Lady Tuna'nın bilirkişi raporu açıklandı

Çeşme'deki gemi kazasının yol açtığı çevre felaketi ile ilgili bilinmeyen gerçekler, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada bilirkişi olarak görev yapan Prof. Dr. Enver Küçükgül'ün açıklamaları ile gün yüzüne çıktı.

Küçükgül, hem mahkemeye sunduğu bilirkişi raporunda, hem de Sözcü’ye verdiği röportajda devletin ihmallerini ve çevre felaketinin sorumlularını gözler önüne serdi. Küçükgül, çevre felaketinin devlet yetkilileri kazaya doğru müdahale etmediği için meydana geldiğini anlattı.

Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği öğretim Üyesi Prof. Dr. Enver Küçükgül, beş ay önce Lady Tuna adlı geminin karaya oturması ve gövdesindeki dört yırtıktan denize 130 ton ham petrol yayılması ile oluşan çevre felaketi hakkında bugüne kadar bilinmeyenleri SÖZCÜ’ye anlattı. Küçükgül, “Böylesi bir kazada müdahale edecek ekipler ve ekipmanlardan yoksun bir idare söz konusudur. Uluslararası deniz hukukunu ilgilendiren ve taraf olduğumuz anlaşmaların gereği olan idari yapılanma yerine getirilmemiştir” dedi.

Kazaya geç ve yetersiz müdahale edilmesi sonucu ham petrol geniş bir alana yayıldı. Kaza bölgesi minimum 100 kilometrekareden daha geniş bir yüzey alanı ve 100 kilometreye yakın kıyı uzunluğuna, 50-60 metre derinliğe sahip. Ham petrolün yayıldığı ve etkilediği alan mahkemeye sunulan bilirkişi raporundaki bu haritadaki kırmızı halka ile işaretlendi. (Çeşme'nin neredeyse tamamı.)

Kazaya geç ve yetersiz müdahale edilmesi sonucu ham petrol geniş bir alana yayıldı. Kaza bölgesi minimum 100 kilometrekareden daha geniş bir yüzey alanı ve 100 kilometreye yakın kıyı uzunluğuna, 50-60 metre derinliğe sahip. Ham petrolün yayıldığı ve etkilediği alan mahkemeye sunulan bilirkişi raporundaki bu haritadaki kırmızı halka ile işaretlendi. (Çeşme’nin neredeyse tamamı.)

O GEMİ TÜRKİYE’YE SOKULMAMALIYDI

Küçükgül, ilk ihmalin Lady Tuna adlı geminin Türkiye karasularına girmesine izin verilmesi ile başladığını söyledi. Küçükgül, “Bu gemi MARPOL ve IMO gibi uluslar arası deniz hukukunu ve işletiminin kurallarını belirliyen organizasyonlara göre gemiler çift cidarlı olmalıdır. Bu gemi tek cidarlıdır. LadyTuna gemi kayıtlarında yakıt niteliği olarak IFO 180 bildirilmiştir. IFO (Intermediate Fuel Oil) 180 yaklaşık 6 numaralı fueloil’e tekabül etmekte olup en kirli yakıtlardan biridir. İçeriğinde toksik, kanserojen ağır metallerin yanı sıra %3.5 oranında kükürt içermesi ile gerek dökülme ile gerekse yakıt olarak kullanımı sonrası ekosistemin tüm bileşenleri için zarar vericidir. Bu kadar kirli bir yakıt ile Çevre Bilinci gelişmiş ülkelerin iç sularına ve limanlarına giriş yapamazlar” dedi.

KAZAYA MÜDAHALELER ÇOK GEÇ YAPILDI

Kazaya ilk müdahalelerin yetersizliğini de anlatan Küçükgül, “Bu tür kazalarda yapılması gereken ilk iş zaman kaybetmeden denize dökülen ham petrolü bariyer örerek bulunduğu bölgede hapsedip, yayılmasını önlemektir. Ancak bu müdahale 11 saat sonra yapıldı. Denize sızan ham petrolün bariyer örüldükten sonra çevreye yayılmadan ve dibe çökmeden alınması gerekirdi. Fakat karaya oturan gemideki yakıt transferi olayın yedinci gününde başlatıldı. Bu zamana kadar gemiden döküntünün önlenmesi veya azaltılması için ciddi bir faaliyet yürütülmedi. Oysa hızlı ve doğru işlemler yapılsaydı ham petrol denizde geniş bir alana yayılmadan bulunduğu yerden alınabilirdi” diye konuştu.

HAM PETROL BASİRETSİZLİK NEDENİYLE YAYILDI

Küçükgül, geç ve yetersiz müdahale yüzünden, gemiden sızan ham petrolün denize nasıl yayıldığını anlatarak, “O günlerde rüzgarın hızı saatte 90 kilometreydi. Günlerce ham petrol Ildır Körfezi’nden güneye doğru yayıldı. İki hafta sonra rüzgar ve deniz akıntısı yön değiştirince bu defa ham petrol güneyden kuzeye doğru yayıldı. Böylece neredeyse kirliliğin ulaşmadığı yer kalmadı. Kirlilikten en çok Ildır, Paşalimanı, Yıldızburnu, Şifne, Ilıca etkilendi. Ne yazık ki dökülen ham petrol deniz suyunda, yüzeyde, su sütununda, dipte, sedimentte, rüzgar ve akıntılarla taşınarak, kıyı yapılarına, ekipmanlara, kayalara, yosunlara, su canlılarına bulaştı. Bir kısım canlıları hemen öldürdüğünü de fotoğraflardan da görmekteyiz” dedi.

İLGİLİ KURUMLAR BİRBİRİYLE ÇELİŞTİ

Küçükgül, Çevre ve Şehirlilik İl Müdürlüğü, Sahil Güvenlik, Belediye, Liman Başkanlığı gibi ilgili devlet kurumlarının kazaya ilişkin birbirinden farklı, çelişkili tutanak ve raporlar tuttuğunu ifade etti. Küçükgül, “Örneğin, adı geçen kurumların tutanaklarında kaza saatleri birbirinden farklı” dedi.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK MÜDÜRLÜĞÜ YETERSİZ

İlgili devlet birimlerinin donanımsız ve eğitimsiz olduğuna dikkat çeken Küçükgül, olayın sorumluluğunu üstelenen İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün “Yapılan tüm çalışmalar, kazanın olduğu ilk günden itibaren bilfiil müdürlüğümüz kontrolünde gerçekleşmektedir” ifadesine tepki göstererek, bunun talihsiz bir açıklama olduğunu söyledi. Küçükgül, “Söz konusu idarenin kadrolarında bu olayı ekosisteme zarar vermeden çözümleyecek bir bilgi birikimi, teknik eleman ve ekipman olmadığı gibi geleceğe ilişkin fueloil dökülmesinin etkilerini inceleyecek programları ve iyileştirme için bir rehabilitasyon çalışması planlaması bile yoktur” dedi. Küçükgül,” Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bünyesinde bu konu ile ilgili yetiştirilmiş elemanlar var mı? Bu elemanlar denizler konusunda hangi düzeyde eğitim almışlar mı” diye sordu.

TEMİZLİK ŞİRKETLERİNİN YÖNTEMİ ÇAĞDIŞI

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ‘temizlik’ için anlaştığı iki şirketin de yetersiz olduğunu belirten Küçükgül, “Kirliliğin durdurulması, yayılmasının engellenmesi, yapıştığı yerlerden temizlenmesi çalışmaları için görevlendirilen firmalarının hazırladığı doküman ve belgeler incelendiğinde yapılan işin çağdaş bilgi düzeyinin çok gerisinde ve zaman zaman yanlışlarla uygulandığını görmekteyiz. Yapılan temizlik çalışmaları kirliliği halının altına süpürmeye benziyor” diye konuştu.

SÖZCÜ

Editör: TE Bilişim