Geçtiğimiz hafta denizcilik çevrelerinde en çok konuşulan olay;  Müsteşar Sayın İsmet Yılmaz’ın İTÜ Denizcilik Fakültesi Tuzla Kampusunda düzenlenen Balık Gününde yaptığı açıklamalar oldu. Sayın Yılmaz’ın “Kendinizi gemilere mahkûm etmeyin”, “Sınav açtık

 Geçtiğimiz hafta denizcilik çevrelerinde en çok konuşulan olay;  Müsteşar Sayın İsmet Yılmaz’ın İTÜ Denizcilik Fakültesi Tuzla Kampusunda düzenlenen Balık Gününde yaptığı açıklamalar oldu.

 Sayın Yılmaz’ın “Kendinizi gemilere mahkûm etmeyin”, “Sınav açtık, 160’tan fazla adam bulamadık, neredesiniz?”  “Yarınlarda TÜDEV de olacak, EKOL de olacak, rekabetten korkmayın” “Bizim istediğimiz bir olun, birlik olun, rekabete açık olun” şeklindeki sözleri geniş yankı buldu.

İTÜ DEFAMED Başkanı Kapt. Atilla Kocataş; bu sözleri “Talihsiz” olarak niteledi.

Akademik çevreden görüştüğüm pek çok dostum da bana Sayın Müsteşarın “Kendinizi gemilere mahkûm etmeyin” sözünün gençleri denizden ve gemilerden soğutabileceğini ifade ettiler.

Ben Müsteşar İsmet Yılmaz’ın denizciliğimiz açısından bir şans olduğunu düşünenlerdenim. Dürüst ve donanımlı bir kişi olarak denizciliğimize çok şeyler katma potansiyeli olduğunu biliyorum.

Ancak balık gününde söylediği sözlerle maksadını aştığına da inanıyorum.

Bence Sayın Yılmaz böyle önemli günlerde yazılı bir metinden vereceği mesajları vermeli. İrticalen yapılan konuşmalarda söz bazen kendisini alıp sahibinin istemeyeceği noktalara da gidebiliyor.

Şimdi sizleri alıp 8 Ekim 2003 Çarşamba Gününe; İstanbul Conrad Oteli’nin M-30 numaralı toplantı salonuna götürmek istiyorum.

Salonda yaklaşık 30 davetli var. Toplantının adı “Denizcilik eğitimiyle ilgili tarafları buluşturma toplantısı”.

Toplantıya Denizcilik Müsteşarı İsmet Yılmaz başkanlık ediyor.

Katılımcılar arasında İTÜ Denizcilik Fakültesi Dekanı Osman Kamil Sağ, Öğretim Üyesi Özkan Poyraz, Deniz Ulaştırması Genel Müdürü Ali Kurumahmut, DTO Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, Başkan vekili Halim Mete,  İTÜ DEFAMED Başkanı Atilla Kocataş, Avukat Mahmut Karaman,  İTÜ Vakfı Başkanı Atilla Çiftçigüzeli, GMİMOD Başkanı Süleyman Savaş da bulunuyor.

O günlerde Danıştay 10’uncu dairesi denizcilik eğitimiyle ilgili önemli  bir karar almıştı. İTÜ DEFAMED’in açtığı ve Avukat M. Karaman’ın savunduğu davada Danıştay 10’uncu dairesi;  kursların üniversitelerle aynı yeterlik belgesine ulaşamayacaklarına hükmederek yürütmenin durdurulmasına karar vermişti.

Toplantıda Sayın Halim Mete ve Metin Kalkavan başta olmak üzere sektör temsilcileri İTÜ DEFAMED’den Danıştay'daki davayı geri çekmesini talep ediyorlar.

İTÜ DEFAMED Başkanı ve diğer İTÜ-Üniversite temsilcileri de TÜDEV’e karşı olmadıklarını; ancak TÜDEV’in üniversiteye dönüşmesi halinde kendilerinin TÜDEV’e ve diğer bütün denizcilik eğitim kurumlarına kucaklarını açacaklarını söylüyorlar.

TÜDEV Yönetim Kurulu Başkanı Alp Özalp burada Üniversite olmak üzere karar aldıklarını ve bu konuda düğmeye basıldığını; en kısa sürede gerekli işlemleri başlatacaklarını ifade ediyor.  İTÜ DEFAMED de TÜDEV'in üniversite olması  koşuluyla davayı dondurma kararı alıyor.

Şimdi bugüne gelirsek;

O günkü toplantıyı yöneten Sayın İsmet Yılmaz İTÜ’nün rekabetten kaçmadığının; TÜDEV’in denizcilik üniversitesi olmasını nasıl desteklediğinin en yakın tanığı iken; İTÜ’lüleri “Kurslarla” rekabete itmeye çalışabilir mi?

Rekabet iyidir; ama kuralları vardır.

Atletizmde yarışa başlamadan önce herkes kulvarına gider; aynı koşullarda başla işaretinin verilmesini bekler.

Ülkemizde rekabetin kurallarına uyulduğunu gözetleyen ve uymayanları cezalandıran “Rekabet Kurumu”  7/12/1994 tarih ve 4054 sayılı Kanun’la kurulmuştur.

Demek ki "en iyiysen rekabetten korkma" sözü yeterli değil. Kişileri ve kurumları haksız rekabetten korumak da gerekiyor.

Üniversiteyi kursla rekabet ettirmek Anayasa’mızın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Üniversite üniversite ile; kurs kursla rekabet eder. Doğrusu budur.

Bunlar karmaşık olaylar değil; basit gerçeklerdir.

Ama gelin görün ki işin içerisine sektörün dinamikleri; gücü; etkinliği girince gün geliyor kar’ın beyaz olduğunu bile kanıtlamak gerekiyor.

O zaman “Her hukuk kuralının bir istisnası olmalıdır; istisnası olmayan bir hukuk kuralı iyi bir hukuk kuralı değildir” diyen hukukçular çıkabiliyor.

Yani "HUKUK" mağdurun hakkını koruyan bir kurum gibi değil de; güçlünün yolunu açan bir araç gibi görülebiliyor.

Ben denizciliğinin yanı sıra İÜ Hukuk Fakültesi mezunu başarılı bir hukukçu olan Sayın Müsteşarın denizciliğimizde hiç bir kuralsızlığa, başıboşluğa ve adaletsizliğe izin vermeyeceğine inanıyorum.

Esas olan konuların mahkemelik olmadan halledilmesi olmalı.

Kamuda olsun özelde olsun; eğer bir kurum pek çok konuda mahkemelik olmuşsa; üstelik pek çok olayda davalarını kaybediyorsa  o kurumun içerisindeki HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ'nin  çalışmalarının mercek altına alınması gerekmez mi?

Öbür yandan; Sayın Müsteşarımızın sözünü ettiği “Sınav açtık, 160’dan fazla adam bulamadık” konusu önemlidir.

Piyasa ekonomisine inanınca bütün olaylara eşit bakmak gerekiyor.

Bu çerçevede 160’dan fazla adam bulunamamasını da sağlanan olanakların yeterli olmamasına bağlamak doğru olur.

Gemilerde kaliteli denizciler bulundurma sorunu günümüzde gelişmiş ülkelerin ortak sorunudur.

Bugün AB ülkeleri gemide çalıştıracak yeterli sayıda AB vatandaşı –yüksek ücretlere rağmen- bulamıyor.  

AB ülkelerinde kaliteli Türk Denizcileri büyük bir çalışma alanı bulabilirler.

Ama biz de Ülkemizde denize olan talebi doğru yönlendirmek ve iyi yönetmek zorundayız.

IMO’nun STCW Sözleşmesi kapsamında önerdiği “Model Kurslar” asgari standartları belirlemektedir.

Model kursları denizcilik üniversitelerimizi giderek cazip olmaktan çıkaracak araç olarak kullanmak isteyenlere izin vermek veya vermemek de bizim elimizdedir.

Bu kararı kişilere bırakmak yerine; ülkemizin makro denizcilik politikaları çerçevesi içerisinde ele almak gerekmektedir.

Şahsen ben kurslara karşı değilim. Tam aksine; denizcilikle ilgili kursların olması gerektiğine inanıyorum.

Ancak kurs mezunu ile üniversite mezunu neden aynı kefeye konulsun ki? Buna gerek yok.

Gemilerimizde Kaptana da, lostromoya da; usta gemiciye de; gemiciye de; aşçıya da; kamarota da ihtiyaç var.  Yağcıya, siliciye, tornacıya, elektrik zabitine olduğu gibi.

Her kurumun bu geniş yelpaze içerisinde kendisine bir yer seçmesi kaynakların doğru yönetilmesini sağlayacak ve ülkemiz denizciliğini dünyaya daha fazla açacaktır.