Çeşme'ye yeni marina...

Çeşme, yeni ve modern bir marinaya daha kavuştu. Çeşme Merkez’de yer alan Çeşme Marina’da tekne bağlama işlemleri yapılmaya başlandı. Karadaki tesislerin, lokanta ve mağazaların açılışına ise günler kaldı. Devlet protokolünün vereceği randevuya göre de resmi açılış yapılacak.

Marinanın inşaat ve işletmesini, 25 yıllığına yap işlet devret yöntemiyle, İbrahim Çeçen Yatırım Holding ile Camper&Nicholsons Marinas ortaklığı üstlendi. Çeşme Marina’nın Genel Müdürü Can Polat, denizde 400, karada 100 tekne kapasiteli marinada, boyu 60 metreye kadar olan mega yatlara da hizmet vereceklerini söylüyor.

Çeşme, İstanbul ve Güney Ege kıyılarının ortasında yer alması nedeniyle de, sürekli bağlayacak teknelerin yanı sıra, her yıl İstanbul’dan güneye inen ve sezon sonunda da kuzeye çıkan teknelerin uğrak noktası olacak. Daha marina hizmete açılmadan, geçtiğimiz yıl sadece elektrik-su almak ve birkaç günlüğüne kalmak için 900 tekne limana girmişti. Marinanın tam hizmet vermesiyle birlikte bu sayı artacak.

Çarşıda ünlü markalar

Ayrıca Çeşme’nin tatil ve eğlence merkezi olarak cazibesinin yükselmesi nedeniyle, Bodrum ve Göcek’ten de yeni tekneleri çekmesi bekleniyor. Anlaşılan o ki, Çeşme Marina 1000’in üzerinde tekne için uğrama ve sezonluk liman, 400 tekne için de sürekli bağlama limanı olacak.

Bir şehiriçi marinası olan Çeşme Marina, çevresinin sosyal ve ticari hayatına da canlılık getirmeyi amaçlıyor. 41 üniteden oluşan çarşı alanında, Polo Garage, Babylon, Gant, Vakko Cruise, North Sails, Mudo Marine, Mado, Burger King, D&R, TeknoSa, CarrefourSa, Slam, Helly Hansen, Azimut, Nike, Quiksilver gibi Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen markalarının mağazaları var. Ayrıca Tuval Restaurant, Port Balık, Bonjour, Sir Winston House, Kumrucu Şevki, Milestone, Room Marine, Furun, Zeytin vs., Marinada, Blue Crab da marinada yer alıyor.  

Çeşme’de halen, Setur Altınyunus, Dalyan Belediye ve Alaçatı Port marinaları hizmet veriyor.

Nerede, ne yenir?

Çeşme’nin rüzgarı bol, havası temizdir. Denizi temiz ve açık mavidir. Yaz sezonu iki buçuk ay sürer. Kış aylarında termal ve sağlık turizmini devreye sokabilecek vizyona sahip yöneticiler olsa, 12 ay boyunca tatil beldesi olabilir.
Çeşme, damak tadının doruğa çıktığı bir lezzet beldesidir aynı zamanda. Çeşme’nin iki kilometre yanındaki Ovacık Köyü’nde yetişen sebzelerin, özellikle soğanın lezzeti müthiştir. Deniz suyunun ısısı ve tuzluluk derecesine göre de balığı ve deniz ürünlerinin kendine özgü tadı vardır. Sakızlı dondurması, tatlı ve kurabiyeleri dayanılmazdır.

Çeşme’de, Dalyanköy’de, Alaçatı’da çok sayıda, balıkçı, sulu yemek yapan lokantalar, ızgara ve pide salonları vardır. Çeşme’de, benim favorilerim şunlar:

Sulu yemekler için, çarşı içinde İmren Lokantası ve Hanımeli Lokantası. Ilıca’da Kumrucu Şevki’de kumru, Dost Pide’de, çorba, pide, lahmacun ve ızgara çeşitleri. Dalyan’daki Bani Restoran’ın deniz mahsulleri ve Ege otlarıyla yaptıkları mezeler ve ara sıcakları çok iyi. Üzerine tatlı olarak çarşı içindeki Rumeli Pastanesi’nde de sakızlı, karadutlu, Ovacık kavunlu dondurma ve sakızlı muhallebi unutulmamalıdır. 

Çeşme’nin kumrusu

Çeşme’nin nohut mayası ile yapılan kumru sandviçi doyurucu ve lezzetlidir. İçinde, sucuk, sosis, salam, peynir, domates vardır ve turşu ile servis edilir. En ünlü kumrucusu çok sayıda şubesi bulunan Şevki’dir.

KAPTANIN MUTFAĞINDAN

Balık pastırmalı levrek

Bu haftaki tarifimiz, Dalyanköy’deki Bani Balık Lokantası’ndan. Kullandıkları balık pastırmasını Akya balığından kendileri yapıyor. Bu iş biraz uzun ve zahmetli. Hazır balık pastırması almakta fayda var. Levrek balığı fileto haline getirilir. Kılçıkları cımbızla alınır. İnce dilimler halinde kesilen balık pastırması, fileto balığın içine konur, ayrıca kuşkonmaz, arapsaçı (yoksa biraz dereotu), ince uzun şeritler halinde çeçil peyniri (dil ya da kaşar da olabilir) ilave edilir. Rulo haline getirilir ve ızgarada ağır ateşte pişirilir. Üzerine eritilmiş tereyağı ile servis edilir.

“Alaçatılı”

Çeşmeli yazar Mehmet Culum’un yazdığı “Alaçatılı” adlı romanı, XIX. yüzyılın sonlarını da içine alan, yakın tarihimizi, Türk ve Rum iki ailenin aynı taş evde yaşadıkları acı tatlı olayları yalın bir dille anlatır. Bir solukta okunacak kitabın öyküsü kısaca şöyle: Rum ailenin 1890 yılında Sakız Adası`ndan Alaçatı’ya gönüllü göçü, Boşnak ailenin Balkan Savaşları’ndan sonra nüfusunun çoğu Rum olan Alaçatı’ya zorunlu yerleştirilmesi, Rumların Birinci Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki yönetimince Sakız Adası’na geri gönderilmeleri, Yunanlıların

15 Mayıs 1919’da Alaçatı’da Osmanlı yönetimine son vermeleri... İkinci Dünya Savaşı günlerinde Sakız Adası’nın Alman uçaklarınca bombalanması sonucu Rumların Türkiye’ye sığınmaları, yaşamları taş evde kesişen farklı kültürlerden iki gencin savaş koşullarında alevlenen yasak aşkları, Rum ailenin Kıbrıs ve İngiltere üzerinden Yeni Dünya’ya göçü ve New York’lu avukatın Alaçatı’da köklerini araması... (April Yayıncılık)

Editör: TE Bilişim