Cumhuriyet muhabiri Zehra Özdilek Greenpeace gemisinde bir gün geçirdi.

Uluslararası çevreci sivil toplum kuruluşu Greenpeace’in simgelerinden “Rainbow Warrior” eylem gemisi, “Güneşe yelken aç” sloganıyla çıktığı Türkiye turunda İzmir’in Seferihisar ilçesine geldi. Güneş panellelerinin yaygınlaştırılması amacıyla yola çıkan gemi, geminin mürettebatı ve gönüllü çalışanlarıyla 24 saat geçirdik. Seferihisar’dan tekne ile Rainbow Warrior’un demirlediği yere doğru yol alıyoruz. Gemi tüm ihtişamı ve güzelliğiyle “ben buradayım” diyor. Tekne ile gemiye yanaşıyoruz. Tüm mürettebat ve gönüllü çalışanları bizi kocaman gülümsemeyle karşılıyor. Heyecanla hemen gemiyi keşfe çıkıyoruz.

PKK DEĞİL GREENPEACE

Geminin Amerikalı kaptanı Peter Willcox’u dümende buluyorum. Kaptan Willcox, 1981 yılından beri Rainbow Warrior’da kaptan olduğunu dile getirerek gemideki insanların güvenliğinden ve gemiden sorumlu olduğunu söylüyor. Wilcox mürettebatın kendisine ihtiyacı olduğunda daha çok çalıştığını dile getirerek, “63 yaşındayım. 1981’den beri Greenpeace’de kaptanım. Gemileri araştırma ve tanıtım için kullanılır. 2011’de Greenpeace tarafından bu gemi yapıldı. O zamandan beri dünyanın etrafını iki kez dolaştım. Her gün farklı geçiyor. Dün sabah 8’de uyandık. 12.00’de Bodrum’dan yola çıktık. Seferihisar’a yelken açtık. Çoğunlukla vaktimiz yelkeni rüzgârın yönüne doğru ayarlamakla geçti. Gemiyle Brezilya, Arjantin, Avustralya, Sri Lanka, Yeni Zelanda, Japonya, Güney Kore, Türkiye, İtalya, İspanya, Hollanda, Amerika daha sayamadığım birçok ülkede eylem yaptık” ifadelerini kullanıyor. Kaptan Willcox 20 yıl Türkiye’de kömürle çalışan bir termik santral için eylem yaptıklarını belirterek ilginç bir anısını anlatmaya başlıyor, “Polis o dönem eylemin planlandığı santrala PKK saldırısı olabileceği istihbaratını almış. Bu nedenle bölgede nöbet tutuyor. Bizi görünce PKK PKK diye bağırıyor. Ben de arkadaşımının tulumunu göstererek ‘PKK değil Greenpeace’ dedim” diyor.

[Haber görseli]

Gönüllüler, gemiyi gezmek için gelen çocuklarla vakit geçiriyor, onlara çevre bilinci aşılıyor. Geminin kaptanı Peter Willcox Amerikalı ve 63 yaşında (yanda). Willcox gemidekilerin güvenliğinden sorumlu. Dünyanın etrafını iki kez dolaşmış...

GÜNEŞLE KUTSANMIŞ ÜLKE

Kaptan köşkünde sorumlu Yeni Zelandalı Daniel Mares (56) ile konuşuyorum. Mares 1984’ten beri bu işi yaptığını söyleyerek işinin gece 12’den sonra başladığını belirtiyor. Geminin rotasını belirleyip, geminin etrafını gözlemek ve dinlemekle sorumlu olduğunu dile getirerek, “Yelkenleri rüzgârın konuma göre ayarlıyoruz. Yelkeni rotaya göre ayarlayamadığımızda rotamızı değiştirerek gideceğimiz yerlere farklı yollardan gidiyoruz. Gece 04.00’ten sonra başka bir arkadaşa görevi devrediyorum. 3 kişi kaptan köşkünde sorumluyuz. Devrettikten sonra uyumaya çalışıyorum. Uyandıktan sonrada internetten aldığım bilgilere göre haritayı güncelliyorum. Gün içinde rüzgârın yönüne göre tüm mürettebat yelkeni yönlendiriyoruz” diyor. Gündüz 12.00’de öğlen yemeğini yediğini dile getiren Mares, kaptan köşküne giderek tekrardan işine dönüp rapor veriyor. Rapor verirken geminin Lübnan’dan Türkiye’ye kadar yüzde 80 yelken gücüyle geldiğini vurgulayarak Tükiye’nin güneşle kutsanmış bir ülke olduğunu söylüyor. Mares, Türkiye’ye gelip çalışkan bir ekiple çalıştığı için mutlu olduğunu dile getirerek Türkiye halkının tutkulu olduğunu belirtiyor.

[Haber görseli]

3 AY DENİZDE 3 AY KARADA YAŞIYORUM

Güvertede sürekli hareket halinde olan birisi dikkatimi çekiyor, kim olduğunu soruyorum. Gönüllü ekibinden birisi, güverteden sorumlu Penyy Gardner olduğunu söylüyor. Hemen kendisi ile konuşmak istediğimi söylüyorum. Gardner ise mesai saatinin 16.00 olduğunu belirterek bitene kadar konuşamayacağını söylüyor. Mesai bitiminde hemen Gardner’in yanına gidiyorum. 20 yıldır gemide olduğunu belirten Gardner bilgisayar mühendisliği okuduğunu söylüyor. Gardner, Londra’da 4 yıl çalıştığını dile getirerek “52 yaşındayım. 4 yıl Londra’da çalıştıktan sonra hata yaptığıma karar verdim. Nisan ayında yolun kenarında bir çiçek gördüm. O an anladım ki ocak, şubat, martta açan çiçekleri ben görmedim. Ağlamaya başladım. Yolumu kaybetmiştim. Sevdiğim bir işi yapmaya karar verdim. Greenpeace ile tanıştım. Artık karar vermiştim her şeye mantığa göre değil kalbime göre karar verecektim. 3 ay denizde 3 ay karada yaşıyorum” diyor. Güvertede 5 kişiden sorumlu dolduğunu belirten Gardner, güvertenin boyası, yelken halatları ve temizliğinden sorumlu olduğunu söylüyor. Gardner mürettebattaki herkesin aktivist olduğunu dile getirerek, “Gemide kampanya olduğu için çok yoğunuz. İşimizin dışında gemiyi görmek isteyen misafirleri karşılıyoruz. Boş zamanımızda da film izleyip kitap okuyoruz” ifadelerini kullanıyor.

[Haber görseli]

PANELLERİ ANLATIYORUZ

Akdeniz Turu Proje lideri Erkut Ertürk, “İnsanlarla konuşup bireysel olarak neler yapabileceklerini anlatıyoruz. Kezban Teyze’nin Almanya’da görüp kendi bahçesine kurduğu güneş panellerinden bahsediyoruz. Onlardan taleplerini bize mesaj olarak iletmesini istiyoruz. Greenpeace sayesinde güneş paneli sistemi yaygınlaştırılıyor” diyor.

YOLUN YÜZDE 80'İ RÜZGARLA GİDİYOR

Greenpeace’in ilk Rainbow Warrior (Gökkuşağı Savaşçısı) gemisi, 1985 yılında Fransız hükümeti ajanları tarafından bombalanıp batırılıyor, ikinci gemi ise 20 yılı aşkın süre boyunca çevre suçlarıyla mücadele ettikten sonra 2011 yılında emekliye ayrılarak Bangladeş’te bir hastane gemisi olarak hizmet vermeye başlıyor. Türkiye’ye gelen bu üçüncü gemi ise, Greenpeace’in 40. yılı olan 2011 yılında çevre mücadelesine başladı. Gemi, 1255 m2’lik yelken alanı sayesinde, karbon ayak izini en aza indirecek şekilde tasarlandı. Bu geminin diğer gemilerden farkı yelkenli olması. Yelkenler olduğu için yolun yüzde 80’ini rüzgârla katediyorlar. Geminin uzunluğu 57, yüksekliği 58, genişliği de 12 metre. 17 kamara var, kaptan hariç her odada iki kişi kalıyor. Sabah 8’de mesaiye başlayan 16 kişilik mürettebat bizi karşıladıktan sonra hemen işlerinin başına dönüyor.

[Haber görseli]

GEMİDE MENÜ SEBZE AĞIRLIKLI

Hindistanlı aşçı Wilindro Redrigees ile de mutfakta konuşuyorum. Kaç öğün yemek hazırladığını ve neler yaptığını soruyorum. O da şöyle konuşuyor: “Sabah kahvaltı yapmıyoruz. Öğlen 12 ve akşamda 18’de yemekler yeniyor. Toplam iki saatte her öğünü hazırlıyorum. Genelde karnabahar, kremalı ıspanak, avokado salatası, brokoli, tavuk, sarmısaklı midye, pilav, salata türü şeyler çıkıyor. Mutfağımız çok çeşitli her gittiğimizin ülkenin yemek kültüründen biraz alıyoruz. Pek et yemeği tüketmiyoruz.” Akşam yemeği saati yaklaştığında yemek yenilen alana gidiyorum. Herkes kendi yemeğini alıyor. Mönüde pesto soslu makarna, ballı fıstıklı fasulye, soğanlı patates, brokoli ve salata var. Yemeği alıp masaya oturuyorum. Masada peçede yok. Gemide peçete kullanılmıyor. Yemeklerden ballı fıstıklı fasulye dışında diğerlerinin tadı çok farklı gelmiyor. O sırada gözüm aşçı Redrigees’e takılıyor. Redrigees kırmızı şarabını almış köşede insanların yemek yerkenki yüz ifadelerini gözlemliyor. Ben yemeği beğendiğimi belirtip tabağımın mutfağa götürüyorum. Herkes kendi tabağını artıklarını döküp bulaşık makinesine koyuyor. Ben de ayınısını yapıyorum.

CUMHURİYET

Editör: TE Bilişim