Sevgili deniz haber okurları,Genellikle yazdığım üzere teknik konuda bir yazıyı kaleme almıştım. Ancak araya tatilin girmesiyle tatil izlenimlerimi içeren bu yazıyı yazmaya karar verdim. Çok sevgili arkadaşım Patricia Muradi’nin  bilim kadını tarz değişti

Sevgili deniz haber okurları,

Genellikle yazdığım üzere teknik konuda bir yazıyı kaleme almıştım. Ancak araya tatilin girmesiyle tatil izlenimlerimi içeren bu yazıyı yazmaya karar verdim. Çok sevgili arkadaşım Patricia Muradi’nin  bilim kadını tarz değiştirmiş dediğini duyar gibiyim.

Şimdiye kadar genelikle tatil tercihimi tatil köylerinden yana yapardım. Bu yıl bir arkadaşımın önerisi üzerine Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) Antalya Kampı’na gitmeye karar verdim. Başlangıçta sıkılacağımı düşünüp yanıma birçok kitap almıştım. Ancak kurulan güzel dostluklardan dolayı bu kitaplardan ancak iki tanesini okuyabildim.

Hayatım boyunca iki defa kamp deneyimim oldu. Bunlardan birincisi ilkokul çağlarında çok sevgili babamın jinekolog operatör Dr. olarak görev yaptığı bir hastanenin bağlı olduğu kuruluşun kampında kamp doktoru olarak görevlendirilmesiyle gitmiştim, bu da ikinci kamp deneyimim oldu. TDİ Antalya Kampından tatil köylerinden daha fazla keyif aldığımı söyleyebilirim. Ancak, yukarıda da belirttiğim üzere eskiden her kampta doktorlar görevlendiriliyordu ve daha fazla kaynak ayrılıyordu. Kampların kuruluşlara emek vermiş ve vermekte olan personel için hem motivasyonu artırdığını ve hem de deniz, tatil ve çevre koruma kültürünün gelişmesine katkı sağladığını ve bu yüzden daha fazla kaynak ayrılması gerektiğini düşünüyorum.

Öncelikle Türkiye Denizcilik İşletmeleri Antalya Kampı’nın manzara, plaj, deniz, bahçe kısaca ambiyans açısından çok güzel bir kamp olduğunu ifade etmek isterim. Kamp Antalya Limanı’nın hemen yanında tesis edilmiş olup panoramik açıdan muhteşem bir görüntüye sahip. Kampın bahçesi ise görülmeye değer. Palmiyeler arasına serpiştirilmiş değişik çiçekler ve kestane ağaçları Antalya’nın sıcağından sizi rüzgarlı tepelere götürüyor. Kampın bu kadar keyifli olmasında Kamp Müdürü Sayın Bahri Sarı’nın büyük emek, çaba ve titizliğinin payı büyük. Kampta birçok güzel insanla tanıştım. Özellikle yaşı 70 ve üzeri olan genç, hayat dolu ve zarif insanların enerjilerine hayran kaldım. 

Kampta iki kez tur düzenlenmiş olup bunlardan biri Köprülü Kanyon rafting gezisiydi. Şimdiye kadar sporun hemen hemen her dalı ile uğraşmış, sporcu biri olarak bir tek rafting yapmamıştım diyebilirim. Bu geziyi de kaçırmam olanaksızdı. Çok keyifli bir gün oldu. Botumuzda kaptanların bir de amatör kaptan olarak benim olmam nedeniyle deniz kazası yaşanmadı. Çünkü hepimizde COLREG72, SOLAS kurallarını biliyorduk:). Her şey güzel olmasına güzeldi de Köprülü Kanyon rafting alanındaki tuvaletlerin ve duşların hali içler acısıydı. Günde birkaç yüz yerli ve yabancı turistin geldiği bu alanların pis olmasının turizm açısından ülkemiz için eksi puan olacağını düşünüyor ve buradan yetkililere sesleniyorum. Bu kadar yoğun ilgi gören bir turizm alanındaki tesislerin çok daha bakımlı ve temiz olması gerekir.

Deniz kenarında yaşıyorsanız zerzevatçı, manav, markete ihtiyacınız yok demektir. Meyve, pet şişeleri, tuvalet kağıtları vb. her türlü malzemeyi denizden temin edebilirsiniz. Bilindiği üzere Antalya Limanı Türkiye’nin en önemli limanlarından biri olup Türkiye ekonomisine şüphesiz katkı sağlamaktadır. Gözlemlediğim kadarıyla liman iyi çalışıyor. Ancak, Limana her büyük gemi gelişinde denizde çöp, atık oldukça fazla olmakta. Kurallar gereği gemilerin bunları boşaltması yasak ve Antalya Limanı iyi bir atık alım tesisine sahip. Muhtemel günübirlik yatların çöp, atıklarını boşaltmasının deniz kirliliğine neden olduğunu düşünüyorum. İki gün denizin oldukça kirli olması nedeniyle çevre derneklerinden birinin başkanı olan arkadaşıma, sektördeki diğer arkadaşlarıma ve ilgili diğer yerlere haber verdim. Konu ile ilgilenildi ve ondan sonraki günlerde temiz denize girme imkanına kavuşabildik. Ancak özellikle günübirlik teknelerin ve gemilerin denizi kirletmemesi konusunda ilgili kuruluşlar ve çevre dernekleri tarafından daha sıkı denetimin yapılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.

Deniz kirliliği kadar hava kirliği de önemli olmakta Avrupa Birliği ve gelişmiş ülkeler bu konuya oldukça önem vermekte ve tedbirler almaktadır. Antalya Limanı’nda gemilere yüklenen klinger (çimento) kepçe (grab) ile yüklenmekte olup kamyonlardan yere boşaltılırken ve yerden de gemiye yüklenirken oldukça toz oluşturmaktadır. Antalya Limanı’nda klinger yükleme/boşaltmasının çevre şartlarına uygun kapalı sistem yükleyici ve boşaltıcı bant ve konveyör sistemle yapılması gerekmektedir. Klinger elleçlemesi neticesinde oluşan kömür ve klinger tozu akıntı ile karışarak sahile gelmekte limandaki yolcu terminali, yat limanı, TDİ Kampı ve Konyaaltı Plajını ve Serbest Bölgeyi olumsuz etkilemekte hava ve deniz kirliliğine neden olmaktadır.

İnsana en yakın, sempatik gülen yüzleriyle neşe saçan yunusları sevmeyenimiz yoktur. Bir gün sahile yakın hareketsiz duran yavru bir yunus gördük. Yaşıyor olabilir düşüncesiyle sektördeki konu ile ilgili arkadaşlarımdan yetkililere bildirmesini rica ettim ve ayrıca kamptaki bazı kişilerde yetkililere haber verdi. Sahil Güvenliğin geleceği bildirildi. Sahil Güvenlik her zaman çalışmalarını beğendiğim önemli kuruluşlarımızdan biridir. Haber verdikten yaklaşık 35-40 dak. sonra küçük bir sahil güvenlik botu geldi. Sanırım durum tesbiti için birkaç fotograf çekti ve gitti. Tekrar sektörden arkadaşımı aradım ve botun gittiğini bildirdim. Antalya Limanına haber verildi ve limandan gönderilen bir balıkçı motoru sahil güvenlik botuyla birlikte geldi. Balıkçı motorundan atılan bir iple yavru yunus götürüldü. Arkasından yasını üzüntü ile tuttuk. Şayet Yunus yaralı olsaydı Sahil Güvenliğin biraz geç gelmesi ve anladığım kadarıyla botta yeterli teçhizat olmayışı nedeniyle bu yunus nasıl kurtarılırdı? Sahil Güvenliğin limandan yunusun öldüğünün bildirilmesi üzerine belki küçük bir botla ve biraz geç gelmiş olduğunu da göz ardı etmemek gerek. Sahil Güvenliğin bu konuya hassasiyet ile yaklaşacağına eminim. Yetkililerin ve çevre kuruluşlarının bu konu ile  ilgilenmelerini ve imkanlarını genişletmelerini çevreci biri olarak rica ediyorum.

Son olarak ifade etmek istediğim şey ise eminim ki hepinizin son derece duyarlı olarak yaklaşacağınız bir konu. Kampın sonuna doğru TDİ kampının yanında yer alan Ulaştırma Bakanlığı kampının kumsalında kollarına kavuniçi renkli kolluklarını takmış oniki çocuğun denize konan martılar gibi dalgaların arasında uçuştuğunu gördüm. Çocukların Sosyal Hizmetler Kurumu Ankara Atatürk Çocuk Yuvası’ndaki çocuklar olduğunu öğrendim. Yanlarına gidip eğitmenleri ile görüştüm. Her yıl on günlüğüne Ulaştırma Bakanlığı’nın kampına eğitmenleri gözetiminde bu güzel çocukları getiriyorlarmış. Genellikle kötü şeyleri baş manşetten yazarız ama güzel bir şeyler yapıldığında nedense gazetelerin arka sayfalarında kalır ya da takdir etmekte zorlanırız. Oscar Wilde’ın söylediği gibi “Çocukları İyi Yapmanın En İyi Yolu Onları Sevindirmektir”. Bizlerin geleceği olan bu güzel yavrularımıza bu imkanı sağladıkları için Ulaştırma Bakanlığı’na ve Sosyal Hizmetler Kurumu Atatürk Çoçuk Yuvasına şahsım adına çok teşekkür ederim. Ayrıca diğer tüm yurtlara da örnek olmasını dilerim.

Kurum çalışanları ve bizlere bu imkanı veren Türkiye Denizcilik İşletmeleri ile kampın keyifli ve huzurlu olmasına büyük özen gösteren Kamp Müdürü Sayın Bahri Sarı’ya çok teşekkür ederim. Ayrıca bizlere orada keyifli vakit geçirmemizde katkısı olan Selahattin Doğan, diğer kamp çalışanları ve güzel bir bahçe sunan bahçıvanlara da çok teşekkür ederim. Buradan orada tanıdığım güzel insanlara, çevreci kardeşlerime ve hayata kendisi gibi ışıl ışıl bakan arkadaşım Mesude’ye sevgilerimi gönderiyorum.

Sonuç olarak, günümüzde dünyada denizcilik trendlerine baktığımız zaman birinci öncelikli konunun çevre olduğunu görmekteyiz. Doğa bize cömertce tüm güzelliklerini önümüze sergilemektedir. Bizlerin sorumluğu ise bu güzelliklere sahip çıkmak ve onları korumaktır. Denizciliğimizin gelişmesi kadar deniz kültürü ve çevre koruma bilincimizin de gelişmesinin gerekli olduğuna inanıyorum. Ancak bu şekilde ilerleyebilir ve hak ettiklerimizi alabiliriz. Ayrıca, bugün dünyada ve Türkiye’de büyük kuruluşlarda Sosyal Sorumluluk Projelerine daha fazla ağırlık verilmektedir. Hepinizin bildiği üzere denizci olmak zeki, pratik, ufku geniş ve duyarlı olmayı gerektirir ki tüm denizcilerimizin bu özelliklere sahip olduğuna eminim. Denizcilik camiası olarak sosyal sorumluluk projelerine daha fazla ağırlık verilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Satırlarıma burada son verirken ailenizle ve sevdiklerinizle birlikte hepinize keyifli bir tatil dilerim.

Sevgiyle kalın