Rumelikavağı Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Ahmet Aslan’ın trolcülerin silahlı saldırısında gözünü kaybetmesi Türkiye’deki ‘trol gerçeği’ni bir kez daha gösterdi.

Yasadışı trolcülerin hayatını kararttığı, sadece Aslan değil, pek çok başka örnek var. İşte bu durum İstanbul Valiliği’ni harekete geçirdi ve yasadışı trolcülere karşı çok ağır cezalar gündeme geldi. Vali Hüseyin Avni Mutlu’nun talimatıyla İstanbul’un ilk ‘yediemin tekne limanı’ devrede. Yenikapı İDO iskelesinin yanındaki yediemin limanı 300 tekne kapasiteli olacak. Yasadışı trolcüler, yasal boşluklar ve teknelerinin bağlanacağı bir liman olmadığı için yakalandıktan kısa süre sonra tekrar ‘ava’ çıkıyordu. Ama şimdi, ‘yediemin kıskacı’nda olacaklar.
 
‘Trol lobisi oluşmuştu’

İstanbul Su Ürünleri Kooperatifi (Sürkoop) Birlik Başkanı Erdoğan Kartal, denizlerde avlanmaya ilişkin 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu’nda sıkıntılar olduğuna dikkat çekiyor. Kartal, ”2005’e kadar yasak avlanma adli suç kapsamındaydı. Ama 2005’te AB’ye uyum kapsamında idari para cezasına dönüşünce ipin ucu iyice kaçtı. Büyük bir trol lobisi oluştu. Bir an önce yasalar gözden geçirilerek yaptırımlar ağırlaştırılmalı. Bu kurşunlama olayından sonra valilik duruma el koydu ve ilk kez bir yediemin limanı ayarladı. Bu çok etkili oldu. Son 4-5 akşamdır ne Kumkapı’da ne de Yeşilköy’de yasadışı trole çıkan var” diyor.
 
Balıkçı ‘cinayeti gördü’

“Yasa dışı trol yapanlar, doğmamış bebeklerin rızkını çalıyor, denizde katliam yapıyor”diyen ve ailesi 5 kuşaktır balıkçılık yapan Ali Aslan da trolün aslında birçok ülkede yasal ve kontrollü olarak kullanıldığını hatırlatarak, “Ama bizde yasadışı avlanarak haksız kazanç elde edenler işi iyice mafyavari hale getirdi. Ben yasal trol yapan bir balıkçıyım” diyor.

Eyüp Arat ise “3. nesildir balıkçıyız. 90’ların başında neredeyse herkes trol yapıyordu. Selimpaşa tarafında 4-5 yıl ben de yaptım. Ama sonra balık bulamamaya başladık. Denizin bizim yanlış avlanmamızla tükendiğini gördüm ve vazgeçtim. Sadece trolü yasaklamak çözüm değil. Dev gırgır ağları hatta olta balıkçıları da elini taşın altına koymalı.” diyor.

Yunanistan trolle avlanan tekneleri batırıyor

Trol, 3 metre genişliğinde iki metal kapak ile arkasında bağlı geniş bir ağdan oluşan düzenek. Denizin dibini tarayarak ne var ne yok çekip ağlara dolduruyor, balık yuvalarını da tahrip ediyor. Trolle avlanmak için yasal şartlar var. Yılın 9 ayı karadan 3 mil açıkta yapılıyor. Marmara Denizi ve Boğazlarda trol yapmaksa kesinlikle yasak. Ama kaçak avlanma da en çok buralarda yapmakılıyor. Cezalar ise caydırıcı değil. Usulsüz avlanma sonucu sözgelimi 20-30 milyar lira kazanç sağlayanlara 1-2 milyar gibi ‘sembolik’ para cezaları kesiliyor. Yunanistan’da ise trol 80’li yıllarda yasaklandı. Trol yapanlar yakalanınca mürettebat boşaltılıp tekneleri batırılıyor.

Trollenen bir hayat: Resul’ün sandalyesi

“Her gece rüyamda denizi görüyorum, deniz çok yakınımda duran ama bir türlü kavuşamadığım bir sevgili gibi” diyor, gözlerini Karadeniz’in bulanık sularına dikip... Adı Resul Sedef... 33 yaşında... Sakarya Karasulu...Balıkçı bir ailenin 4 oğlunun en küçüğü ve denize en sevdalısı. Karadeniz gibi, kıpır kıpır ve en hırçın olanı.

Deniz sevdası yüzünden okulu bile terk eden Resul, babası, ağabeyleri ve 13 metrelik ekmek tekneleriyle kâh palamut, kâh hamsi, kâh karides peşinde koşturuyor, aylarca karayı görmüyordu. Yıllar geçti, 27 yaşında genç bir adam oldu. Askere gitti, nişanlandı. Sevdiğiyle gelecek hayalleri kuruyordu. Ancak 27 Şubat 2006’da trol mafyasının saldırısına uğradı ve kurşunlandı. Durumu ağırdı, doktorlar yaşama şansının yüzde 5 olduğunu söylüyordu. Sonunda 3 aylık yaşam savaşını kazandı Resul, ama göğsünden aşağısı felç olmuştu. Evlilik hayalleri tekerlekli sandalyeye mahküm bir ‘bekâr’ olarak son bulmuştu.
 
‘Lazlar buradan gidecek’

 6 yıl önce avlanmak için gittikleri Silivri Selimpaşa Limanı’nda, trol mafyası, avı yalnızca kendine toplamak ve sayıları 20’yi bulan diğer teknelere gözdağı verip kaçırmak için olay çıkartmayı kafaya koymuştu. Avlanma yapan tekneler arasında 54 plakalı yabancı tek tekne ise ‘Sedefim’di. Bu yüzden kolay hedefti. Akşam yorgun argın gelip limana demirlediklerinde, 25 kişilik bir grup, sudan bir sebeple üstlerine gelerek olay çıkardı. Ve birden pompalı tüfek ve tabancalar ateşlendi. Resul’e teknenin güvertesinde isabet eden kurşun, sol omuzundan girip omuriliğine saplanmıştı...
“Ortalık bir anda savaş alanına dönmüştü, üzerimize kurşun yağıyordu. Aralarından biri ‘Bu Lazlar buradan gidecek’diye bağırıyordu. Bir kurşun babamın yüzünü sıyırıp geçti. Diğeri de sol omzumun üzerinden girip köprücük kemiğimi kırarak omurliğime saplanmış. O an bir çuval gibi yere düştüm. Bilincim yerindeydi, yaralandığımın farkındaydım ama ayaklarımda his kalmamıştı ve ayağa kalkamıyordum, bayılmışım.”

O yaralanmayla tekerlekli sandalyeye mahküm olan Resul’ün şimdi tek yardımcısı annesi Hanife Sedef. Söz nişanlısından açıldığında sadece susuyor, “Annem en büyük yardımcım. Hayata küsmedim ama denize küstüm. Yasadışı avlanmayla ilgili ağır yaptırımlar olmalı. Umarım bir an önce yetkililer gerekli tedbirleri alır ve kimse bu kadar ağır bedel ödemek zorunda kalmaz” diyor.

Editör: TE Bilişim