Kılıç balığı, uskumru ve kolyoz kalmadı

 Karadeniz'den kötü haber var. Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent Bat, Karadeniz'de bir zamanlar avlanan ve ekonomik değeri olan balık türlerinden kılıç balığı, uskumru, kolyoz gibi balık türlerinin artık neredeyse hiç yakalanmadıklarını söyledi.

Bat, 1960'lı yıllarda Karadeniz'de avlanan balık türünün 23 olduğuna işaret etti. Geçen 50 yılda kirlilik, aşırı ve bilinçsiz avlanma, iklimsel değişiklikler gibi nedenlerle Karadeniz'de avlanan ve ekonomik değeri olan balık türünün 5'e kadar düştüğünü vurgulayan Bat, "Yapılan çalışmalar sonucunda 1965'lerde ekonomik değeri olan 23 balık türünden bahsediliyordu. Bugün 2013 yılındayız ve yaklaşık 50 yıllık geçen süre içinde baktığımızda Karadeniz'de avlanan ve ekonomik değeri olan 5 tür kaldığını gözlemliyoruz" dedi.

İstavrit, mezgit, palamut ve lüfer de giderse Karadeniz'de ekonomik olarak geriye hamsi, istavrit, mezgit, palamut, lüfer gibi balık türlerinin kaldığını ve bu balıkların çok önemli miktarlarda avlanıldığını belirten Bat, şöyle devam etti: "Bununla birlikte bazı türler de az da olsa avlanılmakta. Örneğin, zargana, kalkan, barbun gibi. Son 50 yılda nesli tükenen balıklara örnek verecek olursak kılıç, uskumru, kolyoz gibi balıklar artık günümüzde neredeyse hiç yakalanmamaktadır.

Yine nesli azalmakta olan türler var ki bunlar korunmaya da alınan Mersin balığı ve türleri. Ayrıca kırlangıç balığı bir ara çok vardı, şimdi yok nesli azalmakta. Ama şu bir gerçek, bazı türlerin tamamen azalmaya başladığını söylemek mümkündür." Karadeniz'de hidrojen sülfür oluşumu Kapalı bir deniz olması nedeniyle Karadeniz'in kirlilikten hemen etkilendiğini anlatan Bat, büyük nehirlerin debilerinin sürekli Karadeniz'e boşaldığını ve bu nedenle Karadeniz'in daha az tuzlu olduğunu ifade etti. Nehirlerden gelen organik maddelerin diplere çöktüğünü ve dipteki oksijen miktarının azaldığını dile getiren Bat, "Oksijen miktarları zaman zaman yukarılara doğru gelerek yerini hidrojen sülfür oluşumlarına bırakmaktadır.

Özellikle Karadeniz'de 150-200 metreden sonra tamamen hidrojen sülfür olduğundan buralarda yaşayan canlı türlerinin sayısı çok azdır. Bazı bakteriler ve küçük organizmaların dışında canlı hemen hemen yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla buradaki besin zincirinin halkası etkilendiğinde bu besin zincirinin üstünde bulunan balıklarda da bu etki kendini göstermektedir" diye konuştu. "Önlemler gayet basit" Karadeniz'in ülkemiz ve bölge açısından önemine vurgu yapan Bat, şunları kaydetti: "Özellikle Bulgaristan ve Romanya AB'ye girdikten sonra AB Karadeniz'i çok önemseyerek, Karadeniz'i kendi deniziymiş gibi korumaya yönelik çalışmalar yapmaya ve destekler vermeye başladı. Dolayısıyla AB, bunun için Karadeniz'de sahili olan 6 ülkeyle toplantılar yaparak, bunlara destekler vererek merkezi İstanbul'da bulunan Karadeniz Komisyonu Genel Sekreteryası'nın önderliğinde Karadeniz'i daha çok kirletmeme ve korumaya yönelik çabalar gösterdi.

Dolayısıyla Karadeniz'de son yıllarda bir düzelme olsa da bunun henüz yeterli olmadığını düşünmekteyim. Bunun için bilim adamlarına ve karar alıcı mercilere kesinlikle büyük işler düşmektedir. Örneğin Karadeniz sahili boyunca ülkemizde arıtılmadan herhangi bir evsel atığın denize verilmemesi, deşarj edilmemesi, kıyılardaki bozuk yapıların oluşmaması veya direk olarak çöp atıklarının denize atılmaması gibi basit önlemler alınabilir."

Editör: TE Bilişim