On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında İstanbul önemli bir liman merkeziyken Boğaziçi'nde ulaşım Sultan Abdülmecit dönemine kadar kayıklarla yapılıyordu. Deniz taşımacılığını günün koşullarına uydurmak amacıyla Padişah Abdülmecit döneminde, yeni bir ulaştırma işletmesini Hazinei Hassa Vapurları İdaresi adıyla hizmete koydu. Bu kuruluş, 1843 ylında Osmanlı'ya yarar sağlayan anlamına gelen Fevaidi Osmaniye adını aldı.

                Fevaidi Osmaniye Şirketi'nin yeniden yapılanması ile Köprü, Kadıköy, Adalar arasında vapurların dumanları gözükmeye başladı. Artık Türk vapurlarının uluslar arası kurallara uygun, düzgün seferlere başlaması sağlanmıştı. Hazinei Hassa Vapurları İdaresi'nden yirmi vapur devralan Fevaidi Osmaniye "Civar" anlamına gelen "Sevahili Mütecavire" hattında Üsküdar; Kadıköy ve Adalar'a, "yakın sahiller" anlamına gelen "Sevahili Karibe" hattında İzmit, Gemlik, Te-kirdağ, Bandırma ve Gelibolu'ya; "uzak sahiller" anlamına gelen "Sevahili Baide" hattında da Selanik, İzmir, Varna, Samsun ve Trabzon'a seferler düzenleniyordu.

                Boğaziçi'nde ilk açılan hat Üsküdar Hattıydı. Boğaziçi'nin diğer iskelelerinde yabancılara tanınan imtiyazdan yararlanan biri İngiliz diğeri Rus olmak üzere iki yabancı bandıralı geminin 1849 yılında yolcu taşımaya başlaması, Fevaidi Osmaniye idaresi'nin Hümapervaz vapuru ile yabancı bandıralı gemiler arasında rekabetin başlamasını sağladı. Bu rekabet 1851 yılına kadar sürdü ve Şirketi Hayriye'nin kurulması ile Osmanlı'nın lehine sonuçlandı.

                25 yıl süreyle Boğaziçi'ne gemi işletme hakkı ile kurulmuş olan Şirketi Hayriye'nin ilk gemileri; İstinye, Mirgün, Sarı-yer, Anadolu adlarını taşıyordu. Daha sonra, Rumeli, Tarabya, Göksu, Beylerbeyi, Tophane ve Beşiktaş adlı altı gemi 1854 yılında sefere kondu. 1864 yılında filo 16 gemiden oluşuyordu ve 1 gemi de Londra'da inşa halindeydi. Adalar ve Kadıköy'e işleyen gemiler Fevaidi Osmaniye tarafından işletiliyordu. Boğaz'da çalışan Şirketi Hayriye gemileri-nin büyük rağbet görmesi nedeniyle, Şirke-ti Hayriye'den üç gemi satın alarak Adalar - Kadıköy, hattında işletmeye başladı.

                1870 yılında Şirketi Hayriye'nin yeni inşa ettirdiği Azimet, Rahat ve Selamet adlı üç gemiden Rahat'ı Fevaidi Osmaniye satın aldı. Bu kuruluşun unvanı aynı yıl şirketin unvanı İdarei Aziziye olarak değiştirildi ve bu yeni kuruluş, Adalar'la Kadıköy vapur seferlerini 1878 yılına kadar devam ettirdi. Yine 1870 yılında Şirketi Hayriye tarafından Üsküdar - Kabataş arasında araba vapuru çalıştırma fikrinin doğmasıyla, dünyada ilk kez makineli olarak 26 Suhulet ve 27 Sahilbent araba vapurları yandan çarklı olarak inşa ettirildi.

                1878'de İdarei Aziziye'nin kaldırılma-sıyla kurulan İdarei Mahsusa faaliyette iken, Galata ile Haydarpaşa arasında vapur  seferleri yapmak üzere Anadolu Şimendiferleri'ne de yetki verilmişti. Üsküdar ile Beşiktaş'ı ve Haydarpaşa'yı bağlamak üzere Şirketi Hayriye, Anadolu Şimendiferleri ile İdarei Mahsusa arasında beş yıllık bir anlaşma imzalandı.

                İdarei Mahsusa 1901 yılında biletleri kartona basılı şekle getirdi. 1902 yılında ilk kez pervaneli gemi in-şasına başlandı. 47 Tarzınevin ve 48 Dil-niş'in inşa ettirilerek Boğaz'da sefer yapmaya başladı. Dört yıl sonra da İngiltere'den çift pervaneli gemi-ler (59 Kamer ve 60 Rağbet) getirildi. Şirketin unvanı Osmanlı Seyri Sefain İdaresi oldu. Seyri Sefain İdaresi, özellikle İstanbul ve Kadıköy kıyılarının ulaştırması önemli gördüğünden, Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Fransa'ya sipariş ettiği Moda, Burgaz ve Kadıköy ge-milerini bu hatta çalıştırdı.

               Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla şirket yeniden re-organize edildi ve  1923 yılında 597 sayılı yasayla Osmanlı Seyri Sefain İdaresi, Türkiye Seyri Sefain İdaresi unvanını aldı. Bu idare, Anadolu Demiryolları İdare-si'yle birlikte, köprüye bağlanan ahşap is-keleden Haydarpaşa - Kadıköy arasında yolcu taşımasını, Halep, Basra, Bağdat ge-mileriyle sağlamaya çalışırken, İngiliz şir-ketinden Kınalıada, Maltepe, Pendik gemi-lerini satın almış ve 1927 yılında Fransa'ya sipariş ettiği Heybeliada, Kalamış gemile-rini bir yıl sonra yurda getirerek sefere koymuştu. Pendik ile Köprü ve Yeşilköy arasında-ki sahil taşıması ile Adaları kapsıyordu.

                1933 yılında idare  üç bölüme ayrılarak, Akay Denizyolları, Fabrika ve Ha-vuzlar Müdürlükleri olarak faaliyetlerini sürdürdü. Bu günkü Şehirhatları İşletmesinin faaliyetlerini sürdüren Akay İdaresince Suvat ve Ülev vapurları Almanya'ya sipariş etmiş ve Şirketi Hayriye'den de 69 ve 70 numaralı gemileri satın almış, gemilere Göztepe ve Erenköy adları verilmiş, ayrıca Bağdat, Basra ve Halep gemileri de Anadolu Demiryolları idaresin-den satın alınmıştı.

                1938'de kurulan Denizbank zamanında Suvat ve Ülev gemileri yurda getirildi ve Banka, deniz sanayinin kurulması için faaliyete geçeceği sıralarda 1939 yılında faa-liyetine son verildi.

                1939'da ku-rulan bu işletme zamanında Haliç Şirketi, İstanbul Belediyesi'nden devralındı ve Bahigo Suvat vapuru 1943 yılında açılan İzmit Körfez hattına verildi.

                1944 yılında Devlet Denizyolları Umum Müdürlüğü devler limanlarını da kapsayan yeni bir organizasyona giderek "Devlet Denizyolları ve Limanları Umum müdürlüğü" kuruldu. Aynı yıl Şirketi Hayriye'nin imtiyaz hakkı bittiği için  filosundaki vapurlar ve mal varlığı Devlet Denizyolları ve Limanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Şehir Hatları Müdürlüğü'ne devredildi. 15 Ocak 1945 günü Şirket-i Hayriye, fiilen ortadan kaldırılmış oldu. Vapurların bacalarındaki numaralar kaldırılarak, yerine beyaz bir kuşak üzerine Denizyolları'nın ay-yıldızlı, çift çapalı arması monte edildi. Vapur numaraları da büyük bir plakanın üzerine yazılarak, kaptan köşklerinin iki yanına yerleştirildi. 1951 yılında Denizcilik Bankası T.A.Ş. kurularak, Türkiye'de, iç ve dış sularda ulaşım hizmetleri ve devletin tersane, havuz ve benzeri kuruluşların İşletmesi hep bu kuruluşa bağlandı. Özel araba üretiminin yurtiçinde başlamasıyla, kent içindeki yolculuklarda motorlu araç kullanımı artmış ve buna bağlı olarak araba vapuru gereksinimi de artmıştı.

                1959'da Sirkeci- Kadıköy araba vapuru hattı açıldı. 1966 yılında Sirkeci- Kadıköy hattı yerini Sirkeci- Harem'e bıraktı ve bunlara İstinye- Paşabahçe hattı eklendi. Özel araçlar daha çok Üsküdar- Kabataş arasındaki seferleri kullanırken, ağır taşıtlar Sirkeci -Harem bağlantısını kullanıyordu. Saatlerce süren Adalar ve Yalova seferlerinde geçirilen süreleri kısaltmak için harekete geçen işletme, büyük ve rahat üç vapurun siparişini birden verdi. 1952 yılında İstanbul'a gelen bu vapurlarla Adalar ve Yalova'ya ekspres seferler yapılmaya başlandı. Bu iki vapurun dışarıdan satın alınmasına karşılık, yakın hatlarda çalışacak, daha az yolcu alan, daha küçük vapurların inşasına İstinye Tersanesi'nde başlandı. "Köy Tipi" denen bu vapurların ilk ikisi 1956 ve 1958'de hizmete girdi. Bunlar çift uskurlu, çift motorluydu. Daha sonraki yıllarda yine bu köy tipi serisinden üç vapur Hasköy Tersanesi'nde yapıldı.

                Bunlardan ikisi görülen ihtiyaç üzerine İzmit Körfezi'ne gönderildi. Kadıköy ile çevresinin kalabalıklaşmaya başlaması, buna karşılık filodaki vapurların bir hayli eskimiş olması, zaman zaman işletmeyi zor durumlarda bırakıyordu. Hemen dokuz vapurun siparişi verildi. İlk üçü1960'ta, diğer altısı 1961'de İstanbul'a gelen bu vapurlar İskoçya'nın Glasgow tersanelerinde inşa edilmişti. Şirket-i Hayriye'nin de birçok vapurunu inşa eden bu eski tersane, dünyanın en büyük ve en güvenilir gemi inşa merkezlerinden biri olarak tanınıyordu.                                      İngiltere'den getirilen bu dokuz vapurdan sonra, ikisi İstinye Tersanesi'nde, üçü de Camialtı Tersanesi'nde inşa edilen beş vapur daha filoya eklendi. Bu vapurlar çift uskurluydular ve göze çarpan özellikleri, ana direklerinin bacaların üzerinde yer alması, yani bacadan direkli olmasıydı. Biçim olarak İngiltere'den getirilen dokuz vapuru andırıyorlardı. Bu dönemde İstanbul içi deniz hatlarında çeşitli nedenlerle kullanılmayan on altı iskeleyle birlikte toplam seksen üç iskele ile iki tane bağlama iskelesi bulunmaktaydı. Bu iskelelerin yirmi altısı Boğaziçi'nde, sadece altısı Haliç'te kalmıştı. Bir an Boğaziçi'nin içi burkuldu. Bu iskelelerin önceki hallerini görmüş, sonra her birinin yapımlarım tek tek izlemişti. Buralara yanaşan ve bugün adları çoktan unutulmuş o vefakar vapurların gelişlerini, zaman içinde yaşlanmalarını ve sessizce ölüme doğru yapılan o son yolculukların en yakın tanığıydı. Bu son yolculukta, iskelelerin nasıl iç çektiklerini, bir daha asla göremeyecekleri dostlarının hazin sessizliğini yalnızca kendisi duymuştu. Ve yaşam devam ediyordu umarsızca...

                1980'lerde Denizcilik Bankası Şehir Hatları İşletmesi'nin elinde yetmiş dört vapuru bulunuyordu. Bunlardan elli dokuzu yolcu vapuru, geri kalanı da araba vapuruydu. Bu yıllarda İstanbul, artık dünyanın en kalabalık on şehrinden biriydi. Kırsal kesimden gelenlerin sayısı gün geçtikçe önlenemez bir şekilde artmış, yeni yerleşim alanları oluşmaya başlamış, iş bağlantıları yüzünden dünyanın her tarafından gelenlerle birlikte tam bir metropol olmuştu. Yolcu vapurlarının kırk tanesi, araba vapurlarının da on bir tanesi aktif olarak çalışabilmekteydi. 1983 yılında Denizcilik Bankası T.A.O., yönetimsel değişikliğe uğradı. Ana kurumun unvanı Türkiye Denizcilik Kurumu (TÜDEK) olarak değişti. Ertesi yıl tekrar değişerek, Türkiye Denizcilik İşletmeleri ve Türkiye Gemi Sanayi A.Ş. adıyla iki iktisadi devlet teşekkülü haline geldi. Yeni organizasyon içinde Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü, 1985 yılından itibaren, gençleştirme projesi içinde kırk dört adet, değişik kapasiteli yolcu ve araba vapuru siparişi verilerek ekonomik ve teknolojik ömrünü dolduran kömürle çalışan vapurları da kadro dışı bırakmaya başladı.

                1990 yılı içinde tamamlanan bu projeyle Şehir Hatları İşletmesi filosu geçen beş yıl-lık dönem içinde büyük ölçüde yenilendi. Ayrıca, gemi sayısındaki artışla yeni hatlar açılarak hizmet alanları da yaygınlaştırıldı. İşletme bugün 22 ayrı hatta 50 yolcu ve 25 arabalı olmak üzere toplam 75 vapurluk bir filo ile 46 iskeleye günde yaklaşık 1200 sefer yaparak ortalama 200 bin kişi taşımaktadır. Değişik bir ifade ile bir yılda ortalama 75 milyon İstanbulluyu Asya ile Avrupa arasında taşımaktadır.

                İstanbul denince ilk akla gelen simgeler Camiler, Kız Kulesi ile Şehirhatları Vapurları ve İskeleleridir. İşte bu tarihi süreçte Şehirhatları vapurları tarihi İstanbul kentinin vazgeçilmez ve eskimeyen motifleri olmuştur.

Editör: TE Bilişim