Bu inançlar insanlara veya kültürlere göre değişse de bir çok denizci ülkede anonim olarak bilinir ve bu inançlara göre davranılır.

Bilinmezin çok olduğu eski devirlerde bu inanışlar ciddi kabul görmekteydi. Ancak, teknolojinin geliştiği bu dönemlerde bile denizciler hala bir kısmına inanırlar ve ona göre davranmaya çalışırlar.

Kuşaktan kuşağa yıllarca aktarılan bu inançlar, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin aynı kalabilmektedir.

Örneğin, en bilinen inançlardan biri olan fiziksel ve ruhsal olarak erkeklere göre daha zayıf olduğu düşünülen kadının denizlerde yerinin olmamasıdır. Çünkü gemide bulunan kadının her zaman erkeklerin ilgisini çekeceği, bu nedenle dikkati dağılan gemicilerin işlerini hatalı yapacağı, kazaların meydana geleceği düşünülürdü.

Günümüzde kadınların başarılarını ispatlaması ile geçerliliği olmayan bu inanış eski dönemlerde pek kabul görürdü.

Bunlardan en bilinen bir kaç tanesini paylaşacak olursak;

  • Özellikle 1700’lerde muz meyvesinin kötü şans getireceği düşünülürdü. Sefer sırasında fermantasyon ile zehirli gaz çıkaran muzun, gemicileri öldüreceği ve hevenklerde saklanan zehirli
    örümceklerin de personeli zehirleyeceğinden korkulurdu.
  • Gemi ile beraber koşturan yunuslar her zaman iyi olaylara işaret eder, ama her görülen köpek balığı da kötü olaylara işaret kabul edilir, hatta kaçınılmaz bir ölüm yaşanacağı beklenirdi.
  • İncil ya da başka bir kutsal kitap, çelik bir kutuya konulup, geminin en yüksek direğine asılır, gemi çürüğe çıkana kadar yıllarca tutulurdu. Kutsal Kitabın gemiyi sürekli koruyacağına inanılırdı.
  • Osmanlı Donanmasında da çelik bir kutuya konulan Kur’an, her geminin grandi direğine saklanırdı.
  • En komik olanı ise hala bazı insanlar tarafından inanılan köprü üstünde ıslık çalmanın uğursuzluğudur. Çalınan her ıslığın, fırtınaya davet çıkaracağı ve rüzgarı çağıracağı zannedilirdi.
  • Geminin ömrü boyunca bereket ve şans içinde seferler yapması için inşa edilirken, ilk kaynak atıldığında omurgasına madeni bir para kaynakla yapıştırılırdı. Günümüzde de bu inanış hala kabul görmektedir. İnşa ettiğimiz bütün gemilerimizde törenle bu para yapıştırılmıştır.
  • Gemiye ilk adımınızı sol ayakla ile attıysanız seferde sizi felaket beklediğine inanılır. Sağ ayakla adım atılmasının uğuruna inanılır.

Bu inanışların bir kısmı İncil’e de dayanmaktadır. Bunların belki de en yaygın olanı, Cuma günleri sefere başlanacak en kötü gün olduğudur. Çünkü İsa’nın Cuma günü çarmıha gerildiğine inanılırdı.

Aynı şekilde pazar günü de İsa’nın yeniden dirileceğine inanıldığı için sefere başlanacak en uygun gün kabul edilirdi. Öyle ki “Sunday sail, never fail” lafı çok meşhur bir söylemdir.

Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insanoğlunun doğa karşısında her zaman aciz olduğu düşünülebilir. Denizciler yeteneklerinin de ötesinde doğa ile savaşlarında acizliklerini, bir şekilde koruyucu inançlar üreterek yenmeye çalışmışlardır.

Hala da bu inançların bir kısmı kabul görmektedir. Yüzlerce yıldır atalarımızın inandıklarına biz de hala inanıyorsak, kim bilir belki de bu inançlarda gerçek payı vardır diye düşünülebilir.

Editör: TE Bilişim