Denizci adı altında kurulan dernekler, vakıflar, sendikalar , odalar , fakülteler tüm baskı gurupları deniz ve denizcinin sıfatını  kullanırken denizcinin elinden alınan yıpranma hakkı nedense gündemlerinde yer almaz.. Acaba bir bildikleri mi var? Eğer öy

Denizci adı altında kurulan dernekler, vakıflar, sendikalar , odalar , fakülteler tüm baskı gurupları deniz ve denizcinin sıfatını  kullanırken denizcinin elinden alınan yıpranma hakkı nedense gündemlerinde yer almaz..
 
Acaba bir bildikleri mi var? Eğer öyle ise,  bizim bilmediğimiz ne varsa birileri anlatsın öğrenelim..
 
Mesela denizci karada yaşayanlara göre daha uzun yaşar diyebilir biri..Olur a doğrudur. A öyle mi pardon deriz..Uzun yaşamanın sırrı da böylece ortaya çıkar..
 
Ya da denizciler mide hastalıklarına neredeyse hiç yakalanmaz savını ortaya atabilir bir bilen üstadımız...Hadi be gerçekten mi ? derken, ağzımız açık, şaşırmış bir yüz ifadesi ile  “kusura kalma bilmiyorduk” deriz..
 
Ya da denizciler ilk 6 aydan sonra sularını içtikleri tankların temizliğinden ve de dünyanın en taze sebze ve meyvelerini yediklerinden bağışıklık sistemi her türlü kanser hücresini anında yok edecek ancak uzaylılarda bulunabilen bir bağışıklık gücüne sahip olurlar  gibi tıp dünyasında çığır açabilecek bir tespit de bulunabilir bir takım uzmanlar. Böyle bir tespite yakışsın diye “başına ve kıçına iki v koyup”  waaaawww yaparız..Hafiften belimizi sağa kaydırarak....
 
Psikolojiye merak saran arkadaşlarımız vardır mutlaka ; aylar suren ayrılıkların çivi çiviyi söker hipotezinden yola çıkıp denizcilerin çelik gibi bir iradeye sahip olduğunu belirtir, özellikle zayıf iradeli insanlara denizde aylarca dolaşmalarını tavsiye edebilirler..Bedavadan rehabilitasyon..Açık hava bol martı..
 
İçki ve sigarayı uzun süren yalnızlıkların insan hayatına soktuğu eğlencelikler olarak görüp “hem gez hem eğlen , ekmek elden su gölden” mesleği olarak denizciliği sınıflandıran bir dahi ortaya çıkıp herkesi  içten içe bu eğlence düşkünü denizcilere gıcık kaptırabilir mesela..Herkes sabahtan akşama çalışsın ama sen, denizci  “ye, iç, gez  sonra da yıpranıyorum de” geyiği nankörlük suçlamalarıyla sonlandırılıp "yani bence de kardeşim" repliği ile desteklenebilir piyasalarda....   
 
Magazin haberlerine konu olması açısından her limanda bir sevgilisi olan denizcilerin bu muhteşem ve gıpta edilecek aşk hayatlarını bu işlere meraklı yazar çizer takımı sosyeteye taş çıkartacak şekilde kaleme alıp herkesi hasetin den çatlatabilir örneğin..Ve bir kez daha anlarız ki böyle bir hayat insanı yıpratmaz ancak adrenalin komasına sokar..  
 
Seferlerin yeni yerler görme bağlamında turistik bir gezi olarak değerlendirilmesi sonucu  seyahat masrafları ile birlikte aldıkları maaşların toplamı ancak milyonerlerin gelir seviyelerine denk geldiği hesabi ile her denizci bir milyonerdir sonucuna varabiliriz bence..Böylece denizciler tescilli milyoner olarak ülkemizde ki milyoner sayısını bir anda bilmem kaç katına çıkarır ve en çok milyonerin yaşadığı en birinci ülke oluruz...Milyonere de yıpranma hakkı olmaz artık...
 
Çok mu abarttım kinayeyi ?..
 
Denizcinin emeklilik yaşı 80 e çıkarılmadan kesiyorum o zaman...
 
Değerli denizciler ve denizcilerin oluşturduğu tüm baskı guruplarının değerli yöneticileri ; eğer siz, ben, biz , hepimiz denizcinin yıpranma hakkı konusunda  yasal çerçevede sesimizi çıkarmazsak deniz sektörünün hangi tarafında olursak olalım bu sektörün “kutup yıldızı” olan gemileri seyri sefer anlamında işleten  hepimizin evimize ekmek götürmesine sebep olan denizci kardeşlerimize karşı büyük bir haksızlık yapmış oluruz...Bilmeliyiz ki onlar çalışmasa deniz ticareti olmaz..İyi ki söyledin bilmiyorduk sanki diyenlere ; evet bilmiyorsun diyorum..Ben de bilmiyorum sen de bilmiyorsun..
 
Eğer benim zihnimde öğrenilen şey içselleştirilip kitleselleştirilemezse ve de beni yeni ben yapacak güçte değilse o şey benim için bilgi değildir..Dolayısı ile "  gemileri bir noktadan diğerine götürenler denizcilerdir" söylemi yukarıda belirttiğim katalizörlerden geçmeden zihinlerde sadece kuru ve ruhsuz bir anlatım olarak kalır..Bilgiye dönüşmez. 
 
Erol Şenkaya gemisinde yaşamlarını yitiren kardeşlerimiz  bana “binlerce metre denizler ile insan yaşamı arasında ki tek ayrımın bilmem kaç milimetrelik  bir saç kalınlığı olduğu gerçeğini çok acı şekilde bir kez daha hatırlattı..Hepsinin mekanı cennet olsun..Allah geride kalanlara sabır versin..Sevdiklerinin naaşını bir daha göremeyecek olanlara ise cenabı Allah kendi sabır gücünü versin..
 
Denizci yıpranmaz diyenlere  ; haklısınız “biz yıpranmaz ölürüz”  diyorum ben de.. Ne deyim başka.?
 
Allah derya da ki tüm denizcilere din ,dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmaksızın selamet versin, yardımcıları olsun....
 
Sevgiler herkese...