'Balast suyu cihazı’ pazarına Türkiye de giriyor

Denizcilikte, gemilerde “balast suyu” konusunu Rota sayfasında haber olarak birkaç kez gündeme getirdim. Önemliydi. IMO kararına göre, 2017 sonuna kadar gemiler gerekli cihazı takarak, kirli atık sularını denizlere boşaltmadan önce arıtacaklardı. Sonra 2017 tarihinden, gemilere bu cihazın takılması koşulu 2 sene ötelenerek 2019’a uzatıldı. Şimdi bu iki sene armatörlere önemli bir zaman kazandırdı ama sonuçta önümüzde iki yıl var. Bu zorunluluk aynı zamanda önemli bir pazar da oluşturdu. Hesaplamalara göre bu cihazın takılması dünya armatörlerine yaklaşık 60 milyar dolara mal olacak. Türk armatörlere ise bu cihazın toplam maliyetinin 500 milyon dolar olacağı tahmin ediliyor. Bu yüzden de birçok ülke bu pazardan pay almak istiyor. Bu konuda Uzakdoğu’nun iyi olduğu belirtiliyor. Avrupa’da Danimarka bu cihaz üretiminde iyi. Yunanistan’da da bu yönde çalışma başlamış.

Sevindirici gelişme, bizde de çalışma başlatıldı. Sefine Tersanesi’nin sahibi Salih Zeki Çakır söz etmişti. OrTech’in Genel Müdürü Ömür Karataş ayrıntıları anlattı. Karataş’ın belirttiğine göre Türkiye bu konuda her türlü teknolojiye sahip. Tek sorun bu işin sertifikasyonunda! Sertifikasyonunu yapacak laboratuvarlar ve diğer kuruluşlar Türkiye’nin dışında. Karataş, “Gerekli tüm ekipmanlar Türkiye’de yapılabilir, hatta kontrol sistemleri konusunda TUBİTAK destek verebilir. Balast suyunun geminin limana vardığında kontrolü ve kriterine uygun olup olmadığını belirleyecek yapı TÜBİTAK’da var. Ama sistemin kurulumu ve sistemin testlerinin yapımı için gerekli laboratuvarlar Türkiye’de yok. Destek alarak yurt dışından, sertifikasyonu konusunda çalışma yapabiliriz. Cihazın imalatını Türkiye’deki imalatçılar çok rahat yapabilir. Kurulumunu da tersaneler yapabilir ki şu anda da yapıyorlar zaten” dedi.

Karataş, Tayvan, Çin ve Japonya gibi ülkelerin Kophenhag’daki laboratuvarı kullandığını söyledi. Hem Türk gemilerine daha ekonomik maliyetlerle cihazın takılması söz konusu hem de bu 60 milyar dolarlık pazardan pay almak mümkün. Salih Zeki Çakır ile Ömür Karataş, işte bunu yapmak üzere harekete geçmişler. Cihazın imalatı için Pendik’teki İstanbul Teknopark’ta Portek Marin AŞ ismiyle şirket kurmuşlar. 6 ay içinde prototipin yapılması, sertifikalandırma işine geçilmesi planlanıyor. Karataş, “2 milyon doların üzerinde bir yatırım gerekiyor, sertifikalandırılması ile birlikte. Yabancı bayraktaki Türk sahipli gemileri de saydığımız zaman bu cihazın sadece Türk armatörlere maliyeti 500 milyon doların üzerinde olduğunu düşünüyoruz. Hedefimiz öncelikle Türk sahipli armatörler. Ancak yabancı armatörlere de bunu rahatlıkla yapabiliriz. Çünkü Tuzla bakım-onarımda dünyaca ünlü, önemli bir bölge. Onlara maliyet avantajımızı ve kabiliyetimizi göstererek bu hizmeti sunabiliriz. Biz armatörlere öncelikle aynı kalitedeki ürünü maliyet avantajıyla sunacağız. Servis ve bakım avantajı sağlayacağız ki bu da çok önemli. Yurt dışından hizmet aldığınızda bu servisin maliyeti 10 bin doların altında değil. Bu hizmeti bizden alacağı zaman bin euroları geçmez” diye konuştu.

Türkiye birçok konuda yeterli laboratuvar, akredite kuruluşları olmadığı için her yıl yüzlerce milyon dolar para döküyor yurt dışına. Bu, öteden beri iş adamlarının şikayet konusu. Denizcilikte bu olmayacak demek ki. İstanbul bakım onarımda bir üs olma yolunda ilerlerken böyle büyük bir pazardan pay alma fırsatının da kaçırmamak, ortaya çıkmış yetenekleri, kapasiteleri değerlendirmek gerekir. Hem gelir kaynağı hem önemli sayıda istihdam sağlayabilir. Ancak bu işte sertifikasyon konusu çok önemli. Karataş, “Bu problemi de STK’ların maddi desteği ile halledebilirsek ülkemizin büyük gelir elde edebileceği bir sisteme sahip olabileceğiz. Bunu bakım- onarım merkezlerimizde pazarlayabileceğiz” dedi. Bu konuda devletten teşvik bekleniyor, çünkü diğer devletler bu desteği veriyor.

Aysel Yücel /DÜNYA