırım yapacak finansal güç yoktu.

18 Temmuz 1908 Darmstadt, Almanya doğumlu Hans Trippel"in de bu tarihçede önemli yeri var. Ferdinand Porsche"nin Schwimmwagen"inden çok önce, 1932"de kendi ismi ile Saarland"da yüzen otomobil üretimine başlayan Trippel, önce 4x4 bir araç üzerinde Adler ve Opel motorlarını denedi ve bu motorlarla, Almanya"nın Fransa"yı işgal ettiğinde, Molsheim"daki Bugatti fabrikasında Alman Ordusu için 1.000"den fazla Trippel SG6/38 ve Trippel SG6/41 amfibik araçlarını üretti. Kendi projesi yarım kalan Trippel, Amphicar çalışmalarına savaşın hemen bitiminde başladı. O günlerde İsveçli Saab da karada, suda ve ormanda kullanılabilen, tasarımı Björn Karlstrum"a ait "Skogmatros" adlı aracı geliştirdi. Araç, ön görünümü ile Schwimmwagen"in bir taklidiydi. Bu projeye de destek çıkmadı. Amerika ve Almanya"nın ordularında çok yarar gördükleri amfibik araçlara Ruslar ancak savaştan sonra önem verebildiler. Küçük arazi aracı GAZ 69, modifiye edilerek, 1950 yılında GAZ 69 MAV adı ile amfibik olarak kullanılmaya başlandı. Amerikan DUKW"nin bir kopyası olan BAV 485 de, 1952 yılında Zis 157 şasisi üzerine yapıldı. Çekoslovaklar da Tatra"nın bir amfibik aracını yaptılar.

Savaş sırasında Amerika, GMC"nin DUKW aracından başka Dodge, Ford ve Studebaker"ın amfibik araçlarını da kullandı. Müttefiklerden İngiltere; Morris, Terrapin, Thornycroft ve MCC/Nuffield, Fransa; Marmon-Bocquet markalarının zırhlı amfibiklerinden çok yararlandı. Almanların da bu araçlara eşdeğer büyük, paletli amfibiki ise Maybach motorlu 300 beygir gücündeki Sachsenberg"di. 1934 yılında yarış otomobili sürücülüğü eğitimi de almış olan Hans Trippel, 30 Temmuz 2001"de öldü. Yıllarını harcadığı amfibik otomobillerinden Amphicar, her ne kadar başarılamamış bir proje olarak kabul edilse de, bugün birçok ödül almış bir koleksiyon otomobilidir ve bilinen 450 adedi Amerika"da hâlâ hayattadır. Amphicar"ı yaşatmaya çalışan Mississippi ve New York"taki iki owner"s club ile California"da tüm parçalarını satan firma dışında, istenildiğinde satın alınabilecek birçok Amphicar bulmak da olası.

Bugün amfibik bir otomobili seri olarak Michigan"daki Gibbs Technologies (Süratli Amfibik Teknolojisi) adlı firma üretiyor. Gibbs"in 2004"te tanıttığı "Aquada" ile 2006"da tanıttığı "Humdinga" adlı 4x4 konsept aracı, günümüz teknoloji ve tasarımlarına sahipler. "Quadski" ise firmanın yine 2006"da ürettiği motosiklet-jetski tarzı bir araç. Bunlardan başka, Güney Carolina"da 2006"dan beri Cami Hydra Spyder, 1979"dan beri de Rinspeed sQuba, İsviçre"de 16 ayrı model amfibik araç, yine bir Amerikan şirketi "Water Car" ise, istek üzerine her türlü amfibik aracı üretiyor.

marka: Amphicar
model: 770
üretim yılı: 1964
üretim yeri: Almanya
üretim adedi: 3878
gövde modeli: 2 kapı cabrio
kapı sayısı: 2
yolcu adedi: 4
motor: Triumph Herald, 4 silindir, OHV, arkada, 70 cu. inch (1147 cc), benzinli, 38,3 beygir, 4750 devir
çap x strok: 6,93 x 7,6 cm
elektrik sistemi: 12V, 32 Amper
maksimum hız: karada 11 km/s (7 mph), denizde 104,6 km/s
0-60 mph: 43 sn
dingil mesafesi: 209,98 cm
uzunluk: 432,58 cm
genişlik: 156,50 cm
yükseklik: 151,99 cm
ağırlık: 1040,98 kg
ön iz genişliği: 121,20 cm
Arka iz genişliği: 126 cm
lastik ölçüsü: 6.40 x 13
Editör: TE Bilişim