22 Şubat 2017 tarihinde KÜDENFOR tarafından Rahmi Koç Müzesi Fenerbahçe Vapurunda Sinema Sanatçısı Ata Demirer ve Sinema Yazarı Tunca Arslan’ın iştiraki ile ”Türk Sineması ve Denizcileşme Süreci” konusunda panel düzenlendi.

"Çekimleri İzmir’de Seferihisar‘ın Sığacık mahallesinde gerçekleştirilen "Olanlar Oldu" filminin konusu şöyle; Zafer ve annesi Döndü Hanım, Ege’nin bir kıyı kasabasında birlikte yaşamaktadır. Yaşı geçmekte olan oğlunun kasabanın güzeli Mehtap’tan ayrılmış olmasına ve hala evlenmemiş olmasına üzülen Döndü, bu gidişata son vermek için harekete geçer. Bu esnada mütevazı teknesinin sorunlarıyla boğuşan Zafer’in yaptığı mavi turda olanlar olur!"

Türk Sineması ve denizcilik üzerine küçük bir araştırma yapayım diye Google’a girdiğini ancak karşısına Özcan Deniz isminin çıktığını anlatan Ata Demirer önceleri Türk sinemasında deniz sahnelerinde deniz manzarası fotoğrafları kullanıldığını denizin film platosu olarak kullanılmasının zor olduğunu belirtti. Demirer Yaman Okay’ın fazlaca deniz sahneli filminden bahsederek bu tarz öyküsü denizde geçen filmlerin denizci millet olma amacına oldukça yaklaşmamıza aracılık edeceğini anlattı. Ata Demirer sözlerine denizle olan kendi hikayesini anlatarak devam etti “ Ben çocukken Bursa’da Burgaz’da deniz kıyısında yaşarken 6-7 yaşlarında babam bana bir çift palet almıştı. Ben denizi görünce heyecanlanırdım. Bursa öyle bir yerdir ki denize de 25 dakika, dağa da 25 dakika mesafedesinizdir. Evimiz denize yakındı. İlk suya kafamı soktuğum an, astronot maske diye tabir edilen maskelerden vardı, o anı unutmuyorum. Kafamı soktum suyun altına bir midye ailesi, horoz binalar, kırmızı şakayıklar, dil balıkları, hayal gücümü patlatan bir şeyler hissettim. Çocukken çok roman okurdum. Jules Verne’in kitapları Denizler Altında 20 Bin Fersah gibi, sanki suyun altında o romanlar canlanıyormuş gibi hissederdim. Denizde balık avlama ile başlayan hikayem bir süre sonra denizsiz yapamamaya doğru gitti. Ardından Cevat Şakir Kabaağaç’lı, Sait Faik’li yıllar geldi. Sürekli okudum.”

Demirer daha sonra babasının Kuşadası’nda charter taşımacılıkla ilgilenmeye başlamasıyla yazları babasıyla çalışarak ilk kez Ege’yi tanıma fırsatı bulduğunu anlattı. Orada babasıyla çalışarak denizci kültürünü öğrendiğini anlatan Demirer bu tecrübelerinin şimdi yaptığı filmlerde ana fikri oluşturduğunu belirtti.

Filmi yaparken yönetmenle çok tartıştıklarını, çok denizci ve gerçek bir dil kullanmanın doğru olup olmadığını konuştuklarını anlatan Demirer o zaman hayallerinin peşinden gitmiş olamayacağını düşünerek gerçek sahneler kullandıklarını anlattı.

Soru-cevap periyodunda ise gazeteci ve denize gönül vermiş kişiliğiyle tanınan Necati Zincirkıran, geçmiş dönem İstanbul’unun tekne sahibi amatör denizci, sanatçı, işadamı ve diğer şahsiyetlerinin deniz tutkularını katılımcılarla paylaştı. Türk amatör denizciliğinin sembol şahsiyeti Merhum Sadun Boro’nun kızı Deniz Kısmet Polat tarafından sorulan “Denizin Ata Demirer’in yaratıcılığını nasıl etkilediği’’ sorusunu ise Demirer, “Hayallerim Denize Sıfır’’ ifadesi ile cevapladı ve denize olan tutkusu ve Türkiye’nin denizcileşerek uygarlaşmasına olan inancını tekrarladı.

Editör: TE Bilişim