Palamutlar ancak sürü halinde olurlarsa yakalanıyorlar ama sıcakta sürü olamıyorlar. Deniz suyu sıcaklığı 12 dereceye düştüğünde ‘boğaz'a giriyorlar. Uzmanlara göre Marmara'yı iki yıl kendi haline bıraksak, sadece kıyı balıkçılığına izin verilse zenginliğin bir kısmı geri gelir.
Fırtınalı bir gecenin ardından balıkçıların ‘Vira Bismillah' diyemediği 1 Eylül sabahı Slow Food ve Fikir Sahibi Damaklar Konviviyumu Kurucu Başkanı Defne Koryürek ile birlikte sabah erkenden Kumkapı Balık Hali'ne gittik. İstanbul Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Ali Güney ile buluştuk.
İstanbul Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifler Birliği'ne 32 kooperatif bağlı ve hep birlikte Türkiye balıkçılığına yön vermeye çalışıyorlar. Bir kaptan çocuğu olan Güney'in yaşamı denizlerle iç içe geçmiş. 26 yıl da tersanecilik yapmış. Tam bir 68 kuşağı olan Güney'in 12 yıl da sendikacılığı var. 1999 yılında Kireçburnu'nda arkadaşlarıyla birlikte su ürünleri kooperatifini kurmuş.
Ali Güney Avrupa ülkeleri, Rusya ve Amerika örneklerine baktığında Türkiye'de geçmişi 1800'lü yıllara dek uzanan kooperatifçiliğin zaafları olduğunu, istedikleri yapıyı kuramadıklarını söylüyor. Kooperatifçiliğin bir yandan komünizm altyapısı gibi algılanması, bir yandan da kooperatifçilerin devlet memuru gibi görülmesi sistemin gelişmiş örnekleri gibi işlemesinin önünde hep bir engel olmuş. Kooperatiflerin güçlenmesinin yollarından biri de aracıların kalkıp üreticiden tüketiciye satma olanağına kavuşmaları.
Defne Koryürek, özellikle Bakırköy, Kadıköy, Küçükyalı, Bostancı kooperatiflerinin Türk Deniz Araştırmaları Vakfı/TÜDAV, İstanbul Üniversitesi, Sinop Su Ürünleri gibi akademik çevre ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte canla başla denizlerin canlanması için çalıştıklarını söylüyor.
Balıkçılar artık "Gerekirse bir süre balık tutmamaya, para kazanmamaya razıyız" diyecek kadar bilinçlenmiş. Bir ‘mavi anayasa' yapmak istiyorlar, ‘boğaz'a kıyı balıkçılarından başkalarının girmemesi için uğraş veriyorlar.
Sivil toplum örgütleri "Boğaz'dan Marmara'ya giriş kapatılmalı" derken Tarım Bakanlığı'nın yeni çıkardığı tebliğ ile Karadeniz girişi gırgırlar ve troller girebilsin diye Çubuklu'ya dek indirilmiş. Oysa uzmanların önerdiği gibi Marmara iki–üç yıl kendi dengeleriyle baş başa bırakılsa sadece kıyı balıkçılığına izin verilse eski günlerine dönebilir.
Balıklara bir darbe de iklim değişikliğinden
Balık sezonunun açıldığı 1 Eylül günü deniz suyu sıcaklığı Hopa'da 27, İstanbul Boğazı'nın Karadeniz girişinde 25 ve Anamur'da 32 dereceydi. Ali Güney'e göre deniz suyu bu kadar sıcakken Karadeniz'den ‘boğaz'a palamutlar giremiyor. Asıl sezon ekim ayında başlayacak. Sorun aslında yağmur ve karayel yüzünden birkaç gün ava çıkamamaktan daha derin.
Çünkü palamutlar ancak sürü halinde olurlarsa yakalanıyorlar ama sıcakta sürü olamıyorlar. Deniz suyu sıcaklığı 12 dereceye düştüğünde balıklar Karadeniz'den Marmara'ya giriyor. "Biz zaten yaz başından beri Karadeniz'de yağan yağmura şükrediyoruz. Sahra Çölü'nün üzerinden gelen sıcak hava ve kum tanecikleri yağmurla beraber oradaki kimyasalları bizim ülkemize getiriyor. Oraya zarar veren şey burada fayda sağlıyor, denizde plankton oluşuyor" diyor Ali Güney.
İstanbul'un 50-60 yıl önceki kitaplarda yazılan adalarla ilgili "Hanım artık sıkıldım, her akşam her akşam istakoz bir gün de patates yemeği yapsana" anekdotları tabii ki hayal oldu. Aslında bu sorun tüm dünyayı ilgilendiriyor ve bilim adamları yüzyılımızda özellikle büyük balık türlerinin yüzde 95 oranında azaldığını söylüyor.
Öte yandan Karadeniz'deki deniz kirliliği de ayrı bir problem. Tuna'nın üzerindeki 11 ülkeden Karadeniz'e oradan da Marmara'ya inen pislik de ayrı bir yazı konusu. Yine de balıkçılara ve hepimize yeni balık avı sezonu rasgele...
Editör: TE Bilişim